|
Maddî depremlerle mücadelede çok iyiyiz; ya manevî depremler?

500 yıl sonra Doğu Anadolu Fay Hattı’nda biriken enerjinin boşalmasına yol açan bütün bölgede hissedilen Elazığ depreminde depremin şiddetiyle orantılı bir can kaybı yaşanmadı çok şükür.

Bunun en önemli sebebi, hiç şüphesiz, devletin, depremdeki her tür kaybı asgarî düzeye indirecek gerekli teknik hazırlığı yapmış olmasıydı.

MADDÎ DEPREMLERİ ATLATABİLİYORUZ...
Bu teknik hazırlığa, bürokratik hazırlık da eklenince depremi görece düşük bir kayıpla atlatmamız mümkün olabildi:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan ilgili bakanlarımıza kadar yetkili herkesin
depremin ilk saatlerinden itibaren deprem bölgesinde hâzır ve nâzır olmaları, hem son derece iyi organize edilen bir arama-kurtarma operasyonunun gerçekleştirilmesine hem de daha önemlisi de devlet yetkililerinin anında deprem bölgesine ulaşarak duruma vaziyet etmelerine, dolayısıyla
devletle vatandaş arasında maksimum ölçüde bir güven ve emniyet duygusunun oluşmasına
imkân tanıdı.
Söz konusu insanî ve teknik faktörlerin hepsi bir araya gelince,
deprem vesilesiyle devlet-millet kaynaşması ve bütünleşmesi doruk noktasına ulaştı.
Bütün bunlara arama-kurtarma çalışmalarından art arda güzel haberler gelmesi de eklenince Türkiye Elazığ depremini hem kolay atlattı hem de acıda, zor günde, hüzünde
nasıl kenetlenebildiğinin bir kez daha göz kamaştırıcı, göz yaşartıcı örneklerini ortaya koydu.
Deprem öncesi teknik-mimarî hazırlıklarımız
henüz istenilen düzeye ulaşamamış olsa da, deprem sonrası arama-kurtarma çalışmalarında dünyaya parmak ısırtacak bir başarı göstermiş olmamız ülkemizin geleceği açısından gerçekten sevindirici.
Artık şu ortaya çıktı: Altyapı sorunlarını da halledebilirsek,
deprem yıkıcı bir felâket olmaktan çıkacak Türkiye için.
EĞER ÖNLEM ALAMAZSAK,
BİZİ MANEVÎ DEPREMLER BİTİRİR!

Evet, maddî depremleri aşma konusunda bir hayli başarılıyız; ama manevî depremler için aynı başarıyı gösterebildiğimizi söylemek çok zor.

Aslında tam tersiydi bu durum 15-20 yıl öncesine kadar: Maddî depremler bizi perişan ediyordu ama manevî yapımız güçlü olduğu için maddî depremlerin yol açtığı travmayı da, manevî depremlerin yol açtığı yaraları da kısa sürede iyileştirmesini biliyorduk.

Maddî depremler ne kadar büyük olursa olsun, manevî yapımız çok güçlü olduğu için bütün yaraları çok kısa sürede sarıyorduk.
Şimdi biraz durum tersine dönmeye başladı yaklaşık son on yıldır:
Maddî depremleri göğüslüyoruz ama manevî depremler sürgit daha fazla yıkıma yol açıyor toplumda.
Toplum sekülerleştikçe, manevî duyarlıkları aşınıyor,
kanaatkârlık, fedakârlık, paylaşma, komşuluk, yardımseverlik gibi güzel hasletlerimiz buharlaşıyor...

Böylelikle kanaatkârlığın yerini çıkarcılığın, fedakârlığın yerini bencilliğin, paylaşmanın, komşuluğun, yardımseverliğin yerini bireyselleşmenin, ben-merkezciliğin, vurdumduymazlığın, duyarsızlaşmanın, merhametsizleşmenin alması kolaylaşıyor...

Bizi bin küsur yıldır kardeş kılan, bizim bütün zorluklara topyekûn göğüs gerebilmemizi mümkün kılan söz konusu değerlerimizi yitirmeye başlamamız ailenin, sosyal yapının ve dokunun çatırdamadısıyla sonuçlanıyor...

TOPLUM MANEVÎ OLARAK ÇÖKERSE, MADDÎ OLARAK DA YAŞAYAMAZ!

Oysa bu değerler, bu toplumun her türlü zorluğa göğüs gerebilmesini mümkün kılan ruhunu, ruh köklerini diri tutan değerler.

Aile çatırdayınca, sosyal doku aşınmaya başlayınca, anlam haritalarımız yırtılmaya, değerlerimiz aşınmaya, toplum çürümeye başlıyor...

Toplumu da, insanlarımızı da gerek münferit gerek müşterek olarak ayakta tutan temeller sarsılmaya, sütunlar yıkılmaya başlayınca toplum, toplum olma özelliğini yitirmeye,
değerler anarşisi, sosyal kaos, kültürel nihilizm ve anlam krizi
toplumun altını oymaya başlıyor alttan alta...

Yaşadığımız manevî depremlerin şiddeti sürgit artıyor durum böyle olunca...

Oysa bu toplum, manevî dinamikleri en güçlü toplumdu dünyada.
Yaklaşık iki asırdır yaşadığı bütün o büyük göçlerin, hicretlerin, sürgünlerin, savaşların, siyasî dönüşümlerin, kültürel yıkımların yol açtığı sorunların hepsini o güçlü manevî yapısı nedeniyle aşmayı başarabilmişti. Ama son yarım asırdır yaşadığımız, son on yılda patlama noktasına gelen, aileyi çökerten, değerlerimizi yerle bir eden, genç kuşakları deizmin, ateizmin eşiğine sürükleyen
manevî depremler geleceğimizi tehdit edecek boyutlar kazanmaya başladı.
Felâket tellalığı yapmıyorum. Gelmekte olan felâketi gösteriyorum ve
manevî yapımızı güçlendiremezsek, maddî depremlerin yıkamadığı toplumu manevî depremler yıkacak -Allah korusun!
Unutmayalım, Türkiye manevî olarak çökerse maddî olarak da (ne kadar güçlü olursa olsun) yaşayamaz, çöker -Allah muhafaza.
#Deprem
#Önlem
#Toplum
#Sekülerizm
4 yıl önce
Maddî depremlerle mücadelede çok iyiyiz; ya manevî depremler?
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle