|
Libya-Umman arasında bir Osmanlı paşası ve Sultan Kabûs
İran Ukrayna uçağını yanlışlıkla düşürdüğünü itiraf etti. Libya’da Hafter ateşkese rıza gösterdi. Iran ve Irak sokakları yeniden hareketlendi. Ve
Körfezin en mutlu ülkesinin Sultanı, Sultan Kabûs b. Said vefat etti.
Coğrafyamızda yaşanan hadiselerin tamamının birbiriyle yakın ilişkisi vardır. Bu yüzden sadece bir zaviyeden bakıp tek yönlü okumalar ile çözümleme yapmak; hele hele reçete önermek imkansızdır.
Dengeler ülkesi ve hoşgörü diyarı Umman
’da 1970 yılından beri saltanatı elinde tutan Kabûs’ün ölümü birbiriyle ilişkili bir çok hadiseyi bir kere daha hatırlattı
Umman, coğrafyası küçük ama tarihi geçmişi büyük olan ve bölgede Doğu Afrika’yı da içine alarak imparatorluk kuran yegane Arap ülkesidir. 1508’de başlayıp 1650 yılına kadar Portekizlilerin işgalinde kalan ülke,
bir noktada Osmanlı Devleti için de tampon bölge işlevi görmüştür
. Bu yüzden Portekizlileri ülkelerinden kovup 1650lerden sonra bağımsız bir devlet kuran Ya’rubîler ile Osmanlı Devleti arasında her zaman iyi ilişkiler yaşanmıştır.
Ya’rubilerin Portekizlilere karşı verdiği mücadele, Körfezi daha güvenli hale getirmiş; hatta Osmanlı Devleti’ne ağır yük getiren askeri harcamaları da azaltmıştır.
Nitekim Ya’rubiler, Portekzilileri bölgeden çıkarıp, Doğu Afrika’da baskı altına aldıktan sonra Osmanlılar, Körfez’de ve Kızıldeniz’in doğu yakasındaki askeri ağırlıklarını hafifletmiş ve zaman içinde geri çekmiştir.
1750 yılında Sultan Kabus’ün de mensup olduğu Al Bu Said hanedanı Umman’da idareyi ele alınca Zengibar merkezli, bugünkü Pakistan ve Belucistan’a kadar uzanan büyük bir deniz imparatorluğu kurulmuştur. Ancak daha sonra aile içi çekişmeler, imparatorluğun sonunu getirecek böylece
Basra Körfezi İngilizlerin tehdidi altına girecek
tir.
Denizlerde buharlı gemilerin kullanılmaya başlanması ve Suveyş Kanalı’nın açılması Umman’a büyük bir darbe indirmiştir. Hanedan, topraklarındaki merkezi kontrolü kaybedince ülke, Zengibar ve Maskat imamlıkları olarak ikiye bölünmüştür.
Osmanlı Devleti, ihtiyaç duyduğunda askeri olarak da yararlandığı Maskat İmamlığıyla ilişkileri
her zaman sıcak tutmuştur. Vehhabilere karşı yapılan mücadelede Maskat imamlığı ile birlikte hareket eden Osmanlı Devleti,
Katar sınırlarına kadar olan coğrafyanın da Umman idaresinde
kalmasına rıza göstermiştir. Vehhabilerin, Haricilik’ten neş’et eden –Umman’ın resmi mezhebi- İbadîliğe karşı tutumları; onları Osmanlı Devleti ile tabii müttefik yaparken; Suudiler ile ilişkilerinde bugüne kadar korunan mesafenin de temelini oluşturmuştur. Hatta Körfez krizi süresince büyük bir dirayet gösteren
Sultan Kabûs, zımnen Türkiye politikalarının yanında durmuştur
.

Umman ile Türkiye’nin arasındaki ilişki bağını kuran unutulmuş başka bir hikaye daha vardır:

Fransızlar 1798 yılında Mısır’ı işgal edince, Hindistan’da varlık gösteren İngilizler de Basra Körfezi ile daha yakından ilgilenmeye başladılar. Arap Denizi’nden girebilmek için önce Umman Sultanlığı’nı anlaşmaya zorladılar. Nitekim Umman’ı zorla anlaşmaya razı edince diğer Arap şeyhlikleri de sıraya girdi.
Basra Körfezi’nde başlayan İngiliz etkisi I. Dünya Savaşı’ndan sonra işgale döndü
. Bölgenin bütün imtiyazlarını ele geçiren İngiltere, sadece Umman’a sınırlı hareket edebilme imkanı verdi.
Kuzey Afrika’daki
İbadîliğin önde gelen ailelerinden birine mensup olan Süleyman el Barunî
modern Umman’ın kuruluşunda önemli roller üstlendi.
Peki Libyalı Süleyman El Barunî kimdir?
Süleyman el Barunî; 1908 yılından itibaren Osmanlı devletinin siyasi hayatında yer almış, Libya adına Meclis’te bulunmuş, İtalyanlara karşı savaşmış; Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın Bingazi cephesini teşkilatlandırmış ve nihayetinde
Trablus Cumhuriyeti’ni kurmuş
; Milli Mücadele’yi desteklemiş ve İtalyanların takibatına uğramış olan son
Osmanlı Meclis-i Ayan ve Teşkilat-i Mahsusa üyesi bir Osmanlı Paşası
dır.
İtalyanların baskısıyla Libya’dan çıkmak zorunda kalan Paşa, 1924 yılında Sultan Teymur b. Said tarafından davet edilince Umman’a giderek çeşitli görevlerde yer almıştır. 1926 yılında başbakan tayin edilirken, sultanın yayımladığı beyanda;
Süleyman el Barunî’nin ülkeyi yeniden tanzim etmesi talep edilmiş ve böylece o da, daha önceki Osmanlı tecrübeleriyle devletin yeniden kurucusu
olmuştur.
Sultan Kabûs,
Libya ile Uman arasındaki Türkiye bağını kuran Süleyman el Baru’ni
’nin öldüğü 1940 yılında doğdu. Büyük ölçüde onun belirlediği devlet anlayışı içinde yetişti. 1970 yılında sultan olduktan sonra hızlı bir reform hareketine girişti ve halkın desteğini alarak bölgede
yarım asır sürecek olan iktidarın sahibi
oldu. Ülkenin petrol gelirlerini imar faaliyetlerine ve eğitime aktardı. İngilizlere rağmen, Umman’ı bütünleştirip,
geleneklerinden kopmayan bir devletin kurucusu
oldu. Dış ilişkilerini büyük bir dengede götüren Sultan Kabûs; aynı zamanda Körfez ülkeleri ile İran’ın arasında bir savaşın çıkmasını önledi.
Dış politikada sorunların savaş ile değil, diplomasi ile çözümünü tercih ederken; içeride toplumsal barışı benimseyen politikalar
ıyla, Umman’ı bir hoşgörü ülkesi yaptı.
Kardeş Umman halkının başı sağ olsun.
#Suveyş Kanalı
#Libya
#Süleyman el Baru’ni
#Umman
4 yıl önce
Libya-Umman arasında bir Osmanlı paşası ve Sultan Kabûs
Vehbi Koç sağ olsaydı, Rahmi Koç dünya turuna çıkar mıydı?
Akşener hesaplaşmayı başlattı: Bir lider bunları söyler mi?
Islak zemin
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!