|
Gönüllü olana çalışma sahası çok!

Geçtiğimiz iki gün Osmaniye ve Hatay’daydım. Hatay girişinde Belen ilçesindeki çalışma merkezine uğradım. Belen Belediye Başkanı oraya ulaşan ilk kurtarma ekiplerinin Konya ve Karaman’dan gelen AFAD ekibi olduğunu söyledi. Öğlen saatlerinde Belen’de çalışmaya başlamışlar. Aynı zamanda Konya’dan Jandarma kurtarma ekibi 40 kişiyle helikopterle gelmiş. Alperen Ocakları da Konya’dan erken saatlerde Hatay-Belen’e ulaşmayı başarmışlar. 80’e yakın insanı enkazın altından çıkarabilmişler.

Belen’de yol üstünde 40 bina yıkılmış ancak arkalarda dağlık bölgelerdeki yazlık evler sağlam, bu nedenle de çok göç alıyor, gıda desteğine ve sosyal çalışmalara ihtiyaç duyuluyor. Belen’in ardından sahra hastanesinde Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca ile buluştum. 25 gündür aralıksız sürdürdüğü çalışmaların ardından nispeten çok daha az yorgun görünüyordu. Hatay Sahra Hastanesi’nin bahçesinde hekimler için konteynerler konmuş ve pek çok ekibin bölgede kalmasını sağlayabilecek koşullar sağlanmıştı. “İlk günlerde böyle bir imkânımız yoktu” diyor.

Fahrettin Koca diyor ki: “İlk gün öğlen saat 12.00’de Hatay’daydım. O günden bu yana da buradayım. Hatay’a gelir gelmez müdahalelere başladık, hastanede ameliyat yapma imkânımız yoktu. Hızla bütün hastaları ambulanslarla yakın hastanelere sevk ettik. Sahra hastanesi yapıldıktan sonra burada hizmet vermeye başladık. Samandağ gibi yıkımın çok olduğu ilçelere de sahra hastaneleri kuruyoruz. Gezici sağlık ekipleriyle köy köy tarama yapıyoruz. 75 yaş üzerini tarıyoruz. İlk günden itibaren sürekli ilaç alması gerekenleri sistemden takip ederek, onlara ulaşmaya çalıştık. İlaçlarında kesinti olmamasına gayret ettik. Uzman hekim özellikle de psikiyatrist ihtiyacımız var. Bir aplikasyon yaptırdık. Buradan uzman hekimlere ulaşımı kolaylaştırmaya çalışacağız. Aile hekimlerimiz sahaya rotasyonla geliyorlar. Uzman hekimlerimize bölgede kalabilecekleri lokasyonlar oluşturmaya çalışıyoruz. Ampute olan, özel bakım isteyen hastalarımızın tedavisine onlar için belirleyeceğimiz üç ayrı tıbbi merkezde devam edeceğiz... “

Sağlık Bakanı’mızın yapılacaklar listesi çok kalabalık. Ancak böylesine büyük bir afetin sağlığa ilişkin sonuçlarını göğüslemede gösterdiği gayret çok büyük. Hem ulusal hem de uluslararası pek çok merkezle ortak çalışma ve ortak akıl ile en sağlıklı çözümleri üretme noktasında pek çok detayı hızla çalışıp, aksiyon aldığı görülüyor. Bulunduğumuz yerden yapabileceğimiz en iyi şey bu çalışmaları izleyip, duyurup, gönüllü katılımları artırmak olacak.

ŞİMDİ NE YAPALIM?

Pek çok kişi yardım etmek istiyor ve ben gidip geldikçe bu soruyu soruyor. Bölgede herkese, her türlü birikime gereksinim duyuluyor. Ancak sistemli, devamlı ve organize olmak gerekiyor. Ayrıca bu çalışmalara bölge insanını katmak, onlarla birlikte, kültürel farklara dikkat ederek bu çalışmaları yürütmek çok önemli. Bu günlerin ilacı elinden geleni ardına koymamak olacak.

Bu süreçte özellikle bölge sivil toplum kuruluşlarıyla irtibatları güçlendirmeyi önemsiyorum: Olayın oluşu, ilk anda yapılanlar ve yapılamayanlar, sebepleri ve sonuçları ile değerlendirilip yeni bir afet yönetimi sistemi çerçevesinde dikkate alınmalı. Yerelden gelen bilgi çok önemli. İnsani yardımda sürekliliği sağlamak, barınma meselesinde mesafe kat etmek şu süreçte en önemli gündem olarak önümüzde duruyor. Okulların açılması normalleşmeyi sağlasa da bunu sosyal çalışmalarla desteklemek gerekiyor.

Afet bölgesinde evleri hasarsız da olsa içeri girebilenlerin sayısı çok sınırlı. Evlerine resmi olarak hasarsız tespiti yapılanlar dahi geceyi evde geçirmek istemiyor. Bahçelerde, köylerde, çadır kentlerde, KYK yurtlarında kalıyorlar. Tren vagonlarında kalan bir hanım; “Gündüz evime gidip ihtiyaçlarımı alıyorum ama gece çocukları evde kalmaya ikna edemiyorum” diyor. Pek çok insan bu durumu dile getiriyor.

Çadır kentlerde ilk günlerin karışıklığı atlatıldı, Kızılay ve AFAD’ın yönetiminde koşullar düzelmiş durumda. Tuvaletlerin sayısı arttı, çamaşır makineleri ve duş kabinleri geldi. Sağlık hizmetleri, çöplerin toplanması ve hijyen meselesi de artık daha sıkı takip edilebiliyor. Sosyal marketler kuruldu, vatandaş ihtiyaçlarını T.C. kimliğiyle alabiliyor. Sağlık Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı çadır kentlerde Türkiye’nin farklı bölgelerinden gelen uzmanlarıyla hizmet veriyor. Kızılay sadece Osmaniye için depremden bu yana her gün ortalama 20 bin kişilik yemek çıkartıyor ve dağıtımını yapıyor.

Çadır yok diye duyduğumuz çok sayıda haber var. Ancak evlerin önüne çadır kurmak üzere talepler geliyor ki bu taleplerin karşılanmasının teknik olarak imkânsızlığının yanında, tuvalet vb. sebeplerle halk sağlığı açısından taşıdığı riskler de var.

Depremin körüklediği kaygı bozuklukları, duygu durum bozuklukları, obsesyonların atlatılmasında özellikle de çocukları hedef alan taramaların yapılmasının ve üniversitelerin ve psikologların sahada olmalarının önemi büyük. Aynı zamanda manevi rehberlik hizmetleri dediğimiz alanlarda da sahada gönüllü çalışacak insanlara ihtiyaç var.

Yaşlılar ve engelli grupların bakımları, psikolojileri özel ilgi gerektiriyor. Bu noktada da sivil toplum devrede olup bu gruplara destek verebilir. Her bir engellinin farklı destek mekanizmalarına ihtiyaç var. Mesela, daha önce beyaz bastonuyla evinden işine gidebilen bir görme engelli artık bunu yapamıyor. Çadır kentte yaşıyor, şehrin yolları da değişmiş vaziyette. İllaki özel bir desteğe ihtiyaç hissediyor.

Otizmli çocuklar ve ailelerinin de desteklenmesi gerekiyor. Zihinsel engelliler, özel beslenmesi gereken çocuklar, özel eğitim gereken çocuklar dâhil pek çok yeni ve zor çalışma alanı oluşmuş vaziyette.

Ayrıca çeşitli atölye çalışmaları ve projeler de bölge insanının yeniden güçlü bir umutla hayata tutunmasında önemli olacak diye düşünüyorum.

Çalışmak isteyen gönüllülerin katkı sunacakları çok proje olduğu kanaatindeyim. Yeter ki gerçekten gönüllü olalım!

#Deprem
#Gönüllülük
#AFAD
#STK
#Ayşe Böhürler
1 yıl önce
Gönüllü olana çalışma sahası çok!
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık