|
Gemide isyan!
ABD ve Avrupa liderleri İsrail’in Gazze’de Filistinli sivillere yönelik olarak işlediği savaş suçlarını görmezden gelmek bir yana utanmadan sahip çıktılar. Irkçı-faşist “
Apartheid Rejim
i” kuran
Binyamin Netanyahu’nun
arkasında sıraya girmek için adeta yarıştılar. Batı medyası ise Amerikalı
Neoconlar’ın
ve Netanyahu’nun kirli savaşının aparatı haline getirildi.
ABD “İki Devletli Çözüm”ü taahhüt etmişti. Gerçekte, onlarca yıl ABD’nin bu sözde taahhüdü çözümün önünde sadece bir barikat işlevi gördü. Bu arada İsrail ordusu ABD askeri yardımıyla güçlendirilirken, diğer yandan işgal altındaki toprakların Yahudileştirilmesine hız kazandırıldı. Cebren yasa dışı yerleşimlerle gerçekleştirilen “
Yahudileştirme
” veya “
etnik arındırma
” politikalarına ABD ve Avrupa’nın tepkisi göstermelik uyarı ve kınamaların ötesine geçmedi.
Amerikan Dış İşleri’nde İsrail’ci bakış açısının içselleştirildiği bir personel politikası yürütüldü. ABD’nin Ortadoğu’daki çıkarlarının iki tarafa eşit davranma pozisyonunu gerektirdiğini savunanlarsa etkisiz hale getirildiler. İsrail yanlısı düşünce kuruluşlarında çalışan birçok sözde uzman
Dışişleri, Savunma ve Ulusal Güvenlik Konseyi
gibi karar alma mekanizmalarını etkileyen kurumlarda kilit mevkilere getirildiler. Böylece Amerikan yönetimleri İsrailci bakış açısıyla körleştirilen bir Ortadoğu politikası yürüttüler. Keza ana akım medyaya “İsrail Lobisi” tarafından beslenen sözde düşünce kuruluşlarındaki uzmanların yorumları hep egemen oldu.
Yasal mevzuat gereği ABD’nin yabancı ülkelere silah transferleri, ‘insan hakları’ başta gelmek üzere, koşullara bağlanmış olsa da, İsrail bu koşullardan muaf tutuldu. Dış İşleri Bakanlığı’nda yabancı ülkelere silah transferlerini denetleyen “
Siyasi-Askeri İşler Ofisi”nin Kongre ve Halkla İlişkiler Direktörü Josh Pau
l bu İsrail muafiyetine daha fazla dayanamayarak istifa etti. İsrail’e ölümcül silahların sağlanmasına devam edilmesi Paul için bardağı taşıran son damlaydı. Paul, son derece adaletsiz, tek taraflı, yıkıcı ve kamuoyuna bildirilen Amerikan değerleriyle çelişen politikalara ahlâken daha fazla destek veremeyeceğini duyuruyordu.
Josh Paul’ün istifası Dış İşleri’ndeki daha geniş bir rahatsızlığın dışa vurumuydu. Nitekim
The Huffington Post
’ta yer alan bir habere göre Biden’ın İsrail politikasının ABD’yi yanlış bir yöne götürdüğünü düşünen kariyer memurları, içeriden muhalif görüşü ifade etmek için kurulmuş olan “
Dissent Channel
” mekanizmasını işlettiler. Bu mekanizma yoluyla kariyer memurları Bakanlık tarafından uygulanan politikanın yanlış olduğunu veya bu politikanın tek seçenek olmadığını ifade etme imkanı buluyorlar. Bir tür erken uyarı anlamı da taşıyor bu mekanizma.
HuffPost’un
haberinde “
Dış İşleri Bakanlığı içinde her düzeyde bir isyan yaşanıyor”
ibaresi yer alıyordu. Haberde Dış İşleri Bakanı
Antony
Blinken
ve danışmanlarının Bakanlık içindeki farklı görüşlere, tavsiyelere kulak vermedikleri belirtiliyordu. Keza haberde Dış İşleri kariyer memurlarının Blinken’ın politikadan sorumlu Özel Kalem Müdür Yardımcısı
Tom Sullivan’ı
suçladıkları belirtiliyordu. Buna göre farklı görüş ve tavsiyeler Sullivan’da takılıp kalıyor, üst mercilere ulaşmıyordu. Öte yandan Sullivan’ın ABD’nin çıkarlarına öncelik vermek yerine İsrail’in ihtiyaçlarına odaklandığına dikkat çekiliyordu. Sullivan’ın
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan
’ın kardeşi olduğunu belirtirsek “İsyan”ın mahiyeti daha iyi anlaşılır.
İkinci bir isyan haberiyse “
Avrupa
Birliği
”nden geldi. Haber “
El Cezire
”nin internet sitesinde “
AB çalışanları Von Der Leyen’in İsrail’e verdiği ‘kontrolsüz’ desteği eleştiriyor
” başlığıyla yer aldı. Haberde AB kurumlarından yüzlerce memur ve küresel diplomatın AB Komisyonu Başkanı Der Leyen’e bir mektup gönderdikleri belirtiliyordu. Eleştiriciler AB’nin Gazze’de uluslararası hukuku hiçe sayarak devam eden sivil katliama kayıtsız kaldığını vurguluyorlar.
Mektupta Avrupa Komisyonu’nun son günlerdeki eylem ve tutumlarının Gazze’de işlenen savaş suçlarının hızlanmasına, yanı sıra meşrulaşmasına göz yummak olarak anlaşıldığı belirtiliyordu. AB’nin tüm güvenilirliğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldığının belirtildiği mektupta “
Sizi, tüm Birlik liderleriyle birlikte ateşkes ve sivil hayatın korunması çağrısında bulunmaya davet ediyoruz. Bu, AB’nin varlığının özünü oluşturmaktadır
” deniliyordu.
#politika
#ABD
#Abdullah Muradoğlu
7 ay önce
Gemide isyan!
Yenilenen Yeni Câmi’nin özellikleri
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı