|
Jeo-politik panayır!
Dün
Yeni Delhi
’de dünyanın en büyük 20 ekonomisini temsil eden “
G-20 Zirves
i”nin ilk günüydü. Analizcilere göre “G-20 Zirvesi”, 22-24 Ağustos günleri arasında Güney Afrika’ nın ev sahipliğinde Johannesburg’da gerçekleşen “
BRICS Zirvesi
”nin gölgesinde kaldı. “BRICS Zirvesi”nde 6 ülkenin üyeliklerinin onaylanmasıyla alınan “
genişleme
” kararı ses getirmişti.

“BRICS”i oluşturan Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika “G-20’nin de üyeleri. Suudi Arabistan ve Arjantin’in katılmalarıyla birlikte “G-20”nin 7 üyesi “BRICS”te yer almış oldu. “G-20”nin diğer 7 üyesiyse “G-7”de. “G-20”deki diğer bazı ülkeler de BRICS’e katılmak istiyorlar. Bu gelişmeler “G-20”nin geleceği konusunda kafalarda soru işaretleri oluşturuyor.

Çin Devlet Başkanı Şi
Cinping
’in “G-20 Zirvesi”ne bizzat katılmaması Hindistan Başbakanı
Narendra Modi
için “eksi puan” oldu. “G-20”nin Dönem Başkanı olarak Modi, Cinping’i Zirve’ye getirememiş oldu. ABD Başkanı
Joe Biden
ise epeyce süredir görüşmek için çabaladığı Cinping ile yüz yüze gelememiş oldu. İki liderin ne zaman görüşeceği, hâlâ belirsiz.
1976’da, “
Soğuk Savaş
” döneminin hararetli bir döneminde Batı dünyasının en zengin ülkelerinden ABD, Kanada, Japonya, İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya tarafından kurulan “
G-7
”, aynı zamanda “G-20”nin de fikir babasıydı. “G-20” Soğuk Savaş döneminin son bulmasının ardından 1999’da ilân edildi. Aslında “G-7”yi de, “G-20”yi de Batı’nın kontrol ettiği küresel sistem içindeki finansal krizlerin doğurduğu oluşumlar olarak görmek lazım.
ABD’nin 1971’de küresel para sisteminde yaptığı radikal değişiklik, 1973’teki “
Arap-İsrail Savaşı
”, devamında yaşanan “
Petrol Krizi
” ‘Batı’yı yeni bir yönetişim aygıtı oluşturmaya sevk etti. “G-7”nin perde arkasındaki gelişmeler bunlardı. Süreç içerisinde“G-7”nin başarısızlığı bu kez “G-20” fikrini tetikledi. “G-20” ilk başlarda “G-7”nin ikâmesi olarak tasarlanmıştı. Buna rağmen “G-7” kendini feshetmedi. Yani, “G-7” küresel sistem içindeki “
ayrıcalıklı
” yerini kaybetmek istemedi. Kezâ “BRICS”i tetikleyen gelişmeyse, 2007-2008’deki finansal krizdi.
Batı güdümlü Neo-liberal finansal sistem içindeki krizler bütün dünyayı etkiliyor. Krizlere geçit vermemek için kurulan örgütlerse her defasında sınıfta kalıyor. Gelişen piyasalarsa ABD’nin “
yaptırımlar
” başta olmak üzere uzun kollu yargı gücünün/sopasının kısıtlarına maruz kalıyorlar. ABD Batı-dışı gelişen piyasaların daha da gelişmelerini küresel sistem üzerindeki ‘
istisnai
’ gücünü zayıflatacağını düşünüyor. Dolayısıyla yapısal krizler bir kısır döngü içerisinde biribirini takip ederek bugünkü dünyanın ürkütücü resmini çiziyor.

Kurulduğu dönemde “ G-20” Dünya nüfusunun dörtte üçünü, Uluslararası ticaretin beşte dördünü, Dünya ekonomisininse onda dokuzunu temsil ediyordu. “G-20 Zirveleri”yse kıtalar, medeniyetler, dinler, ırklar, kültürler ve ideolojilerin adeta bir geçit törenini andırıyordu.

Görünürde “G -20” “
Gelişen Piyasalar
” ile “
Gelişmiş Piyasalar
”ı bir araya getiriyordu. Bu görüntü küresel ekonomik kararlarda geniş bir katılım sağlanacağına dair bir iyimserlik havası doğurdu. Hatta bu iyimserlik “
G-20 için iyi olan, tüm gezegen için de iyidir
” ibaresiyle ifade ediliyordu. Ne var ki gelişen piyasaların küresel yönetişimde köklü reformlar yapılmasına yönelik beklentileri ciddi bir karşılık bulmadı. Yanlış gitmesi muhtemel her şey yanlış gitti.
Yeni Delhi’deki “G-20 Zirvesi”nde iyimserlik havasından eser yok. Tam aksine “Zirve” ABD ve Çin arasındaki ‘
yeni Soğuk Savaş
’ın seyir alanı olduğu izlenimi veriyor. Daha ileri gitmek gerekirse, “Zirve”, insanlığın acil sorunlarına çare bulmak yerine bir gücün diğerini bir diğerine karşı kafa kola almaya çalıştığı uluslararası “
jeo-politik panayır
” görünümü veriyor.
Amerikan medyasında yer bulan haberlere göre Joe Biden “G-20 Zirvesi”ni gelişmekte olan ülkelere yönelik kredi programı için kullanmayı plânlıyor imiş. Bu bağlamda “
Dünya Bankası
”nın finansmanının genişletileceği,“
IMF
”in de aynı amaçla şekillendirileceği belirtiliyor. ABD’nin ‘yeni’ havuçlarının son on yıl içinde, gelişmekte olan ülkelere yönelik milyarlarca Dolarlık altyapı projeleri gerçekleştiren Çin’in “
Kuşak ve Yol Girişimi
”ne karşı bir hamle olduğu aşikâr. Hiç şüphesiz, Biden’ın bugün Yeni Delhi’den ayrılarak eski düşmanı
Vietnam
’a gidecek olması, yeni Düşmanı Çin’i Asya-Pasifik’te “çevreleme” stratejisiyle ilgili.
#Politika
#G-20
#Ekonomi
#Abdullah Muradoğlu
8 ay önce
Jeo-politik panayır!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Millet, devleti kurtardı; ama devleti kurmasına izin verilecek mi?
Yıldızı parlatılacak yerel ürünler, sütteki dalga ve istihdam
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek