|
Kamu yönetiminde değerli yalnızlık

“Kamu yönetiminde değerli yalnızlık da nedir” diyen okuyucularımıza ne demek istediğimizi bugünkü yazımızda açıklamaya çalışacağız. Özellikle halk içinde hakla beraber olan ve Hakkın sürekli gözetim ve denetimi altında olanların ne demek istediğimizi daha iyi anlayacağını düşünüyoruz.

Kamu yönetiminde değerli yalnızlık nedir?

Son dönemlerde kamu yönetiminde haksızlık karşısında sürekli susarak dilsiz şeytanlığa soyunan çok fazla kişi olduğunu görüyoruz. Bu durumun birçok sebebi olabilir. Kimileri imkânların verdiği konfor alanını terk etmek istemediği için makamın tutkusundan vazgeçemez ve susar, kimileri ise fıtraten itiraz edecek ve bildiği doğruları söyleyecek cesareti ve bilgileri olmadığı için susar. Hatta bazıları bırakın susmayı adeta kötülüklerin teşvikçisi rolünü değme aktörlere taş çıkartacak şekilde oynar.

Bir de kamu yönetiminde unvanları ne olursa olsun bir grup personel vardır ki bunların bilgileri ve cesaretleri duruşlarıyla birleşince adeta haksızlık karşısında kurumlarının Ebu Zer’leri olurlar. Bunlar kötülüğe teşne idarecilerin en sevmediği ve imha edilecekler listesinde olan gruptur. Kötü paranın iyi parayı piyasadan kovduğu gibi bunlar da kurumlarının iyi parası hükmündedir. Bunlar adeta kamu yönetiminde değerli yalnızlık içindedirler.

Bunların sayılarının azlığının hiçbir önemi yoktur. Bulundukları yerlerde vicdan rolünü oynarlar. Bunların fikirleri altın mesabesindedir ve istenmese de alınmak zorundadır. Özgül ağırlıkları çok yüksek olduğu için yüksek makam sahipleri dahi bunların yanında makamlarının hazzını yaşayamazlar ve kendilerini değersiz hissederler.

Değerli yalnızlar niçin tehlike içindedir?

Bunları idareci yaparsanız hiç problem çıkmayan kurumlarda sıkıntı çıkar. Çünkü yıllarca idare edilen yanlışlara bunların zamanında dur denilir. Bunlar yanlışı görür, duyar ve düzeltirler. Bunlar, meydana çıkmış pislikleri kenara-köşeye tepmeye çalışmaz, halının altına süpürmezler. Yapacakları işlerde bildikleri doğruların arkasında duracakları için amirlerin gözlerine bakma alışkanlıkları da yoktur. Bunlar hesaba çekilmeden önce kendilerini hesaba çekerler. Bu nedenle işportacı âmirler kurumların değerli yalnızlarından son derece rahatsızlık duyarlar ve ilk fırsatta bunları kenara çekmeye çalışırlar.

Toplantıda bunların tek başına kalmalarının hiçbir önemi yoktur. Bildikleri doğruları savunur ve hiç çekinmeden şerhlerini yazarak değersiz çoğunluğun korkulu rüyası olurlar. Bazen çoğunluğa rağmen tek başlarına sonuca ulaşırlar ve onlara rağmen yanlış karar alın(a)maz. Bunlar, âmirlerin aynası olurlar ve âmirler bunlara baktıkça veya bunlarla bir araya geldikçe günahlarını hatırlarlar. Garip ama hiç kimse musalla taşına yatmadan günahlarını hatırlamak istemiyor.

Değerli yalnızlar kurumların Ebu Zer’leridir

Değerli yalnızlar kurumların Ebu Zer’leridir. Hiç kimseden çekinmeden doğruları idarecilerin yüzüne haykırırlar. Âmirlerin yanında herkes fikrini açıklasa da Ebu Zer’lerin ne diyeceği hep merak edilir. Ebu Zer’ler ahiret kaybını bütün kayıpların üzerinde tuttukları için umursamadan doğruları haykırırlar. Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer (radıyallahu anhüm) dönemlerinde Ebu Zer, el üstünde tutulmuştu. Hz. Ömer’in rızası olmadan Hz. Ebubekir iş yapmıyor, Hz. Ömer ise kendi denetimini zaten kendisi kurmuştu.

Ömer hutbeye çıkar, ihtiyar bir kadın itiraz eder ve makul itiraz Ömer’den karşılık bulur ve “Ömer yanıldı, ihtiyar kadın doğru söyledi” der. Başka bir gün ganimet malının taksimini yanlış bulan birisi Ömer’i hutbede ikaz eder ama Ömer’de hiçbir celâllenme olmadan oğlu Abdullah’ın konuyu izah etmesini ister. Yani Ömer hesap vermekten ve “Ömer yanıldı” demekten çekinmez. Ebu Zer, bu Ömer’i nasıl eleştirebilir ki. Ömer halk gibi yer, halk gibi yaşar ve kimse onun ayrıcalıklı haline şahit olamaz. Onu sevmeyenler dahi hakkında tek kelime kullanamazlar.

İşte Ebu Zer’in başına gelenler Ömer sonrasındadır. Garip ama Ebu Zer’in sürgünü Hz. Osman dönemindedir. Eleştirileri acıtır ve Hz. Peygamberin (sav) dizinin dibinden ayırmadığı Gıfarlı Ebu Zer, koca koca şehirlere sığmaz ve çöle sürgüne gönderilir. Acaba affedilmeyecek nasıl bir günah işlemişti ki çoluk çocuğuyla tek başına çölde yaşamaya zorlanmıştı ve yokluk içinde çölde hayatını kaybetmişti. Ebu Zer’de nasıl bir cevher vardı ki bildiği doğruları hiç çekinmeden her bedeli ödemeye razı olarak söyleyebiliyordu. Tarihimizi, övgü ve sövgü cenderesinden çıkarmadan geleceği sağlıklı inşa etmemiz mümkün değildir.

Unutmayalım ki Ömerler ve Ebu Zer’ler birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Ebu Zer’lerin olmadığı yerlerde Ömer’ler, Ömer’lerin olmadığı yerlerde Ebu Zer’ler bulun(a)maz. Öncelikle eğilmeden ve bükülmeden çölde tek başına yaşamayı göze alabilecek Ebu Zer’leri çoğaltmamız gerekiyor. Konfor alanları terk edilmeden ve bedel ödeme göze alınmadan Ebu Zer olunamaz. Yani önce Ebu Zer’lere katlanma ortamını oluşturacağız. Dolayısıyla formülü yanlış kurarsak sonuç doğru çıkmaz.

Bu kadar şeyi niçin mi anlattım? Bazen tarihe not düşmek bazen de ola ki birileri yanlışlıkla okur da faydalanır diye.

Sonuç olarak, kamu yönetiminde değerli yalnızlar dün de azdı, bugün de az, yarın da az olacaktır. Ümit ederim ki kamu yönetiminde değerli yalnızlığı izah edebilmişimdir. Hakkın hatırını her halükârda üstün tutan “değerli yalnızların” çoğalması dileklerimle.

#Kamu
#Yönetim
#Tarih
#Ebu Zer
٪d سنوات قبل
Kamu yönetiminde değerli yalnızlık
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî