|
Netanyahu’nun yüzüğünü öpüyorlar!

ABD Başkanı Joe Biden’dan sonra Avrupalı liderler de Gazze’de katliamlara devam eden Netanyahu’nun yüzüğünü öpmek için sıraya girdiler. Fransa Cumhurbaşkanı
Emmanuel Macron
ve Hollanda Başbakanı
Mark Rutte
de sıradaki yerlerini aldılar. Bu teşviklerden mutlu olan Netanyahu evleri, okulları, hastaneleri, camileri, kiliseleri yerle bir ediyor.
İşgal altındaki Filistin topraklarında ırk ayrımına dayanan bir “
Apartheid Rejimi
” kuran Netanyahu’ya Avrupa Birliği liderleri tarafından verilen destekler insanlık tarihine kara bir leke olarak geçecek. Avrupa’nın insancıl değerlerininse bir maske olduğu, AB’nin dünya insanlığını alt kategorilere ayırdığı anlaşıldı. Birliğin insanlığa söyleyeceği bir sözü kaldı mı?
Avrupa sömürgeciliğinin mirasçısı olan “Apartheid Rejimi” 1994’e kadar
Güney Afrika
’da uygulandı. ABD ve Batı dünyası bu rejime de arka çıkmıştı. Apartheid Rejimi’nin en mahrem dostuysa İsrail idi. Bu yüzden Filistinlilere uygulanan mezalimi en iyi Güney Afrikalılar anlıyor.
Nobel Barış Ödüllü, Güney Afrika Anglikan Kilisesi Başpiskoposu
Desmond Tutu
, 2002’de ABD’nin Boston şehrinde “
işgale son verin
” başlıklı bir konferansında Filistinliler’e reva görülen mezalimin benzerinin Güney Afrika’daki Apartheid rejimi tarafından kendilerine uygulandığını vurgulamıştı. İsrail’e yaptığı bir ziyarete ilişkin gözlemlerini de anlatan Tutu, “
Kudüs’te Canon Naim Ateek (Sabeel Ekümenik Merkezi başkanı) ile yürüyordum. Eliyle işaret etti ve şöyle dedi: ‘Bizim evimiz şuradaydı. Evimizden sürüldük; şimdi İsrailli Yahudiler tarafından işgal edildi
.’ demişti. Tutu “İsrail
Lobisi
”ni de şu sözlerle eleştirmişti:
“Bu ülkede insanlar yanlışın yanlış olduğunu söylemekten korkuyor çünkü Yahudi lobisi güçlü - çok güçlü. Ne olmuş yani? Tanrı aşkına, burası Tanrı’nın dünyası! Ahlakî bir evrende yaşıyoruz. Apartheid
hükümeti çok güçlüydü ama bugün artık yok. Hitler,
Mussolini, Stalin, Pinochet, Milosevic ve İdi Amin de çok güçlüydü ama sonunda yok olup gittiler.”
2002 yılının üzerinden epeyce zaman geçti. İsrail, “Apartheid Rejimi”nin bile ötesine geçti. Netanyahu ve ortakları işgal altındaki tüm Filistin topraklarının ilhâk edilmesini savunuyor ve uyguluyorlar. Batı dünyasının liderleriyse kendi aralarında ‘
medeniyetçilik
’ oynuyorlar.
1973’te Birleşmiş Milletler, “
Apartheid Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme
”yi kabul etmişti. 1974’te Güney Afrika’nın BM’deki faaliyetleri de askıya alınmıştı. Bu karar 1994’e kadar sürdü. Güney Afrika’yı destekleyen ABD ve Batılı ülkeler Apartheid’a karşı mücadele veren
Nelson Mandela
ve “
Afrika Ulusal Kongresi
”ni ise ‘
terörist
’ ilân etmiştiler. ABD, İngiltere ve Fransa Güvenlik Konseyi›ndeki veto yetkilerini kullanarak Güney Afrika›nın BM’den çıkarılması için başlatılan kampanyayı da engellemiştiler.
ABD ve Batı dünyası 1980’lerde hem kendi kamuoyları, hem de uluslararası kamuoyunun baskları sonucunda Apartheid Rejimi’yle aralarına mesafe koymak durumunda kaldı. Yine de ABD gizlice desteğe devam etti. ABD Başkanı
Ronald Reagan
1986’da Amerikan Kongresi tarafından kabul edilen “
Kapsamlı Anti-Apartheid Yasası
”nı veto etti. Ancak Kongre üçte iki çoğunlukla Reagan›ın kararını geçersiz kılarak söz konusu yasanın yürürlüğe girmesini sağladı.
1975’de BM Genel Kurulu Siyonizm’in ırkçılığın bir türü olduğunu vurgulayan bir karar aldı. Güney Afrika’daki Apartheid’ı destekleyen ABD ve Batılı ortakları bu karara da “
Hayır
” oyu verdiler. Bu Karar ABD’nin baskısıyla 1991’de iptal edildi. ABD kararın iptal edilmesini sağlamak amacıyla Amerikan yardımı alan birçok ülkeye aba altından sopa göstermişti. ABD’ye göre İsrail’in Filistinliler’le masaya oturması için kararın kaldırılması gerekiyordu. “
Oslo Anlaşmaları
”na giden yol böyle açılmıştı ama bunun Filistinlilere hiçbir faydası olmadı. Oslo Anlaşmaları sadece “
oyalama
” idi. Tam aksine Filistinlilerin durumu çok daha kötüleşti.
Bütün dünya, ABD ve Batılı ortakları, uluslararası insan hakları kuruluşları İsrail’de Apartheid rejiminden çok daha korkunç bir rejimin kurulduğunu biliyorlar. Buna rağmen Avrupa liderleri, ABD yönetimleri İsrail’i ‘
demokrasi
’ olarak gösteriyorlar. Oysa İsrail’deki Yahudilerin nreedeyse yarısı Netanyahu ve ortaklarının faşist olduğuna hükmediyorlar. 7 Ekim’den önce İsrail’i karpuz gibi ikiye ayıran o protestolar, o gösteriler neydi öyle! Filistinlileri insandan bile saymayan ABD ve Avrupa liderleri Netanyahu’nun yüzüğünü öpmeye devam edebilirler.
#ABD
#Biden
#Macron
#Netanyahu
7 ay önce
Netanyahu’nun yüzüğünü öpüyorlar!
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?