|
Yunanistan Rum ateşinde yanmasın
Türkiye Yunanistan sınırından iyi haberler gelmiyor. Mülteciler için bir transit/geçiş ülkesi olan Türkiye yıllardır taşıdığı yükün altından kalkamayacağını ilan edip Avrupa’ya geçişleri serbest bırakmasıyla yüzbinlerce göçmen Yunanistan sınırına dayandı. Birden
Yunanistan’ın asırlardır mitler üzerine bina edilen imajını yok eden manzaralar ortaya çıktı
. Avrupa’ya geçmek isteyen göçmenlere uygulanan muamele ve özellikle Yunan polisinin savunmasız biçare insanlara reva gördüğü muamele, Yunanlılardan mülhem bütün hümanist değerleri alt üst etti.
Türkiye-Yunanistan sınırındaki görüntüler bir kere daha krala çıplak dedirtti. Tamamen bir imaj üzerine kurulu anlatılar, birkaç gün içinde Meriç nehrinde kayboldu. Göçmenlere yaşatılanlar
Lord Byron’ın romantik Hellen söylemi yerine ünlü denizci Sadler’in kleftis/hırsız söylemini hatırlattı.

1814’lerden sonra Akdeniz’deki uluslararası rekabetten istifade eden ve Rusya’nın desteğini alan Osmanlı teb’ası Rumlar, Adalar Denizi’nde gelip geçen gemilere korsanlık yapmaya başladılar. Osmanlı kaynaklarında izbandit, kimi batılı kaynaklarda ise Rumca hırsız anlamına gelen kleftis kelimesi ile anlatılan korsanlar, hem yabancı ticaret gemilerini ve hem de hacca giden Osmanlı gemilerini yağmalamaya başladılar.

Şimdi de onların torunları sınırlara yığılan çaresiz insanlara aynı muameleyi yapmaktadırlar. Elbette Yunan polisi sınırlarını koruma, Yunan yasalarını uygulama ve kurallara uygun olarak göçmenleri geçirip/geçirmeme hakkına sahiptir. Ama
çaresiz göçmenlere ateş etme, onları darp ettikten sonra paralarını alıp hatta vicdansızca kıyafetlerinden de yoksun bırakarak geri gönderme hakkını nereden almaktadır
?
Temelde hangi kavim, ırk veya millette olursa olsun insan aynı mayadan yaratılmıştır. Ancak
zamanla kazandığı ve kolektif bir kimliğe dönüşen milli karakteri bir ırkın, kavmin veya milletin alamet-i farikasıdır
. Genellikle milletlerin kendine has bu hasletleri zor zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Maalesef birlikte uzun bir tarihi paylaştığımız ve komşu olarak yan yana yaşamak zorunda olduğumuz
Yunanistan, tarih boyunca zor zamanların dostu değil, daima fırsatçısı olmuştur
.
Bu serzenişimiz milliyetçi bir saikten doğmamaktadır. Maalesef tarihi gerçekler bugüne kadar yaşananlar ve genel olarak Yunanistan’ın insanî sabıkası bu serzenişi haklı kılmaktadır. Asırlarca birlikte yaşadıkları Osmanlı Devleti’ne karşı başkaldırmalarını bir tarafa tutarsak; adalarda yaşayan masum Müslüman halkın bölgeyi terk etmeleri için işlenen cinayetler ve ortaya çıkan göç manzaraları hala hafızalardadır. Bugün
Türkiye, Suriye, Libya ve diğer çevre ülkelerin hangisine giderseniz gidin, Rodoslu, Giritli, Sakızlı, Kandiyeli, Südeli vs. bir Müslüman’a rastlarsınız
. Bunların hiçbiri kendi iradesi ile adalardan göç etmemiştir. Uğradıkları zulüm hatta soykırım karşısında canlarını kurtarmak için yerlerini, yurtlarını ve mallarını terk ederek yeniden hayata başlamak zorunda kalmışlardır.

Bugün adalarda kaç Müslüman kalmıştır? Bırakın adaları Batı Trakya’daki Müslüman Türklerin durumu nasıldır? Avrupa Birliği içinde adeta bir mülteci gibi yaşamaya mahkûm edilmiş insanlardan dünyanın haberi var mıdır?

Şimdi, Yunanistan büyük bir göç dalgası ile imtihan edilmektedir. Gerçekten insani duyguları, hümanist iddiaları antikçağ yazmalarının içinde mi kalmış, yoksa miras olarak bugüne kadar ulaşmış mıdır? Göçmenlere karşı alacağı tavır bunu gösterecektir. Eğer
Yunan milli vicdanı varsa, en azında adalardan yok ettiği Müslümanları hatırlayarak bugün bir bedel ödemeye hazır olmalıdır
.

Göç, yaşayan herkes için bir felakettir. Yerinden yurdundan edilmiş, sadece hayata tutunmaya çalışan göçmenin yasalar, kolluk kuvvetleri ile bir yerde tutulmaları hem insani bakımdan ve hem de uluslararası hukuk bakımından mümkün değildir. Tabii olarak, gösterdikleri direniş, ortaya koydukları davranışları da mazurdur.

Göçmenin önünde hiçbir gücün durması mümkün değildir. Belli bir süre için dizginlense, geçişleri engellense, cezalandırılsa ve hatta kimileri ölümle yüz yüze bırakılsa bile engellenmesi imkânsızdır. Tarih bunun örnekleri ile doludur.

Yunanlıların bildiğiyle ifade edecek olursak, yüzleşmek zorunda kaldıkları
göç dalgası
nın kendi tarihleri ile özdeşleşen
Rum ateşinden daha yakıcı
olduğunu anlayacaklardır. Yanmamak için kapılarını açacaklar hatta güvenli bir şekilde istedikleri yerlere gitmeleri için de imkân tanıyacaklardır. Kendi ateşlerinde yanmamak için bu hakikati, her vesile ile kültürel tarihlerini antik Yunan ile ilişkilendiren Avrupa’ya da anlatacaklardır.
#Türkiye
#Yunanistan
#Rum
#Avrupa
#Lord Byron
4 yıl önce
Yunanistan Rum ateşinde yanmasın
Evet sokağa çıkamayacak hale geleceksiniz!
Batı’da İsrail spiritüel bir tutkuya dönüştürüldü...
Din savaşı
13 şehit
İstanbul’da bir Yemenli âlim: Abdülmecid el-Zindanî