Gerçekten ilginç görülebilecek bir tespit ama aslında öyle değil. Her ne kadar Mezopotamya’ya, büyük ihtimalle Şattülarap’a, verilen bir paye olsa da Anadolu tarımın başkenti sayılabilecek kadar belirleyici bir coğrafyadır. Dünyada tarım alanlarının ise ormanlar kesilerek açıldığı bilinir.
Gılgamış Destanı’nda askeri bir tehdide muhatap olmamak için pusuya müsait koca ormanların ordu güvenliği için yakıldığı ifade edilir.
Dünyanın 7 harikasından birisi sayılan İskenderiye Feneri’ni yanar tutmak için Lübnan’ın sembolü olup bayrağına da giren fakat zor bulunan sedir ağaçlarının büyük bölümünün eski Mısır zamanında kesilerek fenerde yakıldığı tespit edilir.
Şöyle ya da böyle dünyanın gelecekte de ihtiyaç duyacağı kaynaklarından birisi, yer açmak, ısınmak, aydınlatmak, mamul üretmek veya ne sebeple olursa olsun tarihten bugüne hızla tüketildi. Endüstriyel kaynakların en gözle görünürü olduğu için ağaçtan örnek verdim. Fakat tıpkısı tüm diğer kaynaklar için işliyor. İnsanlık dünya kaynaklarını, maalesef biraz da israf iştahını tatmin için sömürüyor.
Bunu yaparken de dünyayı kirletiyor. Sonuçta elde hem yetersiz hem de elverişsiz bir gezegen kalacak. Üstelik bu sömürü şu geri planla gerçekleştiriliyor; madem dünya bizi öldürecek bir sürü silaha sahip, gerçekte yaşam için elverişsiz bir yer olduğu anlaşılabilir, onu yaşama elverişli hale getiriyoruz.
Burada sunduğum okuma orijinal olsa da işte, bu geri planın yanlışlığını dünya artık anladı. Sürdürülebilirlik (dünyanın gelecek nesiller için yeterli ve elverişli olması) etrafında tüm süreçler ve iş dünyası yeniden formatlanmaya başlandı. Bu bağlamdaki gelişmeler iki motivasyondan besleniyor. Birincisi oto-farkındalık ikincisi ise finansal dayatma.
Türkiye sıfır atıkta pilot ülke olarak sürdürülebilirlikte önü çekse de işletmelerin farkındalığı yeterli değil gibi geliyor. Bu durumda finansal dayatmayla karşı karşıya kalması beklenebilir. Ben de konuyu bu yüzden gündeme aldım.
Dünyada artık işletmelerin karbon ayak izi ve diğer sürdürülebilirlik kriterleri kredi değerliliklerini belirliyor. Finansal kesim çevre duyarlılığı olmayan işletmelere ya kredi vermeyerek ya da daha maliyetli vererek bir disiplin oluşturmaya çalışıyor. Şimdilik belli “ticket size” (kredi projesi büyüklüğü) üzerindeki işlemler için uygulansa da yakında KOBİ’lere kadar bu tutum inecektir. Çünkü sürdürülebilirlik başlığında 2030 ve 2050 karbon emisyonu azaltma ve sıfırlama (net sıfır) için kararlaştırılmış tarihler ve ülkeler adım atmaya başladı. Türkiye de karbon borsasını kurduktan sonra tutumunu daha güçlü belli edecektir.
Türk işletmeler, yerel veya ulusal kredi pazarlarından pay almaya devam etmek istiyorlarsa bugünden sonraki yatırımlarını sürdürülebilirlik farkındalığıyla gerçekleştirmeye başlamayı düşünmeliler. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da dünyayla benzer takvimi takip ediyor. 2053 için net sıfır hedefiyle hareket ediyor. Yani zaman daralıyor ve sürdürülebilirlik başlığında şimdi davrananlar yarın avantajlı olacaklardır.