|
Dawood Auleear ile Celal Ferdi’nin buluşma hikâyesi

Mauritius adası hakkında ne biliyoruz? Peki ya Celal Ferdi’yi hiç duyduk mu? Hint Okyanusu’nun güneybatısında yer alan küçük bir ada ile Osmanlının son dönemleri ve cumhuriyetin ilk yıllarında yaşayan bir Türk eğitimcisini bir araya getiren nedir?

İttihatçıların elinde kurulan Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir kolu olan Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye’yi hatırladınız mı? Daha önceki bir yazımda, 1914 yılında çıkarmaya başladıkları ve İslam dünyasında müşterek bir şuur oluşturmayı hedefleyen İslam Mecmuası’nı anlatmıştım. İşte Mauritius adası ile Celal Ferdi (Gökçay), bu dergide bir araya gelmişlerdir. Celal Ferdi, İslam Mecmuası’na yazdığı makaleleri ile söz konusu adayı bize tanıtmaktadır. Belki bilgi erişiminin çok kolay olduğu bugün, bunun bir anlamı yoktur. Ama o tarihlerde, bu paylaşımın ve ayrıca bilgi transferinin ötesinde daha üst bir amacının olmasının anlamı büyüktür.

İslam Mecmuası, Müslümanlar arasında dayanışmayı ve bir İslam jeopolitiğini oluşturmayı hedefliyordu. Bu yüzden öncelikle dünyanın her yerindeki Müslümanların bilgisini Osmanlı toplumuyla paylaşmayı hedeflemişti. Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye, Türkçe İslam Mecmuası dışında, Türkçe, Arapça, Farsça ve Urduca çıkan Cihan-i İslam dergisini de yayımlıyorlardı.

Celal Ferdi Bey, o tarihlerde 40 bin kadar Müslümanın yaşadığı Mauritius adasını tanıtmak için üç makale yazmıştır. Makalelerinde, ada hakkındaki genel bilgiler dışında, çeşitli gruplardan meydana gelen Müslüman toplulukların sosyal, dini ve iktisadı hayatları hakkında önemli bilgiler sunmuştur. Kaynağı, Revue du Monde Musulman olan bu bilgilerin yeterliliği tartışılsa da amacı tartışılmayacak kadar kutsaldır. Celal Ferdi ada Müslümanlarının sosyal statüleri, sahip oldukları cemiyetler ve hatta çıkardıkları gazeteler hakkında bilgi verirken; bugünkü elektronik ansiklopedilerin yaptıklarını amaçlamıyordu kuşkusuz. Söz konusu yazıların amacı, -bugün dahi şiddetle muhtaç olduğumuz-, Müslümanlar arasında bilgiye dayalı bir dayanışmayı tesis etmekti. Mecmuayı çıkaran grubun hedefi, Müslümanları birbiriyle tanıştırıp, o felaket yıllarında işbirliği imkânlarını oluşturmaktı. İşte Celal Ferdi’nin yazıları da bu amaca hizmet ediyordu. İslam Mecmuası ve yazarları aradan yüz küsur yıl geçmesine rağmen, hala İslam dünyasının muhtaç olduğu bir strateji peşindeydi. O yüzden, Osmanlı idaresine girmemiş, bütün Batılı sömürgecilerin bir dönem idaresinde kalmış olan Afrika kıtasındaki Mauritius’ten ve oradaki Müslümanlardan haber veriyorlardı.

Gazetemizin İngilizce sahifesindeki yazılarımı takip eden Dawood (Davut) Auleear, Osmanlı Kudüs’ü üzerine yazdığım yazıdan sonra hem telefonla ve hem de elektronik posta ile bana ulaşarak memnuniyetini bildirdi. Dahası, İslam dünyasında dayanışma araçları oluşturma, yumuşak güç kullanma konusundaki kıymetli fikirlerini benimle paylaştı.

Celal Ferdi’nin Birinci Dünya Savaşı yıllarında gördüğü rüyanın canlı timsali, kolonyal dönem tarihçisi Mariutiuslu Dawood Auleear, uzun mektubunun bir kısmında şöyle diyor:

“Yeni Şafak’taki, Türk ve Müslüman tarih ve jeopolitik bakış açısına sahip yazılarınızı okumaktan zevk alıyorum. Bir süredir, Osmanlıların Kudüs’ü barış içinde nasıl yaşattıklarını düşünmekteydim. Bu konudaki yazınız ve bahsettiğiniz Türk araştırmacıların çalışmaları oldukça aydınlatıcı oldu. Tarih hafızadır ve hafızasız bir millet dalgalarla boğuşan, dümeni kırılmış bir gemi gibidir. Tarihin, ortak geçmişi paylaşanlar arasında bir bağ oluşturduğu kabul edilmektedir. Zira tarih, sıradan insanlara yol gösterecek ve onların taklit edecekleri kahramanlar ile doludur. Maalesef bugün Müslümanlar, İslam’ın öngördüğü evrensel bakış yerine, kendilerini coğrafya ve etnik kabuller ile sınırlamışlardır. Bu da Müslümanların, kolonyalist tarih anlayışına maruz kalmasından kaynaklanmıştır.”

Bu girişten sonra İslam jeopolitiği oluşturmak için önerilerde bulunan okuyucumuz, bunun alt yapısının Osmanlı tarihinde ve bugünkü Türkiye’de olduğunu vurgulamaktadır. Elbette müteşekkir olduğum bu önerilerini daha sonra ele alıp mümkün olanları da paylaşacağım. Ancak şunu da söylemeden geçmeyeceğim. Covid19 salgını sonrası dünyanın yeniden kurulacağı aşikârdır. Muhtemelen içe kapanıp daha çatışmacı bir manzara arz edecek dünyamızın yeni evrensel bir motivasyona ihtiyacı vardır. İslam dünyası ise, dünyanın aksine içe kapanmak yerine, birbiriyle kenetlenecek tarihi potansiyele sahiptir. Bunun yeni stratejiler ve akılcı politikalar ile desteklenmesi elzemdir.

İstanbul Erkek Lisesi’nin ünlü müdürü pek çok insan yetiştirmiştir. Hatıraları zihinlerde hala canlıdır. Ancak onun ve adına yazdığı Cemiyet-i Hayriye-i İslamiye’nin vizyonuna sahip, misyonunu sürdüren öğrencileri var mıdır?

Olmasa ne gam? O görmese de, müşterek tarihin vizyonu bugün Mauritius’da bile ürün vermiştir.

Bazen bana bir akademisyen olarak niçin köşe yazıları yazdığım sorulur. Ben de mesleği gazetecilik olmayanların bu işi yapmasının sorgulanmasını doğru bulurum. Lakin cevabım da hazırdır. Ben gazetecilik yapmıyorum. Ben evrensel mesajları olan Mauritiuslu Dawood Auleear ile Türkiyeli Celal Ferdi’yi buluşturuyorum.

#Hint Okyanusu
#Mauritius
#İstanbul Erkek Lisesi
#Müslüman
4 yıl önce
Dawood Auleear ile Celal Ferdi’nin buluşma hikâyesi
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü
İsrail’le ticaret ve Deutsche Welle