Yeni Aktüel yazarı Mehmet Ali Kılıçbay, “Yusuf Kaplan, sorduğum sorulara, yönelttiğim eleştirilere cevap vermiyor” diye yakınıyor. Kılıçbay, tıpkı türdeşleri laik militerati''miz gibi, sadece ezbere konuşuyor; şablonlarla konuşuyor. O yüzden sorduğu soruların görmek istediği cevaplarını arıyor ama bulamayınca şaşırıyor, kafası karışıyor. Analitik ve eleştirel melekeleri köreldiği, dünyanın ve kendi ülkesinin dinamiklerini kavrayamayacak kadar perspektif ve algılama körlüğü yaşadığı için saldırganlaşan, tehditler savuran tipik bir laik militerati tavrı yani.
Oysa ben, Kılıçbay''ın yazımdan yola çıkarak sorunsallaştırdığı temel sorunları ciddiye alarak uzun uzadıya tartıştım. Ama sorduğu primitif soruları, yanlış soruları, orta-mektep düzeyindeki soruları, Kılıçbay, bu kadar basit bir adam mıymış dedirtmeMek için zikretmeye bile değer görmedim. Eğer Kılıçbay''ın primitif soruları ve eleştirileri bana ait olmuş olsaydı, Kılıçbay, “işte dinci yazarımızın hâl-i pür melâli. Bunlar bu kadardır işte” diye teşhir etmekten büyük haz duyardı.
Ama devenin ayağı artık eskisi gibi değil: Bu kez, laik militeratimizin müstesna çocuğu Kılıçbay dökülüyor.
Türkiye''deki laik militerati''lerin nasıl sekülerlik misyonerliği yaptıklarını; böyle yapmakla seküler Batılıların nasıl gönüllü acentalığı figüranlığı ve karikatürü rollerini oynadıklarını; sekülerlik misyonerliğinin Türkiye''nin medeniyet ve tarih kurucu İslâmî iddialarının, rüyalarının ve dinamiklerinin verdiği yaratıcı ruhu ve kurucu iradeyi nasıl yok etmekle sonuçlanacağını; bunun Türkiye''nin dünyada kendi-kendini sömürgeleştirme aymazlığına soyunan ilk ve son ülke yaptığını düzeyli / teorik bir dille ortaya koydum. Ezberi bozulan Kılıçbay''ın kafası karıştı.
Yazdığım yazılara bön ve berbat bir reaksiyon gösterdi; berbat sorular sordu; Kılıçbay''ın zanettiğinin aksine, yönelttiği bütün primitif eleştirileri, sorduğu ilkel soruları bile teker teker not ettim. İşte size Kılıçbay''ın saçmalamalarından bir demet: Meselâ “resmî İslâmcı teze göre, Türkler tarih kadar eskidirler”; meselâ “Kaplan''a göre Türk olmanın önkoşulu Müslüman olmaktır, bu mantığa göre Osmanlı bir Türk devleti değildi”; meselâ “sömürgecilerle en iyi geçinen unsur Müslüman din adamlarıdır”; meselâ “yeryüzünde Yahudilerin dışında kimse Siyonist olamaz”; mesela “Batılı sömürgeciler [...] Türkiye hariç bütün İslam âlemini sömürgeleştirdiklerinde neden laikleştirmediler, egemenlikleri çok daha kesin ve uzun olmaz mıydı? Bütün bu ülkelerin içinde bir tane laik olanı var mı? Ve asıl önemlisi, dinlerine, diyanetlerine dokunulmayan bu ülkeler bugün neden dünyanın en geri, en baskıcı, en faşist rejimlerine sahipler?”; meselâ “Dubai, neyin nesi? İslâm ülkelerinde kola ve kot pantolon merakı neyin nesi?”; meselâ “Araplar daha çok deveye mi, yoksa Amerikan arabalarına mı biniyorlar?”; meselâ “Müslümanlar, Cezayir Kurtuluş Savaşı''na neden karşı çıktılar?” vesaire. Ayrıca Kadınlı-erkekli denize girmekten tutun da, haşemanın ne''liğine, ni''çinliğine kadar daha pek çok komik, absürd ve -özür dilerim ama- zırva sorular, sözümona tespitler, iddialar ve eleştiriler var.
Yani olacak iş mi şimdi? Ben, son derece saçma, son derece yanlış olan bu soruları veya eleştirileri; soru veya eleştiri diye ciddiye alabilir miyim? Ne bunlar Kılıçbay? Elbette ki, absürditenin, kakafoninin ve grotesk''in zirvesi!
Eğer Kılıçbay, ille de bu soruların cevabını merak ediyorsa, bu sorulara hazır cevaplar, hazır “fetva”lar verecek kendisi gibi “laik ulema”ya mensup yığınla traji-komik militerati var bu ülkede! Onlara sorsun! Hemen şablonlarını, papağanları aratmayacak repliklerini hem de koro hâlinde bilmem kaçıncı yıl marşını okurkenki coşkuyla haykırarak tekrarlar onlar!
Kılıçbay, kendisini ve mensubu olduğu laik militerati cemaatini ne kadar gülünç duruma düşürdüğünü göremiyor mu gerçekten?
İyi de, Kılıçbay, neden bana kafayı taktı ve -özür dilerim ama- hangi donanımıyla, hangi “cesaret”le karşıma çıktı acaba? Bu sorunun cevabı da Cuma''ya…
