|
“Savaş” mı kazandı, “barış” mı?

Beklendiği gibi 13 Ocak’taki Tayvan’da Başkanlık seçimlerini iktidardaki “Demokratik İlerleme Partisi”nin(DPP) adayı Lai Ching-te kazandı. Bu sonuçtan Çin mutsuz, ABD ise mutlu oldu. Ne ki “DPP” Tayvan Meclisindeki çoğunluğunu kaybetti. 113 üyeli Mecliste 52 vekil kazanan “Kuomin-tang(KMT)” ise “DPP”nin önüne geçti. “KMT”ye yakın iki bağımsız aday da Meclis’e girdi. “DPP 51” vekille ikinci, “Tayvan Halk Partisi” ise 8 vekille üçüncü parti oldu.

Diğer yandan Tayvanlı seçmenlerin yüzde 60’ının Lai’ye oy vermediğini belirtmek gerekiyor. Meclis’te değişen dengeler sebebiyle Lai’nin istediği yasaları çıkarması için her iki partiyle uzlaşması gerekiyor. Böylece “Tayvan Halk Partisi” Mecliste “anahtar parti” rolü kazandı.

Pekin’in Başkanlık seçimlerini kazanmasını umduğu “Kuomintang” seçim kampanyasını “Barış istiyorsan KMT’yi, savaş istiyorsan DPP’yi seç” söylemiyle sürdürmüştü. Ancak Lai’nin Başkan Tsai Ing-Wen’in “Çin ile gerilimi yönetme, ABD ile bağları sıkılaştırma” politikasını devam ettirmesi bekleniyor. Mevcut durumda bile Tayvan-Pekin ilişkisi ziyadesiyle gergin.

13 Ocak seçimlerinden sonra bir gelişme daha yaşandı. Pasifik’teki ada ülkelerinden “Nauru” Tayvan ile diplomatik ilişkisini kestiğini açıkladı. Bu karar Pekin’in Tayvan’ı diplomatik olarak tecrit etme girişimlerinin yeni bir halkasıydı. Nauru hariç, 2016’dan bu yana 9 ülke Tayvan ile ilişkisini kesti. Halihazırda Vatikan dahil, sadece 12 ülke Tayvan’ı tanımaya devam ediyor.

Çin ile rekabetinde Tayvan’ı sıçrama tahtası olarak gören ABD bile Tayvan’ı diplomatik olarak tanımıyor. “Soğuk Savaş” döneminde “Sovyetler Birliği”nin etrafındaki çemberi daraltmak için Pekin’le yakınlaşan ABD, 1971’de BM’den çıkarılan Tayvan’ı resmen ortada bırakmış idi.

ABD’de Çin’in en erken 2027’de, en geç 2030’da Tayvan’ı işgal edeceğine dair bir kampanya yürütülüyor. Amerika’daki Çin karşıtı şahinler, Pekin’in Tayvan adasını işgal etmek için askerî gücünü ABD ile baş edebilecek düzeye getirmeye odaklandığını savunuyorlar. Şahinlere göre mevcut durumda bile Çin donanması ABD donanmasıyla savaşacak güce ulaşmış bulunuyor.

Trump döneminde “Ulusal Güvenlik Danışmanı” olarak görev yapan Robert O’Brien 14 Aralık 2023’te “National Review”da yayınlanan bir yazısında “Amerikan Kongresi”ndeki iki partinin yeni donanma gemilerinin inşası için mutabakata varmalarını şiddetle tavsiye ediyordu. Çin’e kıyasla ABD donanmasının çok vahim durumda olduğuna dikkat çeken O’Brien şöyle diyordu:

“Deniz gücü ve deniz güvenliği için kritik öneme sahip bir sektörde Çin’in dünya lideri olmasına izin verdik. ABD derhal kamu ve özel gemi inşa kapasitesini yeniden canlandırmalıdır. Eğer bunu yapmazsak, Çin hiç şüphesiz Tayvan’ı işgal etme tehdidini gerçekleştirecek, Çin Donanması Güney Çin Denizi’ni kontrol edecek, birinci ada zincirindeki sulara hakim olacak, ABD ve müttefiklerine meydan okuyacaktır.”

ABD için mesele Tayvan değil. Tayvan, ABD’nin Çin ile “Büyük Güç Rekabeti”nde jeo-politik ve jeo-ekonomik unsurlardan sadece birisi. Asıl mesele, Çin’in ekonomik-askerî yükselişini durdurmak. ABD’nin temel politikası, küresel hegemonik konumunu tehlikeye atabilecek bir rakibin ortaya çıkmasını engellemek. Bu bağlamda Çin, ABD için ‘seçilmiş düşman’ rolünde.

“Çin Halk Kurtuluş Ordusu(PLA) 2027’de 100. Yıldönümünü kutlayacak. Amerikalı şahinlere göre askerî gücünü ABD ile denkleştiren Pekin 2027’de Tayvan’ı işgal edecek. Böylece Çin “PLA”nın Yüzüncü Yıldönümünü taçlandırmış olacak. Tayvan ile birleşmenin “barışçıl” yollarla gerçekleşeceğini söyleyen Pekin, bu yolun kapatılması halinde askerî seçeneğe başvuracağını dışlamıyor. ABD ise “savunma kapasitesini artırma” örtüsü altında Tayvan’ı silahlandırıyor.

Pekin silahlanmaktan caydırmak için Tayvan üzerindeki ekonomik ve askerî baskıyı giderek artıracaktır. Sürtüşmeler devam edecek ama yakın vadede bir sıcak çatışma beklenmiyor. 2500 yıl kadar önce Sun Zi, “Yüz savaşta yüz zafer kazanmak en mükemmeli değildir. En mükemmeli, savaşmadan baş eğdirmektir” demişti. Çin’in “stratejik oyun” kitabında Sun Zi’nin ‘Savaş sanatı’nın önemli bir yer tuttuğu söylenir. Pekin’in “barışçıl birleşme” olarak ifade ettiği, temenni içeren Tayvan politikası Sun Zi’nin öğütlerinden esinlenmiş olabilir. Ancak “temenni” bir strateji değildir, olayların nasıl gelişeceğiyse tam olarak bilinemez.

#Politika
#Diplomasi
#Abdullah Muradoğlu
٪d أشهر قبل
“Savaş” mı kazandı, “barış” mı?
* Türkiye Libya’ya asker gönderecek. * Akdeniz haritasını nasıl değiştirdik? * Evet, Barbaros 473 yıl sonra geri dönüyor! * ‘Vesayetçiler’in, ‘Montrö’yü ayakta tutma lobisi’nin yeni görevi Kanal İstanbul!
Orta yol doğru istikameti gerektirir
Korksak mı?!
Londra izlenimlerim, beklentiler ve riskler
Türkiye’nin enerjisi