|
Bize yakışmazdı böyle şeyler
Eskiden, masum bir aydı şubat. 28 çekiyordu, küçüktü. Türkçe'deki adı, bilirsiniz
'Gücük'
tür.


Zalim de değildi. Maruz kaldığı muamele Şubat'ı mazlum bile yapar.



Ağustos 31 gün çeker. Fakat, o 31 günün birisi Şubat'tan gaspedilmiştir.



Madem bulaştık, anlatalım, bitsin.



Bugün kullandığımız takvimi Sezar yaptırmış. Temmuz'a kendi adını vermiş. İngilizcesi July. Jül Sezar'ın Jül'ü.



O takvimde, Sezar'ın ayı 31 gün çekiyor.



İmparator Ogüst, Ağustos'a kendi adını veriyor.



Eee, Ogüst'ün ayı Sezar'ınkinden küçük mü olacak?



Emir veriyor Ogüst, Şubat'tan bir gün alıp Ağustos'a ekliyorlar.



Böylece, evvelce 29 çeken ve 4 yılda bir 30'a varan zavallı Şubat, 28'e düşüyor.



Son asırda sabıkalandı şubat.



Hatırımda

Malcolm X

'in şehadeti var. (21 Şubat.)



Son yüzyılın en güzel Müslümanlarından biri olan Malcolm X'in hayat hikayesini bilmeyen İslamcı yoktur.



Türkiye'de,

Metin Yüksel

'in şehadeti de (23 Şubat) bu ayın altının çizilmesine sebep olmuştur.



Şubat'ın hatırası, elbette bunlarla sınırlı olamaz. Şimdi kalksak, araştırsak, neler buluruz.



Fakat, Şubat, asıl şöhretini 1997'de elde etti.



28 Şubat MGK'sı ve takip eden faşizan vesayet rejimleri Türkiye'de mütedeyyin insanların başına bela kesildi.



Bizim şer bildiğimiz şeyde hayır, hayır bildiğimiz şeyde şer olabilir.



28 Şubat'ın hayırlı bir tarafı vardı.



AK Parti, 28 Şubat'ın o kasvetli günlerinde mayalandı.



(Paralellerin MİT Müsteşarı

Hakan Fidan

'ı hedef alan kumpaslarının tarihi de 7 Şubat. Bunu da araya sıkıştırmış olayım.)



Bütün bunları hangi vesileyle hatırladığımı söylemeliyim.



Bülent Arınç.


O günlerin güzel adamlarından biriydi Bülent Arınç.



Fesahat ve belagat sahibiydi. Konuştuğu zaman, biliyorduk ki iyi şeyler söyleyecek. Düzgün konuşacak, bize güç verecek.



Biliyorduk ki mahcup etmeyecek.



O günlerde, kaç kişi, oğluna, Bülent adını vermiştir, Arınç'ın İslamcılar arasındaki iyi şöhreti sebebiyle.



Bülent Bey'in, AK Parti hareketinin doğuşunda da emeği büyüktür.



Yine, AK Parti iktidarında da, isabetli adımların atılmasına vesile olmuştur.



Mesela, AK Parti,

'düşük profil'

bir cumhurbaşkanı adayı arayışına girmişken, o eğilimi değiştiren Bülent Arınç'tır.



Başka iyi şeyler de sayabiliriz, yaşı müsait olanlar, insafı müsait olanlar, bilirler.



Bunları unutmak vefakarlığa sığmaz.


Mamafih, Arınç'ın hepimizi şaşırtan çıkışları da oldu.



Deniz Feneri hadisesinde dönemin RTÜK Başkanı Zahit Akman'ı istiskal etmesi isabetli bir davranış değildi.



Gezi hengamesinde devreye girmesi bence doğruydu.



Fakat,

ortalığı yatıştırmaya uğraşırken Başbakan Erdoğan'ın tutumunu tenkide meyletmesi isabetli değildi.


Çünkü, Erdoğan'ın, AK Parti hareketi üzerindeki emeği, hakkı, hukuku, herkesinkinden ziyadedir.



Arınç'ın da, bu hukuku gözetmekte daha hassas olması icap ederdi.



Hatırlamaya çalışıyorum.



Bakanlar Kurulu sırasında, Başbakan Erdoğan'la gergin dakikalar geçirdiklerini işitmiştim.



Zannediyorum, bu hadiseyi takip eden günlerde Bülent Bey, kendi

'özgül ağırlığı'

nı hatırlatma ihtiyacı hissetti.



Bunları anlamıyorum. Daha doğrusu, münakaşaların adeta sokak ortasında yapılmasını anlamıyorum.



Neden, dostça, kardeşçe, oturup konuşmuyorlar, tartışamıyorlar?



Neden, bu konuşma zeminini aralarında tesis edemiyorlar?



Onlar aralarında konuşmayacak da kim konuşacak?



Yoksa konuşmamak, bir siyaset yöntemi midir?


Bunu anlamıyorum ve anlamayacağım.



Gelelim son çıkışlara.



Başörtülü kadınların, velev Paralel örgüt suçlamasıyla olsun, kelepçelenmesi bana da doğru gelmiyor.



Devlet, kolluğun, bu konulardaki hassasiyeti

gözetmesini sağlayabilir

.


Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın

'Dolmabahçe fotoğrafı'

konusundaki kuvvetli eleştirileri, o günlerde yeterince tartışılmıştı.



Bunun, aylar sonra yeniden ortaya atılmasında ne fayda olabilir?



AK Parti siyasetinin, yapıcı, yerine göre uyarıcı tavsiyelere ihtiyacı vardır.



Bu, gereklidir.



Bu kabil tavsiyeleri, hatta uyarıları Cumhurbaşkanı Erdoğan da yapabilir. Hatta, en münasibi odur.



Başka siyasetçiler de yapabilir. Bu da gereklidir.



Tabii ki Arınç da yapabilir.



Belagatte bu kadar temayüz etmiş bir siyasetçi olan Arınç'ın, sözlerinin muhtemel etkilerini göz

önünde bulundurarak, daha faydalı, daha selim bir lisan bulmasını umardım.



Arınç'ın açıklamalarını müteakip sosyal medyada (Sosyal olmayan medya mı var? Bu da bir garip laf!) yapılan ağır, fahiş saldırılara gelince...



Bunları, bizim örfümüze, geleneğimize, adab-ı muaşeretimize hiç uygun bulmuyorum.


Aklımın erdiği budur.


#Bülent Arınç
#Bakanlar Kurulu
#​Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan
8 yıl önce
Bize yakışmazdı böyle şeyler
Bu başarı hepimizin
Bin Kayrevan’dan bir Kayrevan’a
Herkeste bir ‘ben’ var, bir de ‘gerçeklik’…
Yatırım grevi
Gölge oyunu...