Washington’un dünyanın belli bölgelerinden çekilerek, farklı bir noktaya güçlerini yoğunlaştırma aklının bir tezahürü de, Afganistan’ın ardından Suriye’den çıkmaktı. Türk-Amerikan geriliminin vardığı aşamalardan biri olarak, ‘buradan giderseniz iyi olur’ dahi dendi kendilerine…
Gelgelelim, Amerika -her zaman olduğu gibi- sözünden caydı ve ülkedeki varlığını en az bir sene uzattı. Kimse, ‘beslemelerini’ terk edip, 40 yıllık yatırımını gömerek bölgeden gideceğine zaten inanmıyordu ama terör koridorunu inşa etmeye devam edeceklerini gösterir yeni adımlar da geldi…
Bir tanesi, YPG/PKK çapulcularıyla Amerika’da yaptıkları toplantılardı. Tabii, örgüte silah, mühimmat gibi rutin yardımlarının artarak sürdüğünü söylemeye gerek yok.
Bu işin bir kısmı…
İkinci kısmı, Atina’nın önce Fransa ile ardında da ABD ile yaptığı, Yunanistan’ın ‘toprak bütünlüğünü garanti ettiği’ söylenen askeri anlaşmaların imzalanması ve anlamı oluşturuyor…
Yunanistan gibi zaten şımarık çocuğa bu kadar şeker yüklemesi, Atina’yı duvara tırmandırır, azdığını görebiliyoruz…
Ayrıca Akdeniz var, Karadeniz ve Ege var. İsrail, Kıbrıs denklemleri, Mısır ve Libya dosyaları var. Nihayet, Akdeniz çanağında, Kuzey Afrika dahil, kendilerine yeniden rol arayan/biçen kimi Avrupa ülkelerinin girişimlerini de listeye ekleyebiliriz. Savunma Bakanı Akar’ın, ‘Bu iş onların boyunu aşar’ mealindeki çıkışının ardında yatan da bu…
Ekim sonunda, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Biden arasındaki Roma buluşmasının da ‘kritik dönemeç’ olduğu, çıktılarının, örneğin Suriye’de atılacak adımları etkileyebileceği, takiben gerçekleşmesi beklenen Erdoğan-Putin görüşmesinin de ortaya daha net bir fotoğraf çıkaracağı dillendiriliyor…
Emin değilim; kangren olmuş ana anlaşmazlıkların gölgesinde, Biden görüşmesinin Türkiye’nin alacağı pozisyonu ne denli etkileyeceğinden, bağlayıcılığından şüpheliyim. (F-35’lerden alacaklığımızın F-16’lara mahsup edilmesine yönelik gündemi de detaylı konuşmalıyız) Yani gözler Roma’da olacak.
Bu panoramanın, külliyen Türkiye’yi baskıladığı ortada. Burada da bitmiyor. Sınırı aşıp içeri giriyor…
Türkiye’de son dönem yaşanan aktüel iç siyasi gelişmelerde de a-ritmi izleyebilirsiniz. Mesela, ana muhalefet partisinden gelen çıkışlar. Bürokrasiye yapılan ‘isyan’ tavsiyeleri. Mesela, HDP üzerinden yaşanan tartışmalar. Mesela ekonomi hakkındaki yorumlar. Mesela, enerji darlığı spekülasyonları, ‘zor kış’ söylemleri, dövizdeki dalgalanmalar.. 10 ülkenin bir arayla gelip, ‘şu mahkûmu serbest bırakın’ duyuruları.. TÜSİAD’ın yeniden dillenmesi! Dilediğimiz kadar çoğaltabiliriz çünkü artık bir ölçü aranmıyor…
Onlara göre, ‘bu sefer tamam’. Bu denli salya akıtmalarının sebebi bu kabule gönülden inanmaları. Yani her şeylerini bir şeye yaslıyorlar!..
Buraya kadar ‘mavi köşe’yi anlattık.. Sonra ‘Kırmızı’.. Ardından ‘Turkuaz’ gelecek…
***