|
%25 kira artış sınırlandırması kaldırılmalı mı?

Dünyada bundan birkaç yüzyıl evvel kimse kiracı değildi. Fakat burjuvazi hareketi başlayınca (köyden kente göç) kiracılık gibi bir olgu ortaya çıktı. Hatta kilise, uzun zaman, kira haram mıdır, helâl mi, diye tartışma yapmak zorunda kaldı. Nihayet modernite, tüm dünyada şehirli insanın kucağına çözüm gibi görünen kiracılığı, yeni ve koskocaman bir sorun olarak bıraktı.

Türkiye de kiracılık olgusuyla biraz geç başladığı köyden kente göçle tanıştı. Tanıştı ama tanıştığına memnun olmadı. Çünkü en temel ihtiyaçlardan olan barınmayla ilgili, tüm müteahhitlerine, ustalarına, inşaat malzemesi üreticilerine, mühendislerine, dünyanın hiçbir yerinde olmayan kabiliyetlerine rağmen son yıllarda tam bir kriz yaşadı.

Otomobildeki ÖTV artışının volatiliteyi arttırdığı geçtiğimiz birkaç sene ekonomik yaşama dair düzenlemeler kriz alanlarını kontrol etmek için hayli yoğunlaşmıştı. Bence konutta yaşanan derin kriz karşısında kira artışlarının %25 ile sınırlandırıldığı düzenleme bu dönemin en çarpıcı düzenlemesi olarak görülen Kur Korumalı Mevduat (KKM) kadar önemliydi.

Kira artış sınırlandırmasına dair bu düzenleme tıpkı KKM gibi süreli olarak yapılmış ve süre sonunda bir defalık uzatılmıştı. Yapılan uzatmaysa bu Temmuz’da bitecek.

Konu, Merkez Bankasının Enflasyon Raporunda kiracılık sorununun çözümüne ilişkin önerileri ve Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un açıklamalarıyla şimdiden gündeme geldi. (Dikkat buyurunuz; Merkez Bankasının önerileri kiracılıktaki sorunlara dair değil, kiracılık sorununa dair.)

Konunun erken gündem olması tabii normal. İnsanlar barınma bakımından önünü görmek ister. Çünkü barınma konusu (ikâmet), eğitimle, sağlıkla, işle, ulaşım tercihleriyle ve başka pek çok iştigal ve gereksinimle yakından ilgilidir.

Bakan Tunç kira artış sınırlamasının uzatılmasına, enflasyonla mücadelede Hazine ve Maliye Bakanlığının beklentilerini işaret ederek ihtiyaç kalmayabileceğini değerlendirdi.

Fakat gerçekten kalmayacak olsa dahi böyle bir uygulama getirildikten sonra terk etmek kira piyasasını şoklayabilir. Ortamın düzenlemesiz kalması ya da doğru bir ifadeyle düzenlemenin sonlanması, muhtemelen Temmuz ayının şartlarında dahi kira piyasasının evvelkinden beter çığırından çıkmasına neden olur.

Böyle bir uygulama getirildikten sonra piyasayla uyumlaştırarak etkisini azaltmak ve belki ancak zaman içinde işlevini kaybettiğinde kaldırmak daha denge gözetici olabilir.

Uygulamaya ihtiyaç kalıp kalmadığının göstergesi zaten enflasyon değil, arz artışı olacaktır.

İkinci eve artan vergi getirilmeli mi?

Kira artış sınırı bir yana kiracılık sorunu çözmek üzere alternatif çözümler de tartışılıyor. Tek malike ait bir konuttan fazlasına artan oranlı vergi getirilmesi bunlardan birisi. Hatta muhtemel düzenlemeler arasında bu husus beklentilerde üst sıralarda yer alıyor.

Böylece insanların ihtiyacından fazla ev almaktan caydırılacağı ve piyasada fiyat dengelenmesine yardımcı olunacağı değerlendiriliyor.

Yani konutun yatırım aracı olma niteliğini gidermek değil, yatırımcısının gözünü korkutup yıldırmak hedefleniyor.

Tabii ki konutu yatırım aracı yapan, konut sayısına göre verginin değişmemesi değildi. On yıllardır süregelen yanlış mortgage (tutulu satış) uygulamasıydı.

Konut kredilerinde gene son yıllarda yapılan değişikliklerle beraber bu yanlış kısmen ve tersinden de olsa giderildi. Birinciden sonraki konutunu almak isteyene artık çok az miktarda kredi verilebiliyor. Hatta kredi verilmiyor, dense yeridir.

Birinciden sonraki konuta kredi verilmiyorsa konut yatırım aracı olmaktan çıkmıştır.

Artan oranlı vergi getirilmesi, ikinci konut alana kredi imkânı kapatılmışken dişe dokunur ölçüde ek fayda sağlamayabilir. Dahası birçok örnekte vergiyi ev sahibi mi öder, yoksa kiracı mı, sorunsalını ortaya çıkarır. (Vergiyi kimin ödediği iktisatta hep bir sorunsal olarak ele alınır.)

Amaç bir taraftan da belediye gelirlerini artırmaksa yöntem gene yanlış olur. Çünkü daha kolayı var; konut rayiçlerini artırmak.

Konutların rayiç değerleri çok düşük. Rayiçler hakkınca yükseltilirse zaten belediyelerin vergi gelirleri artacaktır.

Ayrıca Türkiye’de birden fazla konut sahipliği, birçok durumda davranışsaldır. İmkânı olan ebeveynler, çocukları sayısınca konut edinmeyi tercih eder. Anadolu’da daire planları ve kat sayıları da aynı motivasyonla belirlenir. Çokları için birden fazla konut ediniminde birinci saik yatırım yapmak değildir yani.


#Ekonomi
#Konut
#Kira
#ÖTV
#Vergi
#Yusuf Dinç
2 ay önce
%25 kira artış sınırlandırması kaldırılmalı mı?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli