|
Viyana’da son Osmanlı ve Yaratıcı Öfke

Öfke, patlayandır, kızgınlıktır, coşkudur. Yaratıcı öfke tekevvün eden ruhtur. Kızgınlığın, coşkunun ve isyanın tekevvünü. Düşüncenin patlaması ve parlamasıdır. Ruhun isyan ve iskânıdır. Ekrem Tahir, Yaratıcı Öfke eserinde bunu yapar. Dil, aydın, iman, kadın, edebiyat, düşünce, tercüme, şiir, medeniyet… Birçok mesele sıralanır kitapta. Hepsi de birbiriyle halkalanarak entelektüel bir dünyayı inşa ve ihya eder.

Yaratıcı Öfke hem betimler, hem kritiğe eder, hem de tezler sunar. Batı’ya, moderniteye ve uyuşuk düşüncelere karşı mefhumlarla cenk eder. Viyana’da kalmış son Osmanlı entelektüel yeniçerisinden kristal düşünceler dökülür. Ecdadın yarım kalan zaferini o kelimeler ve düşüncelerle tamamlama cehdindedir. Secheling, Hegel, Nietzsche, Jaspers, Heidegger bu keskin düşünce kılıcının önünde hesaba çekilir tek tek. Dostoyevski, Balzac, Cortes, Goethe gibilerine de hakkını teslim eder. Körü körüne ne Batı karşıtlığı ne de onun yeniçeriliğine soyunma var. Bir Osmanlı evladının modern zaman Viyana’sında, düşünceyle fetihlere kanatlanan cengaveridir Tahir.

Kelimeler ve mefhumlar düşünce galaksisinde parlayan yıldızlar. Latenz mağara, kelimelerin tekevvünü, mihfer zamanlar, fragment aydınlar ….Her yeni terkip, meselelerimize yeni bir dil ve yeni bir fikirle nazar eder. Mihfer zaman, bu milletin Alparslan, Fatih ve Yavuz Selim aktörlüğünde var oluşa geldiği anlardır( 38-39). Müslüman Türklerin bu mihver zamanlarında, millet tarih yapar. Tarih, bir millet şuuru ile ayaklanır. Yaratıcı öfkenin coşkusu zaferleri selamlar.

Ekrem Tahir, kitabının farklı sayfalarında aydın üzerinde durur. Türk aydınının modern zamanlarda özel bir biçime bürünen halleri üzerine düşünür. Bu aydın tipini özel bir kavramla ifade eder: Fragment aydınlar. Fragment şuur “bölük pörçük, delik deşik edilmiş bir ruh ve hafızaya sahip, diğer bir deyişle irfanın, tarihi varlığının ve ontolojisinin hafıza ve hayati halkalarını kaybetmiş”. Türkiye’de aydın, fragmenttir. İrfanından, zamanından, mekanından , hafızasından koparılmıştır. Maverasızdır; dilinden ve dininden, tarihinden ve gök kubbesinden habersiz bir kayıp hafızadır. Fragment aydın, emperyalist efendilerin direktifleriyle iğdiş edilmiş zekalarıyla dolaşırlar ortalıkta. “Latenz mağarasının ve zamanının çocuğudur”. Kendi insanına ve ulvi değerlerine kuduz köpek gibi havlar. Zifiri karanlık odanın anahtarını, yani ruhunu ve imanını kaybetmiştir.

Özgün kavramlar selama durur kitapta, özgün terkipler gülümser okuyucuya. Paranın diktatörleri, mukarnas estetik, latenz cumhuriyet… Modernite, Batı ve onun İslam toplumlarına düşen emperyalizm, diktatörlük ve gölgeleriyle hesaplaşılır. Musa’nın Firavun sarayında oynadığı rolü, Ekrem Tahir Viyana’da, Avrupa’nın göbeğinde moderniteye ve Batıya karşı oynar. Viyana’da konuşan, ancak Anadolu’nun, İslam’ın ve Müslüman Türklerin sesi olan bir tecessüs. Milletin, irfanın, hakikatin ve ruhun tecessüsü.

Avrupa düşüncesi, Avrupa düşüncesiyle hesaba çekilir. Balzac konuşturulur: “Kıyıcılık Avrupa’nın kanındadır”. Felsefe, felsefeyle sorgulanır. Kritik, kritikle yapılır. Düşünce, düşünceyle düşünülür. Avrupa düşüncesini sorgulayan bir tutum kendi üzerine de düşünür. Düşünmeye, kritiğe ve sorgulamaya davettir Yaratıcı Öfke. Kritik ve sorgulama ile beraber umut ve heyecan, tahayyül ve tefekkür serilir önümüze.

Yeni mefhumlar ve yeni terkiplerle yeni ufuklara kanatlanırız. İşte mukarnas estetik terkibi ya da kavramı! Mukarnas estetik müşahhas ve mücerretliği içinde barındıran bir tezyin. Çeşitliliği ve anlamlılığı simgeleyen bir anlatı. İslam Vahiy Medeniyeti’nin mimari ayrıcalığı. Benzersiz, diriltici, yaratıcı ve düşündürücü estetik. ( 178-179).

Yazar, cemaat kavramının ruhunu soyarak önümüzü aydınlatır. Cemaat şuuru milletimizin ruhundaki derinliğini gün yüzüne çıkarır. “Cemaat, getto, antipode” başlıklı yazıda bunu yapar. Ona kulak verelim: “Cemaat bir ruhtur. Aileden sonra en önemli tekevvün ruhu ve şuurudur. Ulu çınarların bir nevi kök ve gövdesi gibidir”. Peki ya getto? “Getto ise kapatılmış bir dünyaya tıkılmış insan yığınlarının köleleştirme hapishanesidir”(167). Fransa, Müslümanları bu hapishanelere tıkarak onları ruhsuz yığınlara ve kimliksiz bedenlere çevirmiyor mu? İŞİD gibi caniler bu ruhsuz hapishanelerde doğmuyor mu? Ekrem Tahir, muhteşem bir sosyolojik tespitte bulunuyor. Felsefesini yapıyor cemaat ve getto sosyolojinin. Üstat, Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk gettosunun ekalliyet çocukları ve sahte batıcılar olduğunu söylüyor. Antipode ise karşılıklı sevgi ve saygı. Paul Valery ve Andre Gide birbirlerinin bahtiyar antipodeleri.

Ekrem Tahir, üslubunda C.Meriç. Y. Kemal ve Tanpınar ile halkalanır. Necip Fazıl’ın coşkusu ile dans eder. Yaratıcı Öfke kitabı edebiyat, dil, düşünce ve felsefedir. Düşüncenin kendi millet varlığıyla Viyana semalarında kanatlanmasıdır.

#Viyana
#Yaratıcı Öfke
#Secheling
#Hegel
#Nietzsche
#Dostoyevski
#Balzac
#Cortes
#Goethe
#Ekrem Tahir
3 yıl önce
Viyana’da son Osmanlı ve Yaratıcı Öfke
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi