|
İsrail’in saldırı dönemi bitti, ‘savunma’ dönemi başladı. Fırtına ilk kez tersine döndü. Filistin’e askeri yardım zamanı. Türkiye aklı harekete geçmeli.
İsrail;
yeryüzünün tek ırkçı, soykırımcı devleti, “devlet” görünümlü en büyük terör örgütüdür
. Bütün insanlık için büyük bir tehdittir. Öyle bir tehlike ki; ABD’nin
Hiroşima ve Nagazaki’de
nükleer silah kullanmasından sonra,
kendi bencilliği için nükleer silah kullanabilecek ilk ülke
dir.
Sadece Filistin’de değil, dünyanın her yerinde ve bütün alanlarda terör örgütü gibi çalışan,
ABD ve Avrupa’nın sağladığı dokunulmazlık
la ölçüsüzlüğün ve kontrolsüzlüğün kendisidir. İnsanlığın utanç örneğidir. Ahlâksızdır, saygısızdır, fanatiktir ve
mutlak kontrol altına alınması
gerekmektedir.

Şaron’dan sonra en çirkin saldırı. Nasılsa Filistinliler sahipsiz, öyle mi!

Yahudi
fanatikler
üzerinden bir oyun tezgâhladı.
Mescid-i Aksa’
ya saldırdı. Sadece Aksa bahçesindeki insanlara değil bizzat
mabede saldırdı.
Kitlesel kıyımlarla, terörizm yöntemleriyle ün yapan
Ariel Şaron’un Aksa provokasyonundan sonra en çirkin örneği
sergiledi.
Filistin halkının
Aksa’yı korumak
için verdiği mücadeleye yine
katliamla
cevap verdi. Devlet öldürürken İsrail halkı da sokaklarda insanları linç etti.
Nasılsa Filistinliler sahipsizdi!
Ne kadar öldürse de kimse onlara sahip çıkmazdı, kimse İsrail’den hesap sormazdı!
Savunmasız insanları öldürme üzerine kurulu bir hesap
yapılmıştı.

İsrail korkak bir devlettir. Sadece zayıf olana saldırır.

İsrail korkak bir devlettir.
Direnişten korkar,
karşı saldırıdan korkar. İsrail halkı ölümden korkar,
sadece zayıf olana saldırır.
Karşılarına bir güç çıkınca
bin bir oyunla
kurtulmaya çalışır. ABD ve Avrupa’ya sığınır, onları harekete geçirir. Ama karşısında bir güç yoksa
sınırsız şiddet uygular.
Tamamen
ahlâksızların
, millet olgunluğuna, devlet olgunluğuna ulaşamamış olanların yöntemidir bu.
Gazze’deki, Batı Şeria’daki Filistinliler en doğal tepkiyi verdi.
Kendi insanlarını,
Aksa’ya sahip çıkmaya
çalıştı. Bu tepkiyi vermeseler İsrail’in de halkının da şiddeti nerelere vardıracağını biliyorlardı.
Bunu defalarca yaşadılar!
Ve İsrail Aksa’dan sonra
Gazze’ye saldırıya başladı.
Doğrudan
sivil alanları, çocukları, kadınları
hedef aldı. Her zamanki gibi.
Cenin katliamında olduğu gibi.
Hava saldırılarından sonra kara saldırısına girişecekti. Bu sefer belki de Gazze’yi tamamen
işgal edecek,
ortadan kaldıracaktı.

Saldırı için en uygun ortamı BAE’li Bin Zayed’le hazırladı!

Çünkü biliyordu:
Suriye’de savaş var. Yemen’de savaş var. Irak hâlâ toparlanamamış. Mısır’da darbe yapılmış, ülkenin direnci kırılmış.
BAE’li Muhammed bin Zayed
ve
Suudi Muhammed bin Selman
üzerinden yeni bir sömürge, vesayet mekanizması işletilmeye başlanmış. Zayed ve Bin Selman gibi
iki kukla üzerinden Kudüs pazarlığı yapılmış. Filistin pazarlığı yapılmış.
İsrail aşkı Arap devletleri rehin almış. Bölgede hiçbir güç, devlet İsrail’e karşı tavır alamayacak hale getirilmiş.
Bu iki kukla, İsrail’e;
“Ne istersen yap, biz bölgenin tepkilerini tutarız”
sözü vermiş. Hemen
her gün Şam’a saldıran
İsrail’e bugüne kadar kimse ses çıkarmamış. İklim bu saldırılar için hazırlanmış. “En uygun ortam” oluşturulmuş.

İsraillilerin evlerini ateşe verecek güç ortaya çıktı..

Ama hesap bu sefer tutmadı. İsrail’in de, BAE’nin de, Bahreyn’in de, M. bin
Zayed ve M. bin Selman’ın da
, “Yeni Ortadoğu sömürge düzeni” kurmaya çalışanların da
hesapları bozuldu.
Gazze’den şaşırtıcı bir cevap geldi. On yıllardır
evlerini ateşe veren İsrail’in evinlerini ateşe verecek bir güç
ortaya çıktı. Bunu
beklemiyorlardı
. Filistin’in
füzeleri
artık İsrail’in bütün şehirlerine, sokaklarına, Yahudi işgalcilerin çiftliklerine ulaşıyordu. Şehirlerde sirenler çalıyor. İsrail halkı
sığınaklara
koşuyordu. Arap dostları da bunu engelleyemiyordu.

