|
Daha ucuza daha az kredi

Merkez Bankası makro ihtiyati tedbirler kapsamında yeni kararlar aldı. Bu tedbirlerin sonuçlarının neler olabileceği çok merakımızı cezbettiği için değerlendirmek istedim.

Öncelikle Merkez Bankasının son dönemde uzun zamandır kullanılmayan kredilere zorunlu karşılık uygulamasını yeniden hayata geçirdiğini, üstüne bir artışla da kredi maliyetlerini yükseltmiş olduğunu hatırlayalım. Bunu yaparken Türkiye’nin, KOBİ’leri ve yatırımları kayırması gereken bir dönemden geçtiği halde selektif bir tercihte bulunmayıp tüm kredileri kapsama aldığını da tekrar anımsayalım.

Krediye zorunlu karşılık uygulaması, piyasada kredi imkânını azaltıp faizleri yükseltince Merkez Bankası makro ihtiyati tedbirler kapsamında aldığı yeni kararlarla tercihini yeniden büyümeden yana yapıp zorunlu karşılık uygulamasını revize etti. Kredilere nakdi zorunlu karşılığı sıfıra indirip yerine TL cinsinden menkul kıymet tesisini getirdi. Bunu yaparken kredinin maliyetini de modele soktu.

Karara göre bankalar, zorunlu karşılığa tabi krediler (TL krediler) için TL cinsinden menkul kıymetleri zorunlu karşılığa verecek ve kredilerin oranı kabaca %23’ün üzerindeyse başka, %29’un üzerindeyse başka bir denklem kurulacak. Ama kredi maliyetleri %29’un üzerindeyse bankalar kredi veremez hale gelecek kadar sıkılacak. Bu adım kredilerin %36’lara varan faiz maliyetini düşürecektir. Vade yapısını ise istenmeyecek şekilde kısaltabilir.

Bir de rezerv opsiyon katsayısı (ROK) uygulamasını hatırlayalım ki kararın yükümlülükler bacağını tahlil edebilelim. Bankalarda çok fazla döviz ve özellikle altın mevduat biriktiği dönemde TL zorunlu karşılık yerine ROK kapsamında döviz cinsi zorunlu karşılık ihdas edilmesi mümkün kılınmıştı. Bu da Merkez Bankasının döviz rezervlerini artırmıştı.

Yeni tedbirlerle neredeyse bunun tam tersinden yabancı para mevduat/katılım fonu için TL cinsinden menkul kıymetlerin zorunlu karşılık olarak tutulması benimsendi.

Banka bilançosunun iki tarafına da dokunan bu adımlar beraber hesaplanıp toplamda 150 milyon TL’yi aşan kısım için bankalara ek yük getirecek diye anlıyorum düzenlemelerden. Yani menkul kıymetle zorunlu karşılık ilişkisinin iki tarafı beraber (varlıklar (krediler) ve yükümlülükler (mevduat/katılım fonu) için ortak) izlenecek ve 150 milyon TL’lik kısım indirilerek uygulanacak.

Şimdi, birinci kısmın ilk başlarda vadeyi kısan bir etkisi olabileceğini söylemiş oldum. Ancak kararların başka etkileri de olacak.

Haziran itibariyle bankacılık kesiminin menkul kıymet/kredi dengesi %30 seviyesinde. Bu denge likidite yönetimi için kuruluyor. Absürt zamanlarda, mesela 2001 krizi öncesinde, %90 seviyelerine çıkmış ve bankalar amacından sapmıştı.

Yeni kararlarla mevcut denge yeterli midir, meselesi hesaplama konusudur. Ama bu hesaba likidite yönetiminin rezerv dışındaki unsurlarını da eklemek gerekir. En azından banka bilançolarının yatırım amaçlı menkul kıymetler kalemi ile vadeye kadar elde tutulacak menkul kıymetler kalemi arasında bir geçişkenlik olacaktır.

Bankaların menkul kıymet varlığı yeterli gelmezse daha fazlası da olacaktır. Bu sefer bankalar menkul kıymet varlığını artırmak isteyecektir. Bu da özel kesim için bir dışlama etkisi yapacaktır. Yani bankalar işletmelere daha az kredi verebilecek durumda olacaklardır.

Eğer krediler, büyük sermaye grupları yerine KOBİ’lere, yatırımlara, tarıma aktarılacak şekilde selektif öğeler gelirse ekonomide daha ucuz kredi daha doğru adreslere gitmiş olacaktır. Bu da ekonominin genel performansına olumlu katkı verecektir. Selektif unsurlar gelmezse tam tersinde azalan kredi imkânı bankaların konfor alanı olan büyük sermaye gruplarına gidecektir. KOBİ’ler, yatırım yapacaklar, çiftçiler kredi bulmakta zorlanacaktır. Ama her halükârda gruplardan birisi için toplamda daha az kredi daha ucuza sunulmuş olacaktır. Diğeri dışlanacaktır.

Yükümlülük tarafında yani mevduat/katılım fonu tarafındaysa bankalar, KKM pazarlamasında daha etkin davranacaklardır. Bu gayret dolarizasyonu azaltabilir. Önümüzdeki dönemde KKM’de artış gözlenmesi muhtemeldir. Bu da kurun yukarı yönünü baskılayacaktır.

Diğer taraftan TL menkul kıymetlerin karşılık olarak kullanımının benimsenmesi, bankaları TL menkul kıymet almak durumunda bırakacaksa bankalar, döviz mevduatlarını SWAP ile TL’ye dönmek durumunda kalacaktır. Bu ilişki döviz arz talebini TL lehine bozarak kuru düşürücü etki yapabilir.

Meselenin bir diğer boyutu da Merkez Bankasının döviz cinsi rezervlerden vazgeçiyor olmasıdır. Buna karşın Merkez Bankası SWAP’ta taraf olarak döviz rezervlerinin dengesini artıra da bilir.

Bankaların kârlılıklarının da bu kararlardan etkilenecek olması kararın bir diğer önemli sonucudur. Menkul kıymetlerden düşük faiz geliri elde edebilecekleri gibi kredi faizleri de düşeceğinden bankaların faiz gelirleri ve doğal olarak kârlılıkları azalacaktır.

Özetle bu kararların etkisiyle toplamda daha az kredi daha ucuza sunulacak, kur düşecek, banka kârları azalacak ve Merkez Bankası rezervleri değişecek. Önümüzdeki gün ve aylarda gündemin maddeleri de bunlar olacak.

Teknik detaylar gelince selektif unsurların rolü anlaşılabilir.

#Merkez Bankası
#SWAP
#TL
2 yıl önce
Daha ucuza daha az kredi
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ey insan, yüksekten uçma!
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı