İklim değişikliğiyle mücadele, geç kalmış bir mücadeledir. Gecikmenin sebeplerinden birisiyse
dır. Ülkeleri yöneten elitler
ya bir
olarak değil
veya
olarak baktılar. Politikacıların çoğu geleceğin felaketlerine ilgi duymazlar. Devlet adamlığından uzak politikacılar için “geçmiş” de, “gelecek” de yabancı birer ülkedir.
İklim değişikliğiyle mücadelenin önündeki en büyük engellerden birisiyse, bu mücadelenin somut politikalara dönüşmesinden çıkar kaybına uğrayacak olan fosil yakıt şirketleri. Daha 1970’lerde büyük petrol şirketleri fosil yakıt tüketiminin çevresel felaketlere yol açacağını biliyorlardı. Ne ki petrol şirketleri bu bilimsel gerçeği örtbas ettiler, kamuoyundan sakladılar. Bu kadarla kalmadılar, iklim değişikliğine ilişkin bilimsel bulgulara şüphe düşürmeye çalıştılar.
ABD Başkanı
, ABD’yi yeniden
na dahil etmiş olsa bile iklim değişikliğiyle mücadele yasalarını henüz Kongre’den geçirebilmiş değil. Dünya liderlerine “bu mücadeleye katılın” çağrıları yapan Biden, Glasgow’da düzenlenen “İklim Zirvesi”ne eli zayıf halde katılıyor. Öyle ki
İklim Özel Elçisi
Biden’ın sözkonusu yasaları geçirmeden “Glasgow Zirvesi”ne katılmasının Trump’ın ABD’yi Paris Anlaşması’ndan geri çekmesi gibi bir etki yapacağını söylemişti. Biden ise Kerry’nin yorumunu abartılı buluyor.
Atmosfere karbon salan ülkeler arasında ilk sıralarda yer alan Amerika, iklim değişikliğiyle mücadelenin hangi yollarla engellendiğine dair çok zengin bir geçmişe sahip. Amerika’nın en tepedeki büyük petrol şirketlerinin iklim değişikliğiyle mücadeleyi baltalamaya yönelik karalama kampanyaları yaptıklarına ilişkin iddialarsa ABD Kongresi’nce soruşturuluyor.
Amerikan petrol şirketlerinin karalama kampanyalarındaki rollerini gizlediklerine dair çarpıcı bulgular var. Oysa bu şirketler karbon emisyonlarını azaltma ve iklim reformlarını destekleme taahhüdünde bulunmuştular. Bulgulara göre bu şirketler taahhüt ettikleri miktarların yarısından daha azını harcamışlar. Bu şirketler alternatif enerji karşıtı reklamların yayınlanmasına katkıda bulunmuşlar. Yaptıkları lobi faaliyetlerinin çoğunluğunu ise şirketlerine vergi indirimi sağlanması oluşturuyor.
16 Eylül 2021’de
ABD Temsilciler Meclisi Gözetim ve Reform Komitesi,
üst düzey fosil yakıt şirketlerinin yöneticilerine mektuplar gönderdi. Mektuplarda bu kuruluşların iklim krizine yönelik mücadeleyi çarpıtma, karalama ve halkı yanıltmadaki rolleriyle ilgili bilgi ve belge talep edildi. Ancak bu kuruluşlar komitenin taleplerine yeterince karşılık vermediler.
ExxonMobil, BP, Chevron, Shell, Amerikan Petrol Enstitüsü(API) ile ABD Ticaret Odası
’nın üst düzey yöneticileri “Gözetim ve Reform Komitesi”nin 28 Ekim’de düzenlediği duruşmada ifade verdiler. Fosil yakıtlardan kaynaklı iklim değişikliğinin insanlık için ciddi bir tehdit olduğu görüşüne itiraz etmeyen yöneticiler karalama kampanyalarındaki rolleriniyse üstlenmiyorlar.
2002 yılında Exxon CEO’su
“bilim, fosil yakıtlar ve küresel ısınma arasındaki bağlantıyı kuramaz”
demişti. Duruşmada ifade veren Exxon yöneticisi bu açıklamanın bilimsel olarak yanlış olduğunu kabul etti. Exxon şirketinin kendi bilim adamlarının iklim krizi hakkındaki görüşleriyle çelişen icraatlarda bulunduğu ortaya çıkmıştı. Exxon yöneticisi bu çelişki için özür dilemeyi reddediyor. Öte yandan sözkonusu yöneticiler iklim değişilikliğiyle mücadeleyi engelleyici bir tutum izlemekten vazgeçeceklerine dair taahhüt vermekten de kaçındılar.
“Meclis Gözetim ve Reform Komitesi”ne çağırılan şirketler dünyanın en büyük petrol şirketleri. “Amerikan Petrol Enstitüsü” ile işbirliği yapan bu dört şirketin son 10 yılda sadece lobi faaliyetleri için yaklaşık yarım milyar dolar harcadığı belirtiliyor. Komite bu kuruluşların çok sayıda halkla ilişkiler şirketine, sosyal medya reklamlarına, karalama kampanyalarına iştirak eden gölge gruplara yaptıkları ödemeleri de mercek altına almış. Komite şirketlerden talep ettiği iç yazışmalara ulaşabilmek içinse mahkeme yoluyla celp çıkarttıracakmış.
Fosil yakıt endüstrisinin iklim değişikliğiyle mücadeleyi baltalamaya yönelik çabalarının Amerikan tarihindeki en önemli örtbas etme olarak yorumlandığını hatırlatmamız gerekiyor.
