|
Stockholm"de ifade özgürlüğü yürüyüşleri

Hafta içinde, iki günüm Stockholm''de geçti. Benim şimdiye kadar gittiğim en kuzeydeki kent Petersburg''du. Kışın gitmiştim. Orada gündüz dediğimiz şey bir alacakaranlıktan ibaretti ve 5-6 saat sürüyordu.

Yazın, İsveç''e gidip İbn Fadlan''ın kuzey hatıralarında olduğu gibi ışığın kaybolmadığı geceleri görmek ilginç olabilirdi. Ayrıca, insan hakları, ifade özgürlüğü, demokrasi gibi önemli konular tartışılacaktı. Katılmaya değer buldum.

Gümrükten geçerken, kapıdaki polis oraya niçin geldiğimi sordu. İfade özgürlüğüyle ilgili bir program için geldiğimizi söyledim. Elimde programa dair bir belge olup olmadığını sordu. Önce valizimde belge aramaya başladım. Sonra, kendi kendime kızdım. Aramayı bıraktım. Memureye, ''aramak istemiyorum'' dedim. İsveç''in karanlık ve soğuk havasına bakıp ''geri çevirseler bile önemli değil'' diye düşünmeye başladım.

Neyse, kadın bir iki soru daha sordu ve damgayı basıp pasaportumu verdi. İsrail hududunda bile bu kadar uzatmamışlardı. Beni geri çevirseler kızmayacaktım, geri çevirmemelerine de sevinmedim.

Programı, İsveç-Türkiye İnsan Hakları Komitesi düzenliyordu. Önce, koalisyon ortağı Ilımlı (Moderate) Parti''nin Genel Başkan Yardımcısı ve Kalkınma İşbirliği Bakanı Gunilla Carlson''u ziyaret ettik. Türkiye''den gelen konuklarını ilgiyle dinledi. İsveç''teki bütün sağ ve sol partilerin yöneticileri gibi o da Türkiye''nin AB''ye tam üyeliğinden ve reform sürecinin devamından yanaydı. İsveç''in AB başkanlığı döneminde ilerlemeler kaydedileceğinden umutluydu.

Semih İdiz, Ayhan Birgen, Haluk Şahin ve Doğan Tılıç''la birlikte, İsveç Parlamentosu''nun bir salonunda konuşacaktık. Konuştuk da.

Bize gelen belgelerde basının demokrasiye katkısı üzerine konuşacağımız yazılıydı, ben de bu yönde bir hazırlık yapmıştım. Türk medyasının İttihat ve Terakki zamanından beri süregelen ''darbeseverliği'' üzerinde duracaktım. Ama herkes Türkiye''deki basın özgürlüğünü konuşmak isteyince, ben de ''cemaat''e uydum.

Özetlemek gerekirse, Türkiye''de, Avrupa standartlarının üzerinde bir ''basın özgürlüğü'' ortalamasının bulunduğunu, birilerini acımasızca ve haksız yere suçlayan gazetelerin çoğu kez yaptıklarının yanlarına kâr kaldığını, çok yakın zamana kadar duruşmalarda fotoğraf çekilebildiğini anlattım.

Ancak, ifade özgürlüğünün gerçek ölçüsünün, sıra dışı, marjinal düşüncelerin ifadesiyle ilgili olduğuna, bir insanın, yazısı yüzünden, konuşması yüzünden takibata uğramasının yanlışlığına değindim. Önümüzdeki dönemde, bu yönde reformların yapılmasını ümid ettiğimi, ancak Türkiye''deki iki büyük muhalefet partisinin, CHP ve MHP''nin ulusalcı tutumlarının yavaşlatıcı etkisinin gözden ırak tutulmaması gerektiğini anlattım.

Konuşmacılardan biri, bir gün önce kapatılan ''Günlük'' gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ayhan Birgen''di. Bu, gayet tabii, ifade özgürlüğü açısından kayda değer bir durumdu.

Haluk Şahin de, Hrant Dink''in katil zanlıları için 20 yıl hapis cezası istenirken, Dink''in öldürülmesindeki ihmali araştırarak kitaplaştıran Nedim Şener''için 28 yıl hapis istenmesindeki çelişkiye vurgu yaptı. Semih İdiz, Doğan Grubu''na verilen vergi cezasına ve Başbakan Erdoğan''ın medyaya yönelik tutumuna odaklanırken, Doğan Tılıç Türkiye''deki medya yapılanmasına eleştiriler getirdi.

Daha sonra, Hristiyan Demokrat Parti''nin sempatik Genel Başkan Yardımcısı Rozita Runegrund''un mihmandarlığında, bizim Meclis''e göre daha sivil görünümlü olan İsveç Parlamentosu''nu dolaştık.

Ardından, değişik etnik ve sosyal grupların temsilcilerinin de bulunduğu bir ortamda Türkiye''yi konuştuk. Elbette, ''sorunlu'' bir profildi ortaya çıkan. Benim orada gördüğüm insanların çoğu, AK Parti''yi suçlasalar da, sorunları çözmeye en yakın siyasi iktidarın bu iktidar olduğu görüşündeydi.

Yine de bende en çok iz bırakan, İsa Turan''ın rehberliğinde yaptığımız uzun yürüyüşlerdi. Günde ortalama 3 saat yürüdüğümüzü zannediyorum. Bu yürüyüşlerde, çok canayakın bir adam olan İsa Turan, bize Olof Palme''nin öldürüldüğü yeri, Olof Palme''nin mezarını, Dışişleri Bakanı Anna Lindh''in bıçaklandığı çarşıyı, yol üstünde gördüğümüz bütün resmi ve gayrıresmi binaların şeceresini anlattı. Attığım adımların hiçbirinden şikayetçi değilim.

Petersburg''un Dostoyevski''den kalma ''Beyaz Geceler''i gibi, burada da yazları saat 24:00''te bile tam karanlık olmuyor. Ama ben, bu tecrübeyi Petersburg''da yaşamayı tercih ederdim.

15 yıl önce
Stockholm"de ifade özgürlüğü yürüyüşleri
Endişeye mahal var mı?
2024 yılı birinci çeyrek dönemde ekonomik büyüme
Toplu sözleşme metnindeki sınavsız alımlara ilişkin acı gerçekler ya da acınası halimiz
Suriye, seçimler, Gazze Herkesin konumunu doğru belirlemesi gereken yerde
Geliyorum diyen tehlike: Arz-ı mev’ud safsatası ve Türkiye’nin parçalanan haritası