Son aylarda hatta günlerde İYİ Parti lideri Meral Akşener hakkında tarafıma ve çalışma arkadaşlarıma hakkında birçok güçlü iddia olmasına rağmen neden tutuklanmadığı konusunda sözlü ve yazılı mesajlar geldiği görülmektedir. Benim şahsen İYİ Parti Genel Başkanı Akşener hakkında yazdığım köşe yazılarım iddia boyutlarını aşmış gerçeklere işaret etmektedir. Meral Akşener ile ilgili kaleme aldığım son yazılarımdan biri olan “Akşener hakkında elindeki ‘Atom Bombası’ şiddetinde belgeleri yayınladı. İYİ Parti FETÖ ini mi olmuş?” başlıklı köşe yazımı partiden ihracı istenen Parti Merkez Disiplin KRL.BŞK Ethem Baykal ile İsmet Koçak’ın güçlü iddiaları üzerine kaleme almıştım. Ancak görülüyor ki gerek Ethem Baykal gerekse Yalçın Koçak çeşitli medya platformlarında dile getirdikleri iddialarını bu köşe yazısını kaleme aldığım güne kadar, Cumhuriyet Savcılıklarına suç duyurusunda bulunmamışlar. Ethem Baykal bu konuda yaptığı son açıklamasında “Akşener dahil olmak üzere bazılarının dosyasında da ‘gizlilik kararı’ olduğuna göre burada bir şeyler var. Garson olayında 6 yılda çözülmeyen dosyalar varsa ve içi de doluysa ve adalet de yavaş işliyorsa biz bir ipin yumağını çözersek bazılarına kelepçe vurulabilir ve mal varlıklarına el konulabilir” demişti. Sonra bu iddiasını daha da netleştiren Ethem Baykal “Bizim elimizde belgeler var. Bazılarına kelepçe taktığımız günü göreceğiz. Elimizdeki atom bombası niteliğindeki bilgileri sürecin sonunda kullanacağız. O zaman teslim olacak. Partiyi bıraktığı, gittiği günler olacak o dediğim şahısların.” dedi. Baykal “Akşener buna dahil mi?” sorusuna ise “Onu savcılık bilir. Bizim partimizi başarısızlığa götüren birincisi lider eksikliği, ikincisi FETÖ sızıntıları, üçüncüsü HDP ile iş birliği, sonunda da kara parayla partide iş görmektir.” cevabını verdi. Bu ağır suçlamaların zamanlaması da manidardı. Çünkü aynı günlerde Başkan Recep Tayyip Erdoğan da “Su uyur FETÖ uyumaz” diyerek FETÖ tehlikesine ve Garson kod adlı gizli tanığın medyaya yansıyan mahrem yapıyla ilgili açıklamalarına dikkat çekmişti. Gerçekten de FETÖ’nün en mahrem elemanı Garson’un verdiği bilgiler çarpıcıydı. Yaklaşık 6 yıl sonra ortaya çıkan 55 bin yeni dosyadan ve 320 bin kişilik FETÖ’nün gizli ağında 15 Temmuz’da bile deşifre edilememiş mahrem kriptolar yakında yapılacak dev operasyonlarla deşifre edilip adalete teslim edilecekler inşallah! Ancak Ethem Baykal’ın ellerindeki bilgi ve belgelerin İYİ Parti’deki FETÖ’cüler için atom bombası şiddeti yaratacağı iddiası ve bu belgeleri soruşturma sürecinin sonunda kullanacakları beyanı Baykal’ın soruşturmayı yürüten savcılar ile iş birliği içinde olması ile mümkündür. Aksi halde İYİ Parti’nin FETÖ ilişkisine ilişkin bilgi ve belgelerin gecikmeden yargı makamlarına teslim edilmesi tahkikatın selameti açısından elzemdir.
Uzun süredir FETÖ’nün 15 Temmuz Kalkışması’nın siyasi ayağı tartışılıyor. Bu konuda birçok somut gelişme ve gösterge var. CHP -FETÖ ilişkisinin 2010’daki kaset operasyonuna kadar uzandığı, danışmanlar ve özel ilişkilerle sürdüğü, hatta son 3-4 seçimde FETÖ’cülerin açık açık CHP ve İYİ Parti’yi destekledikleri biliniyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun partinin üst düzey parti yetkilileri ile birlikte FETÖ’nün 17/25 Aralık başarısız darbe girişiminden yalnızca 12 gün önce Gülen’in onursal başkanı olduğu ABD’deki Cemaat (FETÖ) sözde dernek veya sendika kılıfındaki 720 örgüt sorumlularıyla(mahrem imamlarla)hangi konuda ne toplantısı yapmıştı ne kararlar alınmıştı? 17/25 Aralık Darbe Girişimi’nin siyasi ayağı CHP olduğu bu toplantının basına sızması sonrasında başta şahsım olmak üzere bazı yazarlar tarafından dile getirilmişti.
Terör elebaşı Gülen’i talimatıyla 1 Kasım 2015 tarihinde AK Parti’nin seçimlerde yeniden birinci parti olması nedeniyle FETÖ elebaşının darbe çağrısından sonra Türkiye’nin dört bir tarafındaki örgüt mensubu asker ve onlardan sorumlu mahrem imamların öncülüğünde, darbe toplantıları ve hazırlıkları yapılmaya başlandı. Toplantılarda, darbeyi sivil mahrem imamlarla birlikte emir komuta edecek 38 kişilik sözde “Yurtta Sulh Konseyi” üyeleri belirlendi. Bu ihanet yapılanması için 27 Mayıs 1960 darbesini gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi referans alındı. Milli Birlik Komitesi’ndeki gibi “Yurtta Sulh Konseyi” de askeri hiyerarşiye uyulmadan hazırlandı. Darbeciler tarafından işgal edilen TRT’de okunan sözde darbe bildirisinin altında “Yurtta Sulh Konseyi”imzası vardı. Yine 15 Temmuz akşamı darbecilerin birbirlerini tanımaları için kullandıkları parola da “Yurtta Sulh”tu. Meral Akşener 15 Temmuz 2016 tarihinden günler önce bazı televizyonlarda ‘‘Başbakan olacağım. Yurtta sulh, cihanda sulh ilkesini, cihanda sulh, ülkede sulhu yeni baştan rehber edinerek! 15’inden sonra işler değişecek” şeklindeki söylemleriyle 15 Temmuz darbesine işaret mi etmişti?
6-7 yıl önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca başlatılmış bir FETÖ soruşturması olduğu biliniyor. FETÖ itirafçısı Kod Garson’un 320 bin kişilik FETÖ ağını ve mahrem imamları deşifre eden 2 adet SD kartı teslim ettiği tarihle Akşener’e açılan FETÖ soruşturmasının açıldığı tarihin zamanlamasının aynı süreçte olması Akşener’in Garson operasyonunun önemli şüphelilerinden biri olduğu iddiasını güçlendiriyor. Akşener’in Garson soruşturması yanında FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişiminden önce bazı televizyonlarda darbeci ve FETÖ’cü askerlerin kurduğu ’Yurtta Sulh Konseyi’ ile ilgili açıklamaları da kanaatime göre mercek altına alınmış olabilir. Garson soruşturması ile birlikte Akşener’in “Başbakan olacağım. 15’ ‘inden sonra işler değişecek” açıklamaları bir anlamda 15 Temmuz’un siyasi ayağının ortaya çıkarılması açısından dönüm noktası olabilir?İnşallah!