İsrail için yeni bir durum bu. Türkiye dönüşü, güç sıçraması

Bu, İsrail için yeni bir durumdur. 20. yüzyılın ilk çeyreğinden 21. yüzyılın ilk çeyreğine
kadar devam eden düzen bozuluyordu. Müslüman dünyadan verilen olağanüstü tepkiye bakılırsa, artık o düzen dikiş tutturamayacaktı.
Türkiye’nin tarihe, coğrafyaya dönüşü, olağanüstü bir güç sıçraması oluşturdu ve bu heyecan şimdi Filistin’e de yansıyor. Karabağ’da, Libya’da, Doğu Akdeniz’de
jeopolitik etkiler uyandıran, Fas’tan Endonezya’ya kadar güçlü bir
siyasi dalgayı
besleyen özgüven harekete geçiyordu.
Batılı dünya düzeninin sarsılması,
Filistin’de etkilerini ortaya çıkarıyordu.

Üç cephe birden açılır. İsrail için savunma dönemi başladı.

Gazze’ye kara saldırısına girişirse İsrail’e karşı; Lübnan’dan ikinci cephe,
Golan’dan
üçüncü cephe açılacaktır. Ve bu üç cepheye de olağanüstü destek gelecektir. İsrail’i dokunulmaz kılanların coğrafyamızda etkileri kırılmaktadır. Bu da İsrail’in hareket alanını büyük oranda daraltacaktır.
Bu yeni güç sıçraması dalga dalga yayılacak,
coğrafyamızdaki ayrışmaları da, çatışmaları da azaltacaktır.
Artık; İsrail için, on yıllardır devam ettirdiği işgal, saldırı dönemi bitmiştir.
Savunma dönemi başlamıştır.
ABD, Avrupa, İsrail, onlarla birlikte hareket eden bazı Arap rejimlerin kurmaya çalıştığı düzen, güçsüz, sahipsiz
Filistin halkının direnişi ile, şehitleri ile yerle bir olmaktadır.

Batı’nın düzeni çöktü. Fırtına tersine döndü. İlk İsrail hissedecek.

İsrail’in dokunulmazlığı, şımarıklığı, ölçüsüzlüğü, altın çağı sona ermiştir.
Atlantik merkezli dünya sistemi çökmüştür.
Batılı dünya sistemi sona ermiştir. Olağanüstü güçler ortaya çıkmış,
Batı için tarihin sonu
gelmiştir.
Bu büyük sarsıntı, güç kayması, Batı’nın dokunulmaz kıldığı bütün yapıları zayıflatacaktır.
İsrail bunun ilk örneği olacaktır.
Rüzgâr, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ilk kez tersine dönmüş,
bu yeni siyasi bilinç fırtınası
Türkiye tarafından beslenmektedir.
İçerideki
“iç işgalci cephe”
kontrol altına alındığı anda bu güç olağanüstü bir hal alacaktır.
Bundan sonra
Filistin’in haklarını arama yeri Birleşmiş Milletler ve kurumlar değildir.
Coğrafyadaki zayıf rejimler, sonuçsuz toplantılar değildir. Sadece siyasi, diplomatik tepkiler ve mekanizmalar değildir.

Filistin’e askeri destek başlamalı. Bütün bölgede cepheler kurulmalı.

Başta Türkiye;
dünyadaki güç kaymasının farkında olan, bunun sonuçlarını okuyabilen bütün ülkeler,
Filistin merkezli bu direnç hattına açık ya da örtülü askeri destek vermeli, bunun mekanizmalarını oluşturmalı.
Coğrafyanın tamamında Filistin için ekonomik, siyasi ve askeri destek yapıları kurulmalı.
Çünkü bundan sonra
Filistin direnişi; bir milletin özgürlük arayışı kadar jeopolitik bir çıkıştır,
güç inşasıdır. Dünyanın yeni düzeninin
en sağlam cephelerinden biri Filistin
olacaktır.
Bu yüzden;
istihbarat örgütleri Filistin’e silah desteği için
gerekli bütün yol ve yöntemleri kurmalı ve kullanmalı.
Türkiye; bunun başını çekmeli.

Erdoğan: Karabağ’da olduğu gibi Filistin’de de harekete geçiyoruz.

Doğu Akdeniz’de, Suriye’de, Irak’ta, Ege’de, Türkiye içinde, terör örgütlerine destek vererek, her alanda Türkiye’ye saldıran,
Türkiye ile adı konulmamış bir savaş yürüten İsrail’e karşı, bizim de “etkili” ve “akıl dolu” bütün araçları seferber etmemiz gerekiyor.
Filistin’i savunmak Türkiye’yi savunmaktır.
İsrail’i zorlamak, coğrafyayı korumaktır.
Aksa ve Filistin için olağanüstü çaba harcayan, dünyayı harekete geçirmeye çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’
ın şu sözleri Türkiye’nin tarihe ve coğrafyaya dönüşünün çarpıcı tanımıdır:
“Azerbaycan’ın Karabağ ve işgal altındaki topraklarını kurtarma mücadelesini hangi şevkle desteklemişsek, Kudüs ve Filistin şehirlerinde yaşanan zulme karşı da aynı hissiyatla harekete geçiyoruz..”
Evet, Filistin’de de
“harekete geçiyoruz.”
Evet,
Türkiye döndü. Bütün jeopolitik hesaplar çökecek!
#İsrail
#Filistin
#Türkiye
#Recep Tayyip Erdoğan
#Mescid-i Aksa
#Kudüs
#Gazze
3 yıl önce
İsrail’in saldırı dönemi bitti, ‘savunma’ dönemi başladı. Fırtına ilk kez tersine döndü. Filistin’e askeri yardım zamanı. Türkiye aklı harekete geçmeli.
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle