İncirlik ve Kürecik’in ABD’ye gösterilmesi, Türkiye’ye yönelik yaptırımların gerçekleşmesi halinde Washington’un neyle yüzleşmek zorunda kalacağını işaretliyor...
Amerikan Kongresi’nin iki kanadı ne derse desin nihayetinde Başkan’ın bir ‘karar’ vermesi gerekecek. Kongre’nin unsurları iç politik çekişmenin tarafı olduğundan, çekişmenin Türkiye aleyhine sonuçlar ürettiği (sözde soykırım tasarısı gibi)/üretebileceği aşikâr.
Böylesi bir durum, ABD’nin Ortadoğu’daki derinlik algısının tamamen bozulması anlamına geleceği gibi, Rusya’ya karşı NATO kabiliyetleri de boğulur. Suriye ve Irak’ta Amerikan varlığı, İran’a etkisi ‘savunulamaz’ hale gelir. Bir sürü de angarya çıkar; terörist ortakların nasıl savunulacağından, onlarca nükleer silahın taşınması, İsrail’in nasıl etkileneceği gibi.
***
Kaosu derlemek şu an için mümkün gözükmüyor. Ama sıralamak ve eş-zamanlamalar ile kör köşelerin alakasını kurmak mümkün...
Mesela, Libya ile yapılan çifte mutabakat, komşu oyuncular kadar asıl ve ağır oyuncuları nasıl etkiler?
Libya’daki başıbozuk unsurlar, Mısır, Yunanistan, bağlı olarak GKRK ve.. İsrail! Ama önce ABD’yi buna mecbur etmek lazım. Ediliyor!
Gerçekten de önemli konudur; eğer dendiği gibi ve tıpkı Yunanistan özelinde olduğu gibi Ankara, bir yandan bölgedeki baskıyı artırıp bir yandan da, “Bakın bu iş bensiz olmuyor. Bunu siz de biliyorsunuz. Ama ben olduğumda tüm kilitler bir anda açılıyor. Hele siz bir hükümet kurun, enerji bakanı atayın, gerisine bakalım” mesajı gönderdiyse...
Bütün Akdeniz “Mavi Vatan”a dönüşebilir!
***
Türkiye’nin “baskı”sını da tarif edebilmeliyiz; üçüncü bir sondaj gemisi arayışı, donanmanın gittikçe daha çok alanı daraltması, Kıbrıs-Geçitkale’ye SİHA konuşlanmaları, bölgeye yaklaşan tüm gemilerin tersyüz edilmesi, uluslararası özel şirketlere yapılan ikaz ve açık davetler (!), ABD uçak gemileri dâhil NATO ülkeleri ile yapılan tatbikatların devam etmesi ve bir seri önlem daha hep bu baptandır...
Sistematik, sürekli ve yükselen bir baskı. ‘Güç, dediğini ifa edebilme iradesidir’ ve Ankara buna hazır olduğunu gösteriyor.
‘Sevr’i tersyüz ettik’, ‘Libya anlaşmasının hattı Girit’in doğusundan geçiyor. Bundan çok rahatsızlar’ ve Montrö göndermeleri içeren, ‘Boğazlarda kendi hukuki haklarımızı bile kullanamıyoruz’ açıklamaları, etkinin her yöne ve yüksek basınçla uygulandığını gösteriyor...
***
Bu bağlamda ‘enerji’ ve ‘yolları’ konuşulacaktır ve ‘ne kadar’ını bilmek gerekiyor...
KKTC Ekonomi ve Enerji Bakanı Hasan Taçoy’un Milliyet’e (16/12) ilk kez açıkladığı ‘rezerv bilgileri’ önemli; “Bölgede şu ana kadar 107 trilyon ayak-küplük (TFC) rezerve ulaşıldı. Yine bölgede toplam 4 katrilyon TFC’lik gaz rezervi saptandı’...”
Bunlar öyle-böyle rakamlar değil. Kullanılır hale gelmeleri ve özellikle Avrupa’ya ulaştırılmaları çoklu işbirlikleri gerektiriyor. Başarıldığı zaman haliyle siyasi sonuçları olacak!..
İsrail özelinde ise TANAP ve Türk Akımı’nın yanında, bir Türkiye-İsrail enerji işbirliğinin -ki böyle bir çalışma zaten vardı ve ilerleme sağlanmıştı- eklenmesi iyice farklı boyutlara ulaşacağı açık.
Ama İsrail’in önce kimi konularda geri adım atması lazım!
***
Akdeniz, Suriye, Irak, İran, Yüzyılın Planı vb. gibi başat başlıkları bulunacak bir özel buluşmanın işareti de yeni geldi. Kremlin, Başkan Trump ile Rusya lideri Putin’in Ocak ayında İsrail’de buluşabileceklerini açıkladı. Asıl dosya “bölge” olacak. Girizgâhı, Beyaz Saray’da Lavrov-Pompeo-Trump arasında yapılmıştı.
Bu satırlar yazılırken Erdoğan-Putin görüşmesi gerçekleşiyordu ve konu Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesiydi.
AB, NATO, Rusya, Çin ve ABD’nin, Libya mutabakatına sessiz kaldıklarını da unutmayalım.