Üstelik küresel ölçekte performansların büyük oranda yılın ikinci yarısında şekillendiği söylenebilir. 2021 yılında Covid 19 pandemisi ile ertelenen iç talep hizmetler sektörünü, diğer taraftan ertelenmiş dış talep imalat sektörünü besleyip baz etkisi de rolünü oynayınca yılın yarısı güçlü büyüme için yetti.
Fakat Covid’in yeni varyantlarla etkisini artıracağının düşünülmesi, üstüne bir de Ukrayna’daki savaşın küresel ekonomiyi olumsuz etkileyeceği beklentisi gelince 2021 performanslarının iletişimi bile kurulamadan 2022 için endişeler gündemi meşgul etmeye başladı. Gelişmiş ekonomiler için hatta stagflasyon beklentisi yoğun biçimde dillendirilir oldu. (Gerçekten mevcut para sisteminin tutarsızlıkları ve rezerv paraların absürt miktarlarda üretilmesinden beslenen irrasyonel türev piyasa spekülasyonları göz önüne alındığında gelişmiş ekonomilerin stagflasyona düşmesi her zaman mümkündür, kehanet sayılmaz.)
Nihayet birçok kurum ve kuruluş 2022 için büyüme beklentilerini aşağı yönlü güncelledi. Bu güncellemelerin, hiç geciktirilmeden henüz senenin başındayken ilan edilmesi de tutarlılığı anlamında kayda değerdi. Hal böyleyken küresel büyümeye dair makul olmak gerekti. Üstelik ilk beklentiler zaten 2021 büyüme performanslarının gerisinde olduğu halde güncellemelerle daha aşağı çekilmesi yavaşlama fikrini iyice güçlendirdi. (Yavaşlama tahminlerinde baz etkisinin de etken olduğunu not etmek gerekir.)
Fakat küresel büyümenin yavaşlaması doğrudan dış talebin azalması şeklinde yorumlanabileceğinden Türkiye’nin ihracat potansiyeli azalabilir ki bu da haberin kötü kısmıdır.
Gene de Türkiye’nin önce pandemi ile tedarik zincirinde ön plana çıkması sonra Ukrayna savaşı ile zincirdeki rolünü bir katman daha güçlendirmesi dış ticarette olumsuz etkilenmeyebileceğini düşündürebilecek önemli bir veri olarak görülebilir.
Gene de Rusya ve Ukrayna ile turizm ve diğer ekonomik ilişkilerinde uğrayacağı kayıpları telafi edebilecek stratejileri aynı veya benzerleriyle yerine koyacak şekilde gecikmeden geliştirmesi gerekir.
Güncellemelerin yer aldığı uluslararası raporlardan yorumlanabilecek bir önemli tespit de 2022’nin kalanı için daha önce 2008’de gördüğümüze benzer şekilde gelişmiş-gelişen ekonomi ayrışmasının da tekrar edebileceğidir. Hatırlanırsa 2008’de gelişmiş ekonomilerde büyüme tamamen durmuş yahut küçülmeler görülmüşken gelişen ekonomiler kayda değer büyüme oranlarıyla yükselen bir trend sergilemişlerdi. Türkiye böyle bir kırılma tekrar gerçekleşirse avantajlı grupta yer alacaktır.