|
Küçük kıyamet

Bizi bu güzel havalar gerçekten mahvedecek galiba. İnsan havanın günlük güneşlik, pırıl pırıl olmasına üzülür mü, üzülürmüş demek ki. Şubat ayının ortasında hala beklenen yağmurlar yağmamış ve güneş yağmuru müjdelemiyor ise güzel havalara sevinmek mümkün olmuyor.

Her ne kadar bu çapta bir çevre sorunu olabileceğine katılmamakla beraber, ki bu hissi bir beklenti, geçtiğimiz gün Prof.Dr. Mikdat Kadıoğlu"nun su konusundaki çarpıcı açıklamalarını da göz ardı edecek halimiz olamaz.

Bu açıklamalara bakacak olursak Ankara, İstanbul, İzmir gibi şehirlerin ihtiyacı olan suyu büyük kanallarla başka yerden taşıma ile elde ettiğimiz çözüm, ilerideki günlerde işe yaramayacak. Aktarılan su, aktaran şehirlerin ya kendi ihtiyaçlarını karşılayacak, ya da aktarılamaya değecek kadar su kalmayacak.

Bu açıklamalar şimdilik küçük bir kıyamet senaryosu gibi görünse de gerek bakanlık, gerek yetkililer her zaman için ülkemizin su fakiri bir ülke olduğunun altını ısrarla çiziyorlar. İçme suyu konusunda yaşanan sıkıntı yanında tarım alanlarında yaşanan yağmur eksikliği bunun arkasında oluşacak zincirleme etki ile oluşan kuraklık iyi şeylerin habercisi gibi görünmüyor.

Burada gıda fiyatlarındaki artışa, enflasyon etkisine ve diğer konulara girecek değiliz, çünkü bunlar yaşanacak asıl sıkıntının yanında ikincil derecede önemli sorunlar.

Asıl sorun, stratejik olarak tanımlanan önemli tarımsal ürünlerin bu kuraklıktan ne derece etkileneceği sorunudur. Şimdi bu gerçekler ortada iken bilinçli bir vatandaş olarak bizler neler yapabiliriz ona bakmalıyız. Ekmek israfını engelleme kampanyasında elde edilen verilerden hareket edecek olursak, yapabileceklerimizin dişe dokunur şeyler olduğu ortaya çıkar.

Toprak Mahsulleri Ofisinin açıklamalarına göre 2013 yılı içinde yapılan kampanyada ekmek israfında yüzde 18"lik bir azalma ve bunun ekonomiye 2,8 milyar TL"lik bir katkısı olmuş. Rakamlar memnun edici gibi gözükse de aslında hala çok büyük bir israfın var olduğu çok net olarak ortada ama buna da şükür.

Şimdi buradan yaşadığımız su sıkıntısına gelelim. Verim bol, ürün çok olunca israf, kampanyalara ve somut olarak milyarlarca lira cebimizden çıkmasına rağmen devam ediyor. Peki, bu ürünleri bulmakta zorlanacağımız günler ortaya çıktığında ne yapacağız diye düşünen var mı? Bu sıkıntılar kapımıza gelmeden bireysel önlemler alarak en azından israfı hayatımızdan çıkarmayı başarsak, dolayısıyla kaynaklarımızı daha uzun süreli kullanma imkânına kavuşsak yaşanması muhtemel olumsuzlukları daha kolay bertaraf etme şansına kavuşmuş oluruz.

Ülke gerçeklerine baktığımızda tek başına 65 milyar dolarlık cari açık rakamı bile aslında ülke kaynakları hakkında hem bizi uyarıyor hem de vatandaş olarak yapmamız gerekenleri ortaya koyuyor. Sadece su kaynaklarımız kısıtlı değil ki, arabada kullandığımız yakıt, evlerde ısınmak için kullandığımız doğalgaz bunların tamamı ithal ve bizim dış ticaret dengemizi tek başına olumsuz etkiliyor.

Demek ki sadece ekmekte değil tamamen dış kaynaklara bağlı olduğumuz enerji girdisinden kendi ihtiyacımızı karşıladığımız ama zaman zaman ithalat yoluna başvurduğumuz gıda ürünlerine kadar her alanda, tükettiğimiz suya kadar ciddi bir tasarruf bilincine kavuşmamız gerekiyor.

Dolayısıyla başa dönecek olursak Mikdat hocanın muhtemelen vurucu olmak adına yaptığı açıklamaları dikkate almak ve ona göre politikalar geliştirmek sadece yöneticilerimizin sorumluluğunda olan bir konu olmaktan çıkıyor.

Sonuçları açısından yine de beğenmediğimiz ekmek tasarrufundan yola çıkacak olursak, daha genel tanım ile gıda, su, enerji konusunda yapabileceğimiz sadece yüzde 18"lik tasarrufun ve bu tasarruftan elde edilen kaynakların daha verimli alanlarda kullanılması ile on milyarlarca liralık bir ekonomik katkı oluşturacağını basit bir hesapla bile elde edebiliriz.

10 yıl önce
Küçük kıyamet
2022’de CO2 emisyonları
“Almanlar et başında”
Varsıllar vergi ödemesin!
Amerikan Evanjelizminin Trump’la imtihanı
Genişletilmiş teröristan projesi böyle çöktü