|

Şiddeti çocuklar anneden öğreniyor

20 yıldır cezaevlerinde çocuk mahkumlarla çalışma yürüten Prof. Dr. Adem Solak'a göre ebeveynlerini öldüren çocukların sayısında son yıllarda artış var. Bunun sebebi de ilgisizlik ve özellikle anne tarafından uygulanan psikolojik şiddet. Kız çocukları daha çok kendine şiddet uygulayan anneyi öldürürken erkek çocuklar annelerine şiddet uygulayan babalarının katili oluyor.

Kübra Sönmezışık
00:00 - 30/12/2012 Pazar
Güncelleme: 17:19 - 29/12/2012 Cumartesi
Yeni Şafak
Şiddeti çocuklar anneden öğreniyor
Şiddeti çocuklar anneden öğreniyor

Aralık ayının dikkat çekici ve sıradışı olaylardan biri ABD'de okul basarak 26 kişiyi ve annesini öldüren Adam Lazan katliamı. ABD'nin Connecticut eyaletinde 20 yaşındaki Lazan annesini öldürdükten sonra Sandy Hook ilkokulunu basıp 20'si çocuk 26 kişiyi katletti. Tüyler ürperten olayda Lazan, ilk önce uyuyan annesini bir tüfekle 4 kez başından vurarak öldürdü. Ardından annesine ait silahlarla ilkokula giderek 26 kişiyi öldürdükten sonra intihar etti. Amerika okul cinayetleri konusunda en önde gelen ülkelerden biri. Türkiye'de de bu derece planlı olmasa da annesini ve babasını öldüren çocukların sayısı hiç de az değil. 2008 yılında annesinin boğazını keserek öldüren Başak Aydıntuğ, kız arkadaşı Münevver Karabulut'u öldürüp parçalara ayıran Cem Garipoğlu gibi medyada geniş yer bulan bir çok benzer cinayet var. 20 yıl hapishanelerdeki katil gençlerle görüşüp raporlar hazırlayan Üsküdar Üniversitesi Şiddet Araştırma ve Suçla Mücadele Merkezi Müdürü Prof. Dr. Adem Solak, Amerika'da yaşanan katliam hakkında şunları söylüyor: 'Amerikan basını yaşanan olaya 'çok sayıda insan öldü' olarak bakıyor. Bana göre bu cinayeti önemli kılan anne cinayeti olmasıdır. Annenin çalıştığı okula gidiyor, annesinin öğrencilerini ve mesai arkadaşlarının öldürüyor. Bu cinayette, çocuğun annesine karşı izah edilemeyen bir öfkesi var. Bu öfke çocukluk yıllarına dayanıyor. Çalışan anneler çocuklarını ister istemez ihmal ediyorlar. Bu ihmal onların hangi duygularını tetikliyor bilemiyoruz. İşlenen cinayette anneye karşı olan öfkenin mutlaka okul ile bir bağlantısı var. Eğer çocuğun geçmişinde annenin okula gitmesiyle ilgili problemler olmasaydı sadece annesini öldürürdü. Fakat burada anne üzerinden planlı bir öfke var.'

ÇOCUKLARDA MERHAMET YOK

Âdem Solak'ın elli bin kişi üzerine yaptığı araştırmaya göre çocuklar üzerinde anne ve baba şiddetinin etkileri büyük. Yaptığı araştırmanın sonucuna göre sözel, psikolojik ve fiziksel şiddeti anneler babalardan daha fazla uyguluyor. Türkiye'de ebeveyn cinayetlerinde hızlı bir artış var. Solak'a göre bu durum yıllar öncesine dayanıyor. 'Yıllar önce anne ve baba cinayeti bu kadar yaygın değildi. Çünkü geniş aile içinde olduğumuz için, şefkat, merhamet, acıma, hoşgörü gibi duyguları onlardan öğreniyorduk. Allah korkusu yüzünden bize uygulanan şiddeti başkasına yapmaktan korkuyorduk. Yeni nesle acıma ve merhamet duygusu yeterince verilemiyor. Baba ve anne çalışıyor. Hepimiz çok meşgulüz. Peki bu duyguları çocuklara kim verecek? Yeni nesli geçmişle kıyasla daha fazla şiddet görmüyor. Fakat onlara içindeki şiddeti giderecek değerleri vermediğimiz için sıra dışı olaylar yaşıyoruz'

PSİKOLOJİK ŞİDDET DAHA KÖTÜ

Evlerde yaşanan sözel, psikolojik ve duygusal şiddetin fiziksel şiddetten çok daha ağır olduğunu belirten Adem Solak 'Annenin günde on defa 'sen ne biçim kızsın, adam olmazsın' tarzında baskılar çocuğun ruhundaki acıları arttırıyor ve fırtınaya dönüşüyor. O fırtınada gemisi alabora oluyor ve anne cinayeti meydana geliyor' diyor.

Solak, binlerce mahkûm çocukla görüşme yapmış. Ona göre erkek çocuklarının öldürme gerekçeleriyle kız çocuklarınınki arasında fark var. Erkek çocukları kendilerine uygulanan şiddetten ziyade annelerinin maruz kaldığı şiddet yüzünden babalarını öldürüyor. Solak, şu bilgileri veriyor: 'Anne ve baba arasındaki kavgalar çocuklar için her zaman adaletsizdir. Onları en fazla etkileyen anne baba kavgalarıdır. Kendilerine uygulanan şiddetten daha ağır sonuçlar doğurur. Çocukların anne ve babalarının yaptığı kavgalar yüzünden ruhu incinmişse, okul ortamında öğretmenleri veya arkadaşları tarafından uğrayacakları haksızlık onları kışkırtıp radikal hale getirecektir. Aile ve okulun bozduğu bir kişinin okul sonrası halini düşünelim: 19 yaşındaki bir gencin araba sürmesi ve trafikteki hareketleri sağlıklı bir kişininki ile aynı olmayacaktır. Trafik magandası dediğimiz kişiler ortaya çıkacaktır.'

CİNAYETLER VAHŞİLEŞİYOR

Solak'a göre zamana bağlı olarak suçu işleme yöntemleri de çeşitleniyor. Cinayetler gün geçtikçe daha da vahşileşiyor. Otuz sene önceki öldürme şekliyle bugünkü arasında ciddi farklar var. Bugün işlenen cinayetlerde kişinin kafası kesilip, parçalara ayrılıyor. Âdem Solak'ın bu konudaki tespiti ise şöyle: 'Aile nereye gidiyor, diziler toplumu nasıl etkiliyor, suç arttı mı yoksa azaldı mı? Bu sorulara cevap veren sosyoloğumuz yok. Geçtiğimiz günlerde Bursa'da bir çocuk 'Annemi nasıl öldüreyim' diye internet üzerinden bir anket yaptı. 'Anneni kes' dediler o da kesti. 'Annemi nasıl öldüreyim?' diye soran bir çocuğun yazıştığı kişilerin de annesiyle ilişkisi sorunludur. Anne ve baba kitle iletişim araçlarını çocuğuna doğru anlatmalıdır' Âdem Solak evlilik öncesi anne baba eğitimi alanların sayısının çok az olduğunu bu yüzden çocukların bilinçsiz ve cahil ebeveynlerin ellerinde yetiştiğini anlatıyor. '18 yaş altında 24 milyon çocuğumuz var. Bu çocuklar risk altında" diyor.

Medyanın çocuklardaki şiddeti ortaya çıkarmada etkili olduğunu düşünen Solak, 'Sağlıklı hiç kimse film ya da dizi yüzünden katil olmaz' diyor ve ekliyor: 'Bürokrasi, siyaset ve bakanlıklar şiddeti doğru tanımlamıyor. Şiddeti ciddiye alınmasını sağlayan ise medyadır. Medya olmasa biz daha kötü durumda olurduk. Toplum şiddetin üzerini örtüyor. Bugün okullarda veya evlerde işlenen şiddetin çok azı kayıt altına alınıyor'

ORTAK ÖZELLİK HAKSIZLIK

Cinayeti işleyen mahkûmların en belirgin ortak özelliği geçmişinde baba veya üvey anneden şiddet görmüş olmaları. Bu insanlar, trafikte, iş yerinde, askerde veya hayatın diğer alanlarında yeni bir haksızlığa uğradığında bilinçaltında yer eden öfkesi devreye giriyor ve mantık devre dışı kalıyor. Âdem Solak bu tarz insanların birbirine benzer davranışlar sergilediğini söylüyor. Solak, 'Özellikle ağır haksızlık yaşamış insanlar mağduriyetin acısını yaşamakta çok zorlanırlar. Aileleri tarafından tecavüze uğrayanların aydınlıktan kaçış eylemi vardır. Mahkûmların bir diğer ortak özelliği ise dışarıdaki insanlara düşman olmalarıdır. Bu tarz insanlarda 'kıyamet kopsun hep beraber ölelim' düşüncesi vardır. Çünkü mahkûmların büyük çoğunluğu sorunlu ailelerden geliyor. Ailesi ile savaşan herkes ile savaşır. Ailesine isyan eden bir çocuk o gün aslında bütün topluma isyan etmiş ve savaş açmıştır. Sosyal devletin kurumları henüz bu aşamaya gelemedi. Aile üzerinden önleyici çözümler lazım' diyor.

Cezaevinde kendimi daha özgür hissediyorum

2008 yılında Prof. Dr. Ayşe Olcay Tiryaki kızı Başak Aydıntuğ tarafından boğazı kesilerek öldürülmüştü. Âdem Solak, olay sonrası Başak ile 3 saatlik uzun bir görüşme yapmış. İşte Başak''ın Solak''a bu cinayeti neden işlediğiyle ilgili olarak anlattıkları:''Annem ve babam profesör. Maddi sorunumuz yoktu. Ben de rahatça üniversitede okuyabiliyorum. Fakat kendimi bildim bileli annem ve babam savaş halindeydi. Yıllarca bu savaşın arasında kaldım. Bu kavgalar ruhumu çok yaraladı. Annemin babama karşı olan öfkesi zamanla bana yöneldi. Bunları kaldıramadım ve patladım'' diye itirafta bulunuyor. Başak''ın bunları anlatırken kurduğu en ilginç cümle ise şöyle: ''Cezaevinde kendimi dışarıdakinden daha özgür hissediyorum.''

Ege ve Marmara başı çekiyor

Adem Solak yaptığı araştırmanın sonucunda şiddetin ülkeden ülkeye, şehirden şehre, bir çok ilin ilçeleri arasında bile değiştiği gerçeğini ortaya koymuş. Çocuk şiddetinin en sık rastlandığı bölgeler ise Ege ve Marmara. Solak, ''Adalet Bakanlığı''nın Bilgi İşlem Merkezi''ndeki adliye kayıtlarına baktığımızda, çocuk mağduriyetinin batı illerinde daha fazla olduğunu görüyoruz. İzmir, Eskişehir ve Edirne illerinde suç oranları çok yüksek. Bu illerde o şehrin yerlileri artık yaşamıyor. Göç, şehirleri öyle dönüştürmüş ki Güneydoğu ile İzmir arasında fark kalmadı. Zorunlu öğrenim dışında kalan veya ceza sebebiyle okuldan atılan çocukların oranı İzmir''de Güneydoğu''dan daha fazla'' diyor.

11 yıl önce