|
İnsan ne işe yarayacak?

Yeni kripto para projesi Worldcoin (WLD) ile birlikte yapay zekaya emanet edilen verilerin güvenliği konusu yeniden tartışmaya açıldı. Öyle ki Kenya gibi bazı ülkeler şimdiden projeyi yasakladılar. Sosyal medyada Şinasi Türün’ü ilgiyle izliyorum. Onun dikkat çektiği nokta bu projenin kime hizmet edeceğinin sorgulanması gerektiği ve kimlik verilerinin güvenliği.

Worldcoin projesi için göz taraması ve doğrulaması yapan Orb adı verilen bir donanım cihazı yapılmış. İris tabakasının taranması sonucu o kişiye verilen dünya kimliği merkezi bir veri tabanına kaydediliyor.  Orb’a kaydolanlara belli bir miktar WLD token veriliyor. Şu ana kadar 2 milyondan fazla kişi, bu sisteme kayıt yaptırdı. 20 ülkede 35 şehirde tarama yapılması planlanıyor. Web sitesindeki haritaya göre Türkiye de Worldcoin’in programı uygulayacağını duyurduğu ülkeler arasında yer alıyor. 24 Temmuz’da piyasaya sürülen WLD’yi geliştiren, ChatGPT’nin arkasındaki şirket olan OpenAI’ın kurucu ortağı Sam Altman ve iş ortakları Alex Blania ile Max Novendstern. Altman, 2 milyar kullanıcının Worldcoin’e kaydolmasını umduğunu söylüyor.

Bu projeyi üretenlerin amaçları ayrı bir konu iken, yeni dünya düzeninde kimliklerin ve onların yapay zekâ tarafından taklit edilen hesaplarının ayrımı giderek zorlaşıyor. Kimliklerin maden verisi gibi kıymetlendiği yeni dünya ürkütücü değil mi?

Her geçen gün insanın yerini almayı kolaylaştıracak bir teknolojik yenilik ile tanışıyoruz. İnsanın bilgisinin, duygularının yansıması olan sanat alanıyla başlayalım. Yapay zekâ artık küratörlük yapıyor, şiir yazıyor resim yapıyor ve çeviri yapıyorsa insan ne yapacak?

ÇEHOV TUTKUSU 

Geçenlerde çıkan bir haberde, Dedalus Yayınevi’nin 9 kitabında yapay zekâ destekli çeviri yaptırması dikkat çekiciydi. Bu çeviri kitaplar müstear isimlerle yayınlandı. Çevirmenliğin özgün bir iş olduğuna dair yapılan eleştirilerin ardından  yayınevinin konuya ilişkin savunusu “emeği değerli kılacak yenilik” oldu. “Emeği değerli kılacak mı, yoksa tamamen mi değersizleştirecek” konusu edebiyat çevrelerinin yeni tartışma başlıkları arasında yer alıyor.  Çevirmenler metin çevirilerine kendilerini katarlar. Her çeviri çevirmenin dünyasını da yansıtır. Yazar Vivet Kanetti yıllar önce usta hikâyeci Anton Çehov’un kitaplarını Rusçadan Türkçeye çeviren üç ayrı ismin dünyalarının farkının altını çizmiş, bunun bir belgeseli hak ettiğini söylemişti. Öyle ki ilk çeviriyi yapan Mehmet Özgül; Niğde’de doğmuştu. Çocuk yaşta askeri okula gönderilmiş, liseyi bitirdiğinde Ankara Dil Tarih’te Rusça bölümünde okumuş. Askeriyeden albay olarak emekli olmuş ve daha sonra bütünüyle çeviriye yoğunlaşmış.

Şair, yazar ve çevirmen Ataol Behramoğlu ise Kuleli Askeri Lisesi’nin ardından Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Rus Dili ve Edebiyatı okur. Bu alandaki çalışmalarını 1971-72 yıllarında Moskova Devlet Üniversitesi Rus Filolojisi, 1984-85’te Paris III-Sorbonne Nouvelle’de sürdürerek «Diplome d’Etudes Approfondies” diploması alır, İstanbul Üniversitesi Slav Dilleri ve Edebiyatları kürsüsü başkanlığı yapar.

Üçüncü çevirmen Samed Karagöz’ün hikâyesi ise çok daha farklı. 28 Şubat 1997’deki postmodern darbe sırasında Kartal İmam Hatip Lisesi’nde okuyordu. Ancak 28 Şubat,  üniversiteye girecek imam hatipli öğrencilerin önüne katsayı duvarını çıkarınca yılın ortasında okulundan ayrılır ve son yılı açık öğrenim lisesinde bitirir. Ancak üniversite sınavında başarılı olamaz. Moldova’ya gider, orada özel bir üniversitede Rus Dili ve Edebiyatı ve İngiliz Dili bölümünde okur. Rusçayı öğrenebilmek için sıkça Çehov oyunlarının plaklarını dinlerken Çehov ilgi alanına girer. Üç ayrı çevirmenin hayat öyküsünden kısa kesitler bile çevirmenin kimliğinin esere yansıması üzerine bize fikir verebilir. Ve tekrar baştaki konuya dönersek yapay zekâ ile çeviriye bir de bu perspektiften bakalım istedim. “Eser kimin?” sorusu ve “Niye insan edebiyattan, sanattan çekilmeye çalışılıyor?” soruları önümüzde duruyor.

OYUNCULARIN YAPAY ZEKÂ İLE SINAVI 

Bu konulara ilişkin dikkatimi çeken diğer bir haber de Hollywood’da yapay zekâ teknolojilerini hedef alan grevler. Bu greve binlerce oyuncu ve senarist katılıyor. Öyle ki grev nedeniyle 75. Emmy ödülleri bile ertelendi. Grevi, Oyuncular Sendikası (SAG-AFTRA) örgütlemiş. Grevin sebebi ise çalışanların haklarının yapay zekâya karşı korunmamış olması. “Yapay zekâ yaratıcı meslekler için varoluşsal bir tehdit oluşturuyor” diyen grevciler, Netflix’in yıllık 900 bin dolar maaşla yapay zekâ uzmanı almak için iş ilanı vermesi ile daha da öfkelenmiş durumda.  

Oyuncuların yapay zekâ ile sınavı pek çok sahada sürüyor. Sendikanın baş müzakerecisi Duncan Crabtree-Ireland, stüdyoların bir günlük ödenek karşılığı yüzlerini taradıkları sanatçıları, istedikleri herhangi bir projede rızaları ve tazminat olmadan kullanmak istediklerini söylüyor. Black Mirror dizisinin, Selma Hayek’in yapay zekâya dayalı benzerinin bir yapım şirketi tarafından kullanıldığı ve olayların Salma Hayek tarafından kabul edildiğini anlatan bölümündeki senaryonun gerçekleşmesinden korkuluyor.

Yapay zekâ bu sektörlerde çalışanları korkuya sevk ediyor. Kültür endüstrisinde yapay zekânın kâr marjlarını en yüksek noktaya çıkartacak şekilde kullanılmaya başlaması bizi de endişeye sevk etmeli. 

#Aktüel
#Toplum
#Felsefe
#Ayşe Böhürler
9 ay önce
İnsan ne işe yarayacak?
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu: Sisi ve Hafter’in ateşkes çağrısı ölü doğmuştur
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik