|
Yollar TIR’larla dolu

Türkiye’de ekonomik etkinliğin göstergelerinden birisi olarak trafik görülür ve yollardaki TIR yoğunluğu da buna dâhildir.

Gerçekten her geçen sene artan altyapı yatırımlarına rağmen karayolu taşımacılığı kendisini hissettirir şekilde artmaya devam ediyor. TIR’lar sağdan iki şeridi aşıp üçüncü şeride kadar taşıyor.

Dış ticaretin, e-ticaretin, hatta zincir perakendeciliğin gelişiminde de bu üretim ve alt yapı geliştirme dinamizminin etkisi var.

Yollardaki TIR’lar gerçekten ekonomik bir gösterge olarak okunabilir. Bu başlıkta Türkiye kendince bir endeks dahi oluşturabilir.

Ama otoyollardaki TIR yoğunluğunu konuşurken gözden kaçan önemli bir detay var. Türkiye’nin trafikteki TIR yoğunluğu sadece ekonomik aktivite canlılığını göstermiyor,
demiryolu taşımacılığının eksikliğine
de işaret ediyor.

Raporlara göre demiryolu yük taşımacılığının ithalattaki payı %1 civarında, ihracattaki payı ise daha da az. Karayolu taşımacılığının ise ithalattaki payı %5 civarındayken ihracattaki payı %25 civarıdır. Havayolunun payı ithalatta ve ihracatta %10 civarıyken denizyolunun payı ise %60’lar seviyesindedir. Tüm bu veriler ortadayken Türkiye’nin küresel ticaretten aldığı pay düzenli şekilde artarak %1’i geçmiştir. Bu noktada hem hacim hem değer olarak bir gelişme olduğu anlaşılıyor. Türkiye’nin küresel lojistik zincirindeki payının daha da artacağı ise artık mutabık olunan bir beklenti…

12 milyar tonluk küresel dış ticaret hacminin orta vadede 25 milyar tona çıkacağı
gerçeği de unutulmamalı... Yani küresel ticaret hacmi artarken Türkiye’nin rolü de güçlenecek. Bu şartlarda Üçüncü Boğaz Köprüsü’nü trafiksiz geçme imkânı da ortadan kalkacak.

Ama Üçüncü Köprü’nün demiryolu geçişini içerecek şekilde planlanması güzel. Belki yakın gelecekte Boğaz’dan ilave bir demiryolu geçişine de yatırım yapmak gerekecek.

Yerli lokomotif motoru geçtiğimiz hafta Sanayi ve Teknoloji Bakanı Varank tarafından tanıtılmışken ve karayolu yatırımları tamamlanmaya yaklaşılmışken Türkiye yeni bir altyapı yatırım atağının eşiğinde. Avrupa’ya ihracatı yoğun olan bir ekonomi olarak Avrupa’nın %50’ler nispetindeki demiryolu yük taşımacılığına yaklaşılması gerekiyor.

Türkiye, orta vadedeki idari tercihlerini de bu tür projeksiyonlar üzerine kurmalı. Milli menfaatlerin değil de kişisel çıkarların merkezlendiği denklemlerin tehdidi altında olduğunu geçen haftaki mahkeme kararı sonrası kurulan kumpanyadan anlamış olmalı.

Türkiye mahkûmiyetin değil, beraatın kutlandığı yerdir. Kimse bu saçma mahkûmiyetlerden artık geçmesin ama nasıl bir hırs mahkûmiyeti kutlayabilir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiği yol bambaşka bir deneyimdir. Kimse o yoldan bir daha geçmesin. Hele de
Türk insanının yüreğinin bam teline dokunan bir şiiri
okudu diye kimse geçmesin. Geçmez de zaten. Bu Türkiye artık o Türkiye değil ama hala bir biçimde (her ne biçimdeyse) sorunlar olduğu da açık. Belki kanunlardan belki uygulayanlardan ama çözülmesi gerekiyor.

Bir tarafta Türkmenistan ziyareti gerçekleşir diğer tarafta Avrupa’nın en büyük gaz depolama yatırımı açılırken Türkiye’nin Türkiye’yi konuşmaya ihtiyacı var. Böylesine gelişmelerin olduğu bir dönemde kumpanya konuşmak durumunda kalışı, aylardır bir çekişmeyi izlemek durumunda oluşu haksızlık. Bu bir bakıma çekişenlerin Türkiye projeksiyonu yokluğuna işaret eder.

Türkiye artık palazlandı uçmayı deniyor. Başarıyor da… Ama bir kanadı ait olmadığı garbi yuvada kilise kermeslerinde fink atan yamuk prens rolüne dönmek istiyor. Bu yanlış. Türkiye Kızılelma’sına uçmak üzere tercihlerini yapmalı…

Dünya Kupası ve Avrupa köhnemişliği

Evvelce Avrupa bana gerçekten cazip gelirdi. Anlamlıydı, etkileyiciydi, barışçıl görünüyordu. Her seyahatimde de benzer hissettim. Fakat ilk Asya ve Afrika seyahatlerimde bana bir şey olmuş olmalı. Seyahatler sırasında fark etmediğim bir şey.

Sonrasındaki ilk Avrupa seyahatimde birden bire tüm flaşlar çakmış, tüm jetonlar düşmüş gibi anladığım bir şey. Avrupa köhnemiş, ihtişamı sönmüş, anlamını yitirmiş, barışçıl hiçbir karakteri yokmuş meğer… Asya ve Afrika gençleşiyor, yenileniyor, sofistike, mistik, barışık, gerçekçi, kendisine çekiyor, özletiyor…

Ve bir süredir kendimde taşıdığım bu mukayese hali artık kendisini hissettiriyor.

Elbette bir spor turnuvasıyla durumu delillendirmek mümkün değil, anlatması da kolay değil, görmek, tecrübe etmek gerekir. Fakat gene de Katar’daki Dünya Kupası çok çarpıcıydı. Kore, Japonya, Fas gerçekten bir şeylerin değiştiğini gösterdi sanırım. Avrupa adeta turnuvadan silindi. İçinde çeşitlilik barındıran -ki bundan memnunlar gibi de durmuyor- Hırvatistan ve Fransa tutunabildi ancak.

İlerleyen yıllarda yüksek ihtimalle durum daha da değişecek ve spordan başka sahalarda da bu değişim kendisini gösterecek.

Ben iş modellerinden, iş yapış biçimlerine hatta tekstildeki moda tercihlerine kadar büyük bir değişimden geçileceğine inanıyorum. Ve dahası dünyanın daha barışçıl bir yer haline geleceğini düşünüyorum.

Bunları biraz da iş dünyası Asya ve Afrika’daki merkezlere dikkatlerini versinler diye anlatıyorum. İş dünyası planlarını hep Batılı merkezler üzerine kurdu. Kurmaya da devam etsin. Ama artık çok yönlü düşünmek Asya ve Afrika’yı da göz ardı etmemek lazım.

#Tır
#Demiryolu
#Taşımacılık
#İhracat
1 yıl önce
Yollar TIR’larla dolu
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle