|
Medeniyeti Avrupa"ya bizim götürdüğümüzün resmidir

PECS / MACARİSTAN-Avrupalıların dünyaya medeniyet götürdükleri tartışılmaz bile bizim ülkemizde… Gerçekten öyle mi acaba? Macaristan''da karşılaştığım Macar aydınları ve yöneticileri bunun hiç de böyle olmadığını, medeniyeti Osmanlılardan öğrendiklerini düşünüyorlar.

* * *

Balkanlardaki Osmanlı şehir kültürünün insanı sarıp sarmalayan, bağrına basan, hayata hayat ve ruh katan özellikleri hâkim Pecs''e.

Bizimle tanışmak için çok sabırsızlandığını gözlemlediğim, benim de kendisiyle tanışmış olmaktan büyük mutluluk duyduğum, Pecs''te belediye başkanlığı yapmış Macar tarihçi Irem Kertçe de, hem son derece sıcak, samîmî bir havada geçen görüşmemizde, hem de Pecs''te Osmanlı Dönemi başlığıyla Macarca yayımladığı ve Türkçe yayımlanmasını çok arzuladığını söylediği kitabında benim bu gözlemimi doğruluyor.

Gerçekten de, Osmanlı medeniyetinin Türkiyeli bir çocuğu olarak insan Pecs''te kendini bir Anadolu şehrinde veya Saraybosna, Üsküp, Prizren gibi şehrin insanla, insanın şehirle ulvî bir bağla birbirine bağlandığı şirin Osmanlı şehirlerinden birinde hissedebiliyor rahatlıkla. Bu şehirleri birbirleriyle buluşturan müşterek yan, işte bu ulvî bağ: Turgut Cansever''in İslâm şehir tasavvurunun "şehri güzelleştimek" olduğunu söylerken kastettiği şeyin ete kemiğe bürünmüş çarpıcı timsallerini oluşturuyor bu şehir modelinin (bizim Türkiye''de çoktan katlettiğimiz ve izlerini ancak Osmanlı coğrafyasında görebildiğimiz) sözkonusu örnekleri.

Bu şehircilik anlayışının mimarî özelliklerinden biri, şehrin mimari yapılarının dış görünüşü itibariyle tabiatın bir yansıması olması; dışarıdan içeriye doğru gidildikçe, girildikçe, insanın mekânla, insanın ve tabiatın tabiî özelliklerini buluşturan ulvî bir bütünleşme gerçekleştirmesi ve özelde herhangi bir mekânı, yapıyı, genelde ise bütün bir şehri alabildiğine güzelleştirerek, insanîleştirerek, şehre adeta yer''le göğün, arz ile semânın buluşmasının, bütünleşmesinin sonucunda bir ruh üflenilmiş olmasıdır.

Ancak Pecs''e gelen Türkiye''li seküler entelektüel çevrelerin bu yakıcı gerçeği görememeleri, algı kapılarının kapanmış olması, gerçekten şaşırtıyor Macar aydınlarını ve elitlerini…

Bu nedenle bir Türk sinemacısı, burada, Macarlara, "ben filmimde, Avrupa kültüründen en küçük bir iz bile yakalayabilmişsem ne mutlu bana" diye hitap ettiği zaman, Türklere, Osmanlıların bıraktığı, insanî, derinlikli, âdil ve estetik medeniyet birikiminden ötürü saygı ve sevgi besleyen ve Türklerden sonra Macaristan''ı yakıp yıkan, yağmalayan Habsburglardan ötürü Avrupalılara hiç de iyi gözle bakmayan, bu nedenle de bir yandan Osmanlı medeniyetinden hak ettiği saygıyı, sevgiyi esirgemeyen, bunun için Zigetvar''da, kendi kahramanları Zringi''nin heykelinin yanına Macaristan''ı Müslümanlardan kurtaran Habsburgluların kralının değil, adaleti, kardeşliği, gerçek medeniyeti getirdiğini söyledikleri Kanuni''nin heykelini diken; öte yandan da Avrupa kültürünün ötesinde yerli bir Macar kimliği ve kültürü icat ve inşa etme savaşı, kavgası, mücadelesi veren Macarları şoke ediyor…

Ve "Türkler, neyi yitirdiklerini bile hatırlamıyorlar", diye derin üzüntülere garkediyor Macar aydınlarını, bizim seküler çevrelerimizde bütün çiğliğiyle sırıtan bu Avrupa kompleksi…

O yüzden Macaristan''ın gerçek aydınları, sanatçıları ve elitleri, Macaristan''daki 160 yıllık kısa süreli Osmanlı mirasının medeniyet ruhunu kavrayan, özümseyen Türkleri gördükleri zaman bağırlarına basıyorlar.

İşte bu nedenle, Osmanlı medeniyetine duydukları bu sevgi ve saygıdan ötürü Zigetvar Belediye Başkanı Berta Janos, Zigetvar''da yaptırdığı pek çok önemli binaya, esere Osmanlı ruhu, izi katmayı kendisine görev bildiğini söylüyor… Yine bu nedenle, çiçeği burnunda amatör bir sinemacı olmasına rağmen, Szilard Fabian, medeniyetimizin ruhunu bizim seküler sinemacılarımızdan daha iyi kavradığını ispatlayan "Dostluğun İzleri" başlığıyla çektiği filmini, Zigetvar''daki Türk Kahvesi''nde bize gösterirken çok seviniyor ve heyecanlanıyor…

Ben buraya gelmeden önce Macarların bizden nefret ettiklerini zannediyordum. Buraya gelince, Macarların Macaristan''a gerçek anlamda medeniyetin örnek timsalini ortaya koyduğumuz için bize ne kadar büyük bir sevgi ve saygı beslediklerini ve bizimle ilişkilerini derinleştirmek için can attıklarını görünce açıkçası gözlerim doldu ve Osmanlı medeniyetinin ruhunu kavramadan bu dünyaya bir şey söyleyebilmemizin de, bu dünyada varlığımızı onurlu, kişilikli ve özgür bir şekilde sürdürebilmemizin de mümkün olmadığını daha derinden ve daha iç/eri/den kavradım…

Macaristan gözlemlerimi paylaşmaya devam edeceğim. Ama önce Viyana ve Cannes var sırada…

14 yıl önce
Medeniyeti Avrupa"ya bizim götürdüğümüzün resmidir
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri