Amerikalı bir NASA astronotuyla yapılan mülakatın kayıtlarından işitmiştim; “ülkemin uzay programı, mekiğin beni öldürmesi riskinden daha önemlidir,” demişti.
Bir milletin istiklali fedakârlıklardan çok, fedalarla şekillenir. Feda, herkesin kendi ve toplumu için ilave sorumluluk alarak bu sorumluluğu layıkıyla yerine getirmesidir desem sanırım yanlış olmaz. Tek başına kendi ve tek başına toplum değil, hem kendi hem toplum…
Her girişimci, alıcılarıyla-satıcılarıyla-müşterileriyle-çalışanlarıyla ve bunların etrafındaki kuşaklarla tümünün refahını artıran bir etkileşim halkası ortaya çıkarır. Onun bu gayreti, sektörü içinde ortaya çıkardığı katma değerin niteliğiyle çarpanlı bir fayda sunar ve ülke ekonomisine toplam katkısı bunların her birisini içine alır.
Türkiye bu yüzden doğru paradigmadaki girişimcilerine sahip çıkmalıdır.
Selçuk Bayraktar’ın, faaliyetlerinin amacını karı arkaya bırakıp açıklıyor oluşunun üstünde durmak lazım.
Girişimciler ya kârı merkeze alacak küçük Türkiye’de daha küçük olacak ya sunduğu katma değerin kendisini merkeze alacak ve büyük Türkiye’de kendisi de büyük olacak. Ütopya anlatmıyorum çünkü öyle herkese ihtiyaç yok, merhum Ömer Lütfi Mete’nin dediği gibi 313 kişi yeter. Belki her stratejik sektörde birkaç doğru girişimci bulunmasının yeterli olduğu değerlendirilebilir.
Sahip çıkılma meselesini ise şöyle açıklayayım; madem onlar etrafındaki tüm eko-sisteme sahip çıkmaktadır, en azından misliyle mukabele edilmesi onlara sahip çıkmaktır.
Bunu yapacak olan en başat unsursa ancak ve sadece emekçilerdir. Girişimciye sahip çıkmak onun işine sahip çıkmaktır. Benim anladığım kadarıyla emekçiler o girişimcilere sahip çıkmaya epeydir hazırlar. Çalışanlar artık kâr manyağı kapitalist iştahlı girişimcilerin işletmelerinde değil, vizyon sahibi girişimcilerin işletmelerinde olmak istiyor. Sunduğu katma değerin farkında olunan yapıların parçası olmak istiyorlar. Emeğin fedası budur. Mikrodaki durum bu.
Makrodaki bazı sorunlar, mikrodaki bu okumanın yapılamamasından kaynaklanıyor, diye düşünüyorum. Buna dikkat çekmek için konuyu tartışıyorum. Emek tarafından değil, girişimci tarafından meseleye bakıyorum. Çünkü mikroyu doğru okumak, hem işin hem ürünün niteliği bakımından doğru çözümlemeler getirmek, girişimcilerin borcudur. Feda kısmı işte budur. Eski işlerde iyi kötü akarı var diye, debelenip durmamaktır.
Hem eski işlerin tüm çevresi, çoğu zaman mecbur olduğu görevlerini yapmayı dahi fedakârlık olarak görürken yeni vizyonlar açacak riskleri almak fevkalade yapıcı değil midir?
Türk milleti katma değerli işleri çalışmadan kazanamayan, çalışmadan kazanmak nasip olmayan bir millettir. Bu değişmez kaide hatırda tutulsa tüm bu çerçeveyi toplam menfaatler için çalıştırmak mümkündür. Gelecekte yer almak ya da gelecekte yeri olmak güzeldir.