Kişisel hakların ihlali ile ortaya çıkan mağduriyeti gidermek için telafi müessesesinin harekete geçirilmesi zorunludur. Maddî bir kayıp söz konusu ise giderilmesi ya da yine karşılıklı anlaşma yoluyla helâlleşme olabilir. Fakat siyasî kamplaşmada durum tamamen farklıdır. Kişi veya kişilerin kamp arkadaşlarının fikirleri ve davranışlarıyla ilgili herhangi bir sorumluğu üstlenmesinin anlamsız olduğu çok açıktır. Dönemler değiştikçe şartlar da değişecektir. Bu sebeple sorumluluktan bahsetmemiz gerekir. Örneğin FETÖ’nün “günah”ı bireysel ve toplumsal düzeyde yol açtığı zararlardan daha kapsamlıdır. Bunun helâlleşme ile çözülebilecek bir sorun olduğunu kimse söyleyemez. Örgütlü hareket devam ettiği sürece bireysel pişmanlıklar ancak “şeriat” karşısında bir anlama sahiptir. Helâlleşme ile beklenen veya umulan kurtuluşa erişip erişemeyeceği sorusuna bizim cevap vermemiz neredeyse imkânsızdır. Bahsi geçen kurtuluşun bu dünyayla ilgili bir hesaplaşma olmadığı da çok açıktır.
Helalleşme söyleminin hedefinde 15 Temmuz’da ABD müdahalesini önleyenlerin olmadığını çok rahatlıkla söyleyebiliriz. Hem o dava kapanmadı hem de yeni kamplaşma çok daha şiddetlenmektedir. Bu, hesaplaşma olmadan kapanacak bir dava değildir.