|
Şehzadebaşı’nın avlusundaki gençler…
İsmail Kılıçarslan ile o gün telefonda yedi kez konuşmuşuz.
Cenaze programı netleştikçe aradı;
“Şehzadebaşı’ndan kaldırılacak. Namaz ikindi vakti kılınacak. Hazireye defnedilecek.
Dünya Müslüman Alimler Birliği taziye yayınladı. İslam şehirlerinden de gelenler olacak.
Her ilde gıyabi cenaze namaz kılınacak…”

İsmail, kabuğuna sığmaz bir telaşla hem aradı hem mesaj yazdı.
Son olarak geç vakit yine aradı İsmail ve
“Biz Fındıkzade’deki evindeyiz. Sabah da burada olacağız. Tabutunu omuzlayıp Şehzedebaşı’na gideceğiz. Kalabalık olsa, gençler gelse iyi olur. Bunu da haber yapalım, duysun insanlar”
dedi. Duyması gerekenler duymuştu. Sayısız Sezai Karakoç haberine imza atmış, çok özel anıları, hatıraları derleyip yayımlamış gazeteci Ayşe Olgun’dan okuduk geceden sabaha Fındıkzade’yi:
“Dostları, okurları ve sevenleri gece sabaha kadar evinin önünde sessizce bekledi, dualar ise hiç susmadı.”
Sezai Karakoç’un Fındıkzade’deki evinin olduğu sokak, İsmail’in ve Şaban Abak’ın arzuladıkları vefaya şahitlik etmişti.
(Olur da ileride ihtiyaç duyulursa diye belirtiyorum; gazetemizin Yazı İşleri Müdürü İdris Saruhan fotoğrafladı Ahmet Vefik Paşa Caddesi’nin hüznünü.)
Üstat Sezai Karakoç,
üstadı Necip Fazıl Kısakürek›ın vefatından iki gün sonra
kaleme aldığı yazıya şu satırlarla başlamış:
“Yaş kemale ermişti. Bu bakımdan hazır olmalıydık Üstadın gidişine. Fakat alışmak kolay değil. Ancak zamanın geçmesiyle tahammül gücüne eriyor insan böyle acıya.”
(28 Mayıs 1983, Diriliş Dergisi)
Necip Fazıl Kısakürek 78’inde, o gün, ‘gidişine hazır olmalıydık’ diyen öğrencisi Sezai Bey ise 88 yaşında vefat etti.
Vefat haberini duyan ve bilhassa kendisini yakından takip edenler, 88 yaşına hiç kondurmadı. Kondurulmadı ve bu ani gidişin acısıyla derinden sarsıldık. Genç şairlerden Zeynep Karaca mesela. Diriliş Partisi’nin, yayınevinin kapısını yıllardır aşındıran isimlerdendir. Sezai Beyin sohbetlerini can kulağı ile dinler, konuşmalarının, açıklamalarının haber olması için gayret sarf eder Zeynep. Ziyaretine en son vefatından üç gün önce gitmiş.
Sezai Bey, o akşam oradaki haziruna Türk Devletleri Teşkilatı’nın öneminden bahsetmiş.
Teşkilatın önemine dikkat çeken bir yazı yazmak istediğini söylemiş. Zeynep ağzından şu sözleri aktardı:
“Şu an hastayım biraz iyi olsam yazacaktım.”
Güçlükle ulaşabildiğim Şehzadebaşı Camisi’nin avlusunda görülmemiş bir kalabalık vardı. Olması gereken de buydu. Büyük mütefekkirler, alimler, dava adamları böylesi devasa kalabalıklar tarafından uğurlanmalıydı. Fakat Sezai Bey için toplanan kalabalık farklıydı.
Gençler çoğunluktaydı. Bir cenazede hiç görmediğim kadar hanımefendi avluyu doldurmuştu.
İmam hatip camiasından Kamber Çal ile caminin avlusunda, avludaki kalabalığı konuştuk.
“Ben, Büyük Doğu Üniversitesi’nin Diriliş Fakültesi’nden mezunum. Üzerimdeki emeğin hakkını ödeyemem. Bu avluda şimdi her dönemden, her yaştan öğrencileri var”
dedi.

Peki ya gençler? Onlar da öğrencileri miydi? Sezai Karakoç’un her kitabı, her manifestosu yarım asırdır bir derse tekabül ediyorsa, oradaki herkes de öğrencileriydi.
Tevafuk, vefatından önceki akşam,
Ekrem Kızıltaş ve Murat Çiçek ile Mahmut Bıyıklı’nın misafiriydik ve sohbetimizde Sezai Beyi de uzun uzun konuştuk.
Ekrem abi ve Mahmut Bıyıklı anılarını anlattı. Ertesi gün vefat haberini alınca birbirimizi arayıp hem taziye verdik hem de hayretlerimizi dile getirdik. Cenazeden sonra bir kez daha aradım Mahmut Bıyıklı’yı ve gençlerin vefasını sordum.
“Üstat da gençlere çok ilgi gösteriyordu. Kapısını her zaman açık tutuyordu. Dahası, bu dönemde en fazla ihtiyaç duyulan ağabeylik vasfını her zaman sürdürdü.
Sezai Bey’in fikirleri ve şiirleri her döneme sesleniyor. Bugünün gençlerinin duygu dünyalarına hitap eden birçok şiiri var. Bu irtibat, hem fikirleri hem de şiir üzerinden korunuyor” dedi. Peki bu öğrencilik bundan sonra devam eder mi, gelecek nesillere taşınır mı? Mahmut Bıyıklı’ya göre “Diriliş öğrenciliği” asla kesintiye uğramayacak ve bundan böyle daha da güçlenecek.
Sol gazetesinin saygısızlığı, Mustafa İslamoğlu’nun hadsizliği bir kenarda dursun.
Diriliş demişken, genç nesil demişken, yeniden filizlenen bir dava şuuru neşesi demişken, onlara değinmek istemedim. Görülüyor ki,
böyle büyük fikir ve dava adamlarının eserlerine, şahıslarına gösterilen ilgi, vefa, takdir birilerinin canını fena halde sıkıyor.
Sıkmaya da devam edecek. Hiç bilmeyenin, hiç okumayanın bile zihnine, “
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır”
gibi bir mısraı nakşeden bir Üstat, böylesi yakışıksızlıklardan ömrü boyunca etkilenmedi, vefatından sonra da miras bıraktığı vakar, o birilerini köşelerinde yalnızlaştırmaya devam edecektir.
#İsmail Kılıçarslan
#Şehzadebaşı
#Sezai Karakoç
#Dünya Müslüman Alimler Birliği
#Necip Fazıl Kısakürek
2 yıl önce
Şehzadebaşı’nın avlusundaki gençler…
Cihadizm ve İslamofobya
Başbakan memur emeklisi mi? Ya da Kılıçdaroğlu memur emeklisi mi?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı