|
Yeni eğitim

Uzun zamandır yazdığım, düşündüğüm birçok şeyin karşılığını bulduğu bir dönemden geçiyoruz. Bu anlamda okul, eğitim gibi kavramların değişimi konusunu birçok eğitimci ile konuşurken ERG’den değerli eğitimci Suat Kardaş’ın “bildiğiniz eğitimin sonu” adlı yazısını okudum. Suat hoca ile aynı yönde düşündüğümüzü görünce onun yazısından da alıntılar yaparak bu konuyu yazmaya karar verdim. Çünkü bu dönemde en çok konuşulan konu eğitim ve okul oldu. Mart ayında neredeyse tüm dünya yani 185 ülkede okullar tamamen kapatıldı ve 1,6 milyar çocuk okullardan uzak kaldı. Biz de “yeni normal” ile tanışmış olduk. Ekonomi, siyaset ve birçok başka alan salgın sonrası dönüşecek küresel ve toplumsal koşulları bu kavram ile birlikte niteler hale geldi. Eğitimde “yeni normal” kavramı da gittikçe daha çok konuşulur oldu. Tabii şu da bir gerçek ki; eğitim ve okul sistemimizin salgından önce de normal olduğunu söylememiz iyimserlik olur. Artık eski okulun ve ezberlediğimiz eğitim döngüsünün çalışmadığını kabul etmek gerekiyor. Ayrıca bu sisteminin ciddi eşitsizlik yarattığı da bir gerçek. Eğitimin ve okul eğitiminin hayattan kopuk ve çağımızın problemlerine etkili bir yanıtının olmaması da işin bir diğer yanı. Bu öğrenme krizi aynı zamanda okulun krizi tabii. Çünkü okul hala kitle eğitiminin en önemli taşıyıcısı. Buna karşın çocukların ve eğitimcilerin yılın 180 iş gününü ve günün 7–8 saatini geçirdikleri okulun işlevini ne kadar yerine getirdiğine dair ciddi bir tartışma canlı bir şekilde salgın öncesinde de devam ediyordu. Ben sizlerin bu konuda üstat John Taylor Gatto’yu okumasını tavsiye ederim. Eğitimde yeni normali konuşurken eski eğitim modelimizin de pek normal olmadığını hatırlayalım ve salgın vesilesiyle çocuklar, eğitimciler ve aileler için anlamlı bir okul eğitimini nasıl kurgulayacağımızı konuşalım. Zira okulun, çocukların özellikle sosyal-duygusal gelişimi açısından ne kadar önemli bir kurum olduğunu bu dönemde daha yakından görmüş olduk. O halde salgından çıkardığımız dersler ışığında okulu ve okul eğitimini yeniden nasıl tarif etmeliyiz? Çünkü eski okulun mantığının yürümediği artık aşikâr. Örneğin Stanford Üniversitesi online eğitime geçeceğini duyurunca öğrenciler “biz Stanford’a ders için gelmedik. Biz Stanford’un network ve bize yaratacağı ilişki ağı için geldik” diyerek ayağa kalktılar. Bu kapsamda okul da bildiğiniz okul değil artık. Neler yapılabilir kısmında Suat hocamın önerileri ile kendi önerilerimi harmanlayarak sizlere sunmak istiyorum. Salgının belki bize öğrettiği en önemli şey teknolojinin aslında ne kadar kullanılabilir ve işlevsel olduğunu daha iyi anlamamız oldu. Hayatımıza teknoloji ve onun mecraları tam olarak bir mucize gibi girdi. Bu araçları günde ortalama 500 milyon insan kullandı. Hem işlerimizi hem de eğitimimizi uzaktan öğrenme araçlarıyla ne kadar kolaylaştırabileceğimizi ve dijital dönüşüm dediğimiz şeyin düşündüğümüz kadar zor ve uçuk bir hedef olmadığını her gün daha iyi deneyimleme fırsatı bulduk. Eğitime teknoloji entegrasyonu veya eğitimde dijital dönüşümün düşündüğümüz kadar zor olmadığını gördüysek ve yararlı olduğunu düşünüyorsak öğrenme kültürümüzü dönüştürmekte neden kullanmayalım? O çok kıymetli okul zamanını çocuğun doğal ihtiyaçları olan oyuna, sosyalleşmeye, harekete, spora ve sanat gibi etkileşimi yüksek öğrenme deneyimlerine ayırırken geri kalan öğrenme yaşantılarını uzaktan, video ile veya başka araçlarla verebilir miyiz? Eğitim binalarımız çocuk ruhuna ve hatta insan yapısına uygun değil. Koridorlu, sınıflı, çok katlı, bahçesiz, betonarme denen okul binalarından bir türlü vazgeçemiyoruz. Esnek, öğrenme etkinliğine göre büyüklüğü ve oturma düzeni rahatça dönüşebilen, oyuna ve harekete daha çok alan açan, enerjiyi efektif kullanan, teknolojik altyapısı güçlü, mekânı öğrenme ile iyi entegre etmiş, doğa ile uyumlu okul binaları inşa edebiliriz. Okulu sadece bir öğretim kurumu olarak gören yaklaşımı terk etmeliyiz. Okul çocuklar ve yetişkinler için bir yaşam alanı. Çocuklar okulda arkadaşlık kuruyor, oyun ve hareket ihtiyacını gideriyor, sosyalleşiyor, başkaları ile ilişki kurmayı ve daha birçok yaşam becerisini öğreniyor. Yıllardır eski okulun yürümediği ve yeni kuşak çocukların okulu sevmediğini ve okulu dönüştürmemiz gerektiğini yazıyorum. Gelin fırsat bu fırsat bu dönüşümü cesurca başlatalım. YÖK’ün tüm üniversitelere verdiği %40 + hibrit eğitim imkanını K12’lerede açalım. Göreceksiniz okul daha çok sevilecek eğitim daha verimli olacak.

#YÖK
#Eğitim
#Kavram
#Sınıf
4 yıl önce
Yeni eğitim
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle