|

Kılıçdaroğlu 50.000 lira istiyor

Murat Aksoy
00:00 - 1/04/2011 Cuma
Güncelleme: 23:08 - 31/03/2011 Perşembe
Yeni Şafak
Kılıçdaroğlu 50.000 lira istiyor
Kılıçdaroğlu 50.000 lira istiyor

Önceki gün Ankara 19. Asliye Mahkemesi'nden bir tebligat geldi. 10 ve 11 Mart 2011 tarihlerinde gazetemizde çıkan iki haber ve yorum yazısı nedeniyle CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bizden (Abdülkadir Selvi, İlhan Toprak ve ben) “Kişilik hakkına vaki ağır saldırı nedeniyle 50.000 TL'lik tazminat” istemiyle dava açmış.

Dava konusu olan Oda TV'ye yapılan baskın sonrasında, sitenin temsilcisi İklim Bayraktar'ın ortaya attığı iddialarla ilgili haberler. Bize 50.000 TL'lik dava açan herhalde bu iddiaları ortaya atan İklim Bayraktar'dan 50.000.000 TL istemiş olabilir.

HUKUKİ DEĞİL SİYASİ

Dava dilekçesini baştan sona okuduğumuzda, yapılan haberlerde hukuki olarak Kılıçdaroğlu'nun kişilik haklarına nasıl bir saldırı olduğunu görmemiz mümkün değil. Çünkü dava dilekçesi hukuki değil siyasi bir meydan okuma. İşte dava dilekçesinden bir bölüm; “... arka arkaya iki gün boyunca tam sayfalarını ve iki manşeti bir kişinin söylemi dışında hiçbir bilgi, görgü, belge ve kanıta dayanmayan haberlerle; tamamıyla secim öncesi dönemde davacı müvekkilim Kemal Kılıaçdaroğlu'nu ve onun nezdinde genel başkanı bulunduğu siyasi partiyi yıpratma çalışmaları yapılmasıdır.

Her iki nüshada da ver alan haberlerdeki parçalar bir araya getirildiğinde, müvekkilimin Sayın Deniz Baykal'a yapılmış olan komployu görmezden geldiği, ses çıkartmadığı ve bunu bilindi olarak yaptığı, talimat ve direktifler doğrultusunda CHP siyasetini yönettiği, basiretsiz davrandığı vurgulanmaya çalışılmakta, seçim öncesi dönemde müvekkilim aleyhine kamuoyu yaratılmaya çalışılmaktadır. Üstelik haberlerin ilerleme safhası incelendiğinde ithamlar artmaya ve müvekkilimin kişilik hakkına karşı yapılan saldırılar nitelik itibariyle ağırlaşmaya başlamaktadır.”

Görüldüğü gibi baştan sona niyet okuma ve siyasi analiz.

Neymiş iki gün boyunca yapılan bu haberler seçim sürecinde Kılıçdaroğlu ve CHP'yi yıpratma amacıyla yapılmışmış. Herhalde Kılıçdaroğlu arkasında duramağı açıklamalarla, partisini ve kendisini en çok kendisinin yıprattığının farkında değil.

Bir kez daha bu iki gün yapılan haberleri hatırlamakta fayda var.

Haberlerin özeti kısaca şöyle.

İlk heber, OdaTV Genel Koordinatörü Doğan Yurdakul, İklim Bayraktar'ı Kılıçdaroğlu'ndan bir ricada bulunması için araması.

OdaTV'ye yapılan operasyonda 14 Şubat'ta Soner Yalçın'ın göz altına alınması üzerine 16 Şubat'ta Odatv Genel Koordinatörü Doğan Yurdakul, İklim Bayraktar'ı saat 19.06'da arayarak “Senden bir ricamız olacak. Daha doğrusu içerdeki arkadaşların ricası bu. Önemli bir iş bu ama çok önemli bir iş. Şimdi Kılıçdaroğlu'na ulaşma imkanın var mı? … Şimdi sen kendisi ile görüşmek istediğimizi söyle de bizimkiler yarın savcılığa gitmeden önce bunun gündeme getirilmesi lazım. Eğer Kılıçdaroğlu yani bu konuda bir açıklama yapmazsa biz o zaman haber olarak yazacağız savcıdaki ifadesinden çıkmadan önce...” diyor.

Bayraktar ise; “Tamam bunu ileteceğim Kılıçdaroğlu'na” karşılığını veriyor. Bayraktar o akşam bu notu Kılıçdaroğlu'na iletmiş olmalı ki, ertesi gün Soner Yalçın savcılığa gitmeden; “Bildiğimiz şu: Türkiye'de basın özgürlüğü yok” açıklamasında bulundu Kılıçdaroğlu.

İkinci haber ise; İklim Bayraktar'ın Kılıçdaroğlu'na yaptığı işbirliği teklifine, 'Kılıçdaroğlu'nun neden hayır demediği ve kendi imkânlarınla hallet' dediğini sorguluyor. Burada sorgulanan siyasi liderliği kadar insani basireti de.

Ve o günlerde sadece bizim gazete değil, bütün gazetelerde bu konuşmalar ve görüşmeler tape dökümleri ile haber oldu. Eğer kendisi bu iki günlük haberleri, avukatının ifadesi ile “tamamıyla seçim öncesi dönemde davacı müvekkilim Kemal Kılıçdaroğlu'nu ve onun nezdinde genel başkanı bulunduğu siyasi partiyi yıpratma çalışması” olarak görüyorsa; kabul etmeli ki, bu tazminat davası hukuki değil, siyasi bir hamledir. Umarız 'yandaş'lık bağı ile sadece bize açılmıştır. Çünkü diğer gazeteci arkadaşlara yazık olur.

Peki biz bu haberleri Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi kişiliğine ağır saldırı ve CHP'yi küçük düşürmek için mi yaptık?

Elbette hayır.

Eğer gazetenin öyle bir hedefi olsa bunu seçim ortamında sadece iki günlük değil sürekli hale getirirdi. Yeni Şafak Gazetesi'nin Kılıçdaroğlu'nun iddia ettiği gibi bir yayın politikası yok. Gerek 10 ve 11 Mart'daki gerek daha öncesindeki gerekse daha sonra CHP ile ilgili haber ve yorumlar, gazeteciliğin gerektirdiği ahlaki ve hukuki kurallar çerçevesinden kamuoyunun bilgilenme hakkı çerçevesinde yapılmıştır. Yeni Şafak'ın CHP'yi yıpratma gibi bir hedefi olsa, bunun en iyi yolu bu partiyi hiç görmemek, yok saymak, parti ile ilgili tartışmaları es geçmek, ne halleri varsa görsünler tavrı takınmak daha doğru olurdu.

İsterseniz daha somut bir noktaya temas ederek bitirelim yazıyı. Kemal Kılıçdaroğlu bize dava açarak kendisini ve partisini küçük düşürdüğümüzü iddia ediyor. Haberlerden anladığımız kadarıyla Kılıçdaroğlu'nun esas rahatsızlığı, kendisi ve CHP'nin Ergenekon ile bağlantılı haber ve tartışmaların içinde yer alması. Bu, kendine sol diyen ama bir türlü sol olmayan parti için anlaşılabilir bir istek. Ancak böyle rahatsızlığı olan liderin de bu algıya yol açmayacak asgari adımları atması gerek.

ERGENEKON'DAN UZAKLAŞ

Bu adımların başında, ilişkilendirmekten rahatsızlık duyduğu (sahiden duyuyor mu?) Ergenekon'a uzak durması geliyor. Oysa Kılıçdaroğlu, Baykal'dan ileri giderek avukatlıktan; “Ergenekon'a üye olmak istediğini” ifade etti. Bunu davanın tutuklu sanığı (ve bir çok kişinin örgütün üst düzey yöneticisi olduğunu iddia ettiği) Mehmet Haberal'ı partisine önce üye sonra milletvekili aday adayı yapması takip etti. Mehmet Haberal'ın üye olduğu PM toplantısında Fikri Sağlar'ın partiye dönüşü engellendi. Dahası var, Ergenkon'la ilişkilendirilmekten rahatsız olan Kılıçdaroğlu ve CHP, davada tutuklu bulunan Mustafa Balbay, Tuncay Özkan'ın milletvekili aday adayı olmalarına izin vermiştir.

Eğer Kılıçdaroğlu gerçekten hem kendi kişiliğinin em de partisinin içinde olduğumuz seçim sürecinde yıpranmasını istemiyorsa bunun yolu bizlere dava açarak sessiz kalmamızı beklemek olmamalı. Son grup toplantısında “Bu medya ile de bizim sorunumuz var. Medya ya adam gibi bir medya olacak, ülkenin sorunlarına eğilecek, bunları taşıyacak ya da kusura bakmasınlar bu medya ile bizim sorunumuz olur” demiş Kılıçdaroğlu üst perdeden.

Kılıçdaroğlu'nun sorunu var ama medya ile değil, kendisi ile. Çünkü kendi kimliği ile yüzleşmeyen lider, 'Yeni CHP'yi kuramaz.

Yine de umudu kaybetmeyelim, bekleyelim...

13 yıl önce