|
Erbakan, diğerleri ve yeni durum

Fazilet Partisi''nin demokratikleşme sorunu olduğu doğru. Ancak bu asli bir sorun değil, arızi bir sorundur.

Türkiye''de yaşamak gerçekten hem kolay, hem de zor. Dürüst, kişilikli, ahlaklı; ülkenin geleceğine ilişkin çaplı düşünceleri, görüşleri ve projeleri olan insanların Türkiye''de insanca yaşayabilmeleri, düşündüklerini ve tasarladıklarını hayata geçirebilme mücadelesi verebilmeleri sanıldığından da zor bir iş.

Bu durum Türkiye''nin bir paradokslar, bir çelişkiler, bir anormallikler ülkesi olmasından kaynaklanıyor: Bir ülkede paradoksların, çelişkilerin olması elbette kaçınılmaz bir şeydir; hatta böylesi bir manzara, aslında bu tür ülkelerin pek çok bakımdan zenginliğinin ve imkanlarının çokluğunun ve çeşitliliğinin göstergesidir.

Ancak Türkiye bu tür ülkelerden biri değil ne yazık ki. Türkiye''de varolan çelişkiler ve paradokslar, en esaslı, en köklü, en asli alanlarda tezahür ettiği için, ülkenin geçmişi, şimdisi ve geleceğine ilişkin tüm farklı tanımlamalar, bakışlar, yaklaşım biçimleri ülkemiz adına zenginlik veya imkanlar olarak değil, elitlerle toplum arasında gerek kimlik, gerek duyarlık, gerek öncelik, gerekse çıkarlar bakımından sürgit açık veya örtük biçimler alan çatışmalar üreten tehlikeli, yıkıcı, yapay gündemler ve kavgaları ateşleyen ciddi zaaflar olarak işlev görüyor.

''Taşlar''la oynamak...

Ülkede taşlar bir türlü yerine oturmadığı; aksine türlü balans ayarları yapılarak sürgit yerinden oynatılmaya çalışıldığı için, ülkedeki bütün kurumlar, etkin olan bütün kişiler, asıl yapmaları gereken şeyi değil; asıl yapmaları gereken şeyin dışındaki şeyleri yaptıkları zaman ülkede bir şeyler yapılmış oluyor veya bir şeyler yapıldığı kabûl ediliyor: Örneğin asker askerliğin dışındaki, politikacı politikanın dışındaki, işadamı çalıştığı alanın dışındaki, gazeteci gazeteciliğin dışındaki, sivil toplum örgütleri kuruluş ve varoluş amaçlarının dışındaki şeyleri yaptıkları zaman bir şeyler yapmış oluyorlar veya bir şeyler yaptıklarını zannediyorlar.

Eğer Türkiye''nin elitleri, Türkiye''nin kimliğini, önceliklerini, duyarlıklarını ve çıkarlarını, toplumumuzun yüzyılların deneyimi, mücadelesi ve birikimi ile oluşturduğu bizim asli kültürel ve toplumsal dinamiklerimize karşı değil de, bizim dinamiklerimize göre, dinamiklerimizden yola çıkarak tanımlamış olsalar, Türkiye''de taşlar asla yerinden oynamayacak; tüm farklılıkların, çeşitliklerin birer zenginlik, birer imkan olarak değerlendirebilmesi ve ülkenin yararına olacak şekilde kullanabilmesi mümkün olabilecektir.

Yakın tarihimizde Menderes ve Özal''dan sonra bizim dinamiklerimize yeniden hayatiyet kazandırma mücadelesi veren üçüncü kişi Erbakan olmuştur. Menderes ve Özal, toplumumuzun dinamiklerini harekete geçirmekte dolaylı yollara, yöntemlere ve söylemlere başvururlarken, Erbakan belki de Türkiye''nin sosyal, kültürel, ekonomik ve politik koşulları gereği retoriksel ve sembolik bir dil geliştirerek de olsa toplumumuzun dinamiklerine yeniden hayatiyet kazandırma sürecinde doğrudan mücadele etmiş bir şahsiyettir.

''Erbakan''ı durdurmak...

Erbakan, Türk toplumunun Müslümanlık tarafından yoğrulan ve şekillenen kimliğini, dinamiklerini, sembol ve anlam haritalarını geniş kitlelere yeniden hatırlatma kaygısı içinde olmuş, toplumun müslümanlığın asli dinamikleriyle buluşmasında son derece zor koşullarda kilit rol oynamıştır.

Soğuk Savaş''ın sona ermesinden sonraki süreçte, gerek ülkemizde, gerekse bölgemizdeki siyasi, ekonomik, kültürel ve stratejik haritaların şekillenmesinde birinci derecede rol oynayan küresel güçler, şu an ne denli retoriksel ve primitif söylemlere ve "projelere" sahip olsalar da, müslümanlık-eksenli söylemlerin ve değişim taleplerinin kontrol altına alınmasının kendi çıkarlarının garantiye alınması bakımından son derece hayati ve zaruri olduğuna karar verdikleri için Erbakan''ın başlattığı hareket hadım edilmeye, pasifize edilmeye, bastırılmaya ve daha da önemlisi parçalanmaya çalışılmaktadır.

Fazilet Partisi''nin demokratikleşme sorunu olduğu doğru. Ancak bu asli bir sorun değil, arızi bir sorundur. Aklı selim sahibi herkesin teslim edeceği gibi (siyaset biliminin kavramları açısından bakıldığında) toplumun taleplerini, duyarlıklarını ve sorunlarını en fazla temsil kabiliyeti gösteren siyasi hareketin Fazilet çizgisi olduğu apaçık ortadadır. Bunu kanıtlamak için ille de Batılı siyasetbilimcileri konuşturmamız gerekmiyor herhalde!

Bugün iç ve dış güç ve çıkar odaklarının Türkiye''de yapmak istedikleri şey, yenileştikçe müslümanlıkla ilişkileri pekişen, kentleştikçe yenileşen ve müslümanlıkla yaratıcı ilişkiler kurma emareleri gösteren toplumun bu yöneliminin önünü kesmektir.

Şurası artık anlaşılmış olmalıdır: Türkiye''de demokrasinin kök salması; toplumun taleplerinin, duyarlıklarının daha fazla dikkate alınması gibi kaygılar içinde olan elitler ve iktidar aygıtları yok artık. Erbakan''ın ve hareketinin "bitirilmeye" çalışılmasının nedenleri burada aranmalıdır. Fazilet Partisi''nin sözümona "yenilikçiler" olarak adlandırılan kadroları bu hayati gerçekleri kavrayabilecek entelektüel donanıma, siyasi tecrübeye ve havsalaya ne kadar sahipler, onu bilmiyorum.

"Yeni durum"un dinamiklerini, imkanlarını ve zaaflarını tartışmayı sürdüreceğiz.

24 yıl önce
Erbakan, diğerleri ve yeni durum
Sudan’da olanlar da Sudan’la sınırlı değil
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit