|
7 Şubat MİT Kumpası’nda FETÖ’cü hainler hedeflerine ulaşsalardı nasıl bir Türkiye olurdu?

24 Mayıs 2010 tarihinde MİT Müsteşarlığı’na atanan Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner, Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile iki istihbarat görevlisinin 7 Şubat 2012 tarihinde FETÖ’cü savcı Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadeye çağrılmasının üzerinden yaklaşık 10 sene geçti. Hakan Fidan başta olmak üzere ifadeye çağrılan MİT’çiler hakkında; ‘Çözüm Sürecinde’ terör örgütü PKK/KCK ile ilişki kurma suçlaması yapılıyordu. Kumpas soruşturma FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatı ile yapılıyordu. Kumpas soruşturmaya yaklaşık 1 yıl önce başlanmıştı. 13 Eylül 2011 tarihinde MİT yetkililerinin PKK’lı teröristlerle Oslo’da yaptıkları bir görüşmeye ait olduğu iddia edilen ses kaydı internette yayımlandı. Yayımlanan ses kaydında, “Hakan Fidan’ın, Öcalan’la ve PKK’lılarla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla ve özel temsilcisi sıfatıyla görüştüğü ifade ediliyordu. Ses kayıtları sözde kumpas soruşturmanın başlangıcı oldu.”

Yine muhtelif tarihlerde farklı şehirlerde FETÖ tarafından organize edilen ve MİT mensuplarını hedef alan şikayet ve ihbar mektupları sözde kumpas soruşturma dosyasına eklenerek önce Fidan’ı ve ekibini ‘vatan hainliği’ suçlaması ile tutuklamak, sonrasında da aynı suçlamayı ülkenin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan ve hükümetine kadar uzatmaktı.

“FETÖ için MİT daima ele geçirilmesi gerekli bir kale pozisyonundayken 7 Şubat’a giden süreçte daha da önemle hale gelmiştir” denilen gerekçeli kararda, açılım sürecinde Türkiye Cumhuriyeti devleti adına güvenlik ve strateji politikalarına yönelik o dönem Başbakanlığa bağlı olarak MİT’in görev üstlenerek kamuoyunda Oslo görüşmeleri olarak bilinen sürece dahil olduğu anlatıldı. 90’lı yıllardan beri değişik hükümetler döneminde benzer görüşmelerin yapıldığı ifade edilerek “Dolayısıyla Oslo görüşmelerini daha önce benzeri yapılmamış ve yeni bir çalışma şekli olarak lanse etmek ve müştekileri ilk kez bu çalışmayı yürütenler olarak lanse etmek tam olarak örgütün MİT ve bu çalışmayı yürüten MİT görevlilerini kamuoyu önünde itibarsızlaştırmak amacına yöneliktir” ifadesi kullanıldı.

FETÖ’cü hainler Başbakan Erdoğan’ın büyük bir ameliyat sonrası oluşan küçük ama elzem bir komplikasyona 7 Şubat günü öğlen sonrası müdahale edileceğini bildikleri için Hakan Fidan ve ekibini ameliyat saatine denk gelecek şekilde ifadeye çağırmışlardı. Ancak Başbakan Erdoğan’ın ani bir kararla eski bir dostunu evinde ziyareti FETÖ’nün kurguladığı kumpası bozmuştu. Hakan Fidan’ın ifadeye çağrıldığını öğrenen Erdoğan’ın kesin emri “Fidan başta olmak üzere diğer MİT görevlilerinin kesinlikle ifade vermeye gitmemeleri” olmuştu. Eğer MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve MİT görevlileri savcıların emri üzerine ifadeye gitmiş olsalardı... kumpas başarıya ulaşsaydı, yani o gün Başbakan olan Erdoğan planlandığı gibi sağlık sorunlarıyla ilgili operasyon için hastanede olsaydı ve o sırada Fidan, FETÖ savcılarının tutuklama istemiyle alıkonulsaydı bugün Türkiye en iyi ihtimalle ABD’nin özde mandası sözde bir “FETÖ Cumhuriyeti” olurdu. MİT tekrar CIA’nın bir şubesi olurdu.

TÜRKİYE’Yİ FETÖ’NÜN 7 ŞUBAT 2012 TARİHLİ MİT KUMPASINA GÖTÜREN İŞARET FİŞEKLERİ

FETÖ’nün 7 Şubat 2012’deki MİT kumpasının üzerinden 10 yıl geçti. Kumpas, yapılan bir yasal düzenlemeyle 17 Şubat 2012 tarihli MİT Kanunu’nda yapılan bir değişiklik ile önlenmişti. MİT mensuplarını soruşturulması Başbakan’ın iznine bağlanmıştı. Hazırlanan iddianameye göre, MİT kumpası, FETÖ’nün seçilmiş hükümeti devirmeye yönelik ilk darbe teşebbüsüydü.

29 Ocak 2009’da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İsrail Cumhurbaşkanı Peres’e karşı Davos’ta “One Minute” çıkışını yaptı. “Sesinin benden çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin gereğidir. Öldürmeye gelince siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz. Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü, nasıl vurduğunuzu çok iyi biliyorum” demişti. İsrail’de, Hakan Fidan’ı İran ajanı olmakla itham eden haberler çıkmış, FETÖ’nün kalemşörleri ise doğrudan “Fidan Şii’dir ve İran ajanıdır” iftiraları atmışlardı. Genelkurmay’a bağlı olan GES Komutanlığı’nın(Genelkurmay Elektronik Sistemler) MİT’e devredilmesi vesayetçi yapıları ve arkasındaki azmettirici hegemonik küresel güçleri rahatsız etmişti. Zira Türkiye ile birlikte aynı zamanda Ortadoğu’nun da en kapsamlı dinleme ve izleme üslerinden biri olan Bayrak Garnizonu ismi ile de anılan GES Komutanlığı yıllardan bu yana askeri vesayetçilerinyasadışı dinlemelerin, fişlemelerin, darbe hazırlıklarının zemini haline getirilmiş bir darbe üssüydü.

OSLO GÖRÜŞMELERİ
AKAMETE UĞRATILDI

Oslo görüşmeleri, FETÖ ve FETÖ’yü her anlamda “himaye” eden uluslararası aktör ve devletlerin, çabasıyla akamate uğratıldı. Ayrıca bu yapılara PKK terör örgütü de dahil oldu. PKK’yı da yanına alan bu şer yapı birlikteliği, toplumu geren ve kardeşliğine zarar veren kaotik olayların yaşanmasına sebebiyet verdi. Toplumda açılım sürecine ve bu süreci yürütmeye çalışan siyaset- güvenlik bürokrasisine duyulan güven ve destek ortadan kaldırılmaya çalışıldı.

GEREKÇELİ KARARDA
ABD’YE GÖNDERME YAPILDI

Kararda, başta FETÖ olmak üzere PKK/PYD gibi silahlı terör örgütlerine destek veren ABD’ye şu cümlelerle vurgu yapıldı: “Hedeflenen toplumsal uzlaşma ve kardeşçe yaşama iklimi gerçekleştiğinde, yıllarca stratejisini yürüttüğü Ortadoğu siyasetinin çökeceğini gören ‘himayedar’ devletler, FETÖ ve unsurlarına, aynı zamanda silah sağladığı PKK’ya bu süreci ortadan kaldırmak için gerekli talimat ve desteği tam anlamıyla sağlamıştır.”

#FETÖ
#MİT
#Oslo
#Hakan Fidan
2 yıl önce
7 Şubat MİT Kumpası’nda FETÖ’cü hainler hedeflerine ulaşsalardı nasıl bir Türkiye olurdu?
İslâmî hareketten kavramlar savaşına…
Yaşama Sanatı ve Sinema
Bizim sorunumuz ne?
İran’da değişimin ayak sesleri…
İslâmcılık, milliyetçilik ve tam bağımsızlık