|
Bize yeni bir profil çizen çiçeği burnunda cumhurbaşkanı adayı ve paydaşlarının bildiğimiz halleri

Yıllardır, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ismi üzerinden nice fırtınaların koparıldığını görüyorsunuz…

Yok “
kutuplaşan toplum”,
yok
“diktatör yaftası
”, yok
“tek adamlık”
lakırdıları…
Hedef tespihin imamesi;
Erdoğan!

Toplumu kutuplaştıranlar, nefret tohumları ekenler kimler diye baktığımızdaysa hep aynı kadroları, aynı cenahı görüyoruz!

“Siyasi suikastlar işlenecek”, “Bir grup silahlanıp, bir başka gruba saldıracak”
diye başlayan cümleleri daha birkaç ay önce
CHP lideri Kılıçdaroğlu
kullandı, hatırlayın. Hem de FETÖ’cü kaçkınların sosyal medyada suikast listesi yayınladığı, eski MİT’çinin ve yeraltı dünyasının kaçak ismiyle aynı zamanda aynı dönemde...
“İktidardan gitmemek için…” diye başlayan cümlenin ardına,
“Bir nevi Netanyahu” cümlesini kuransa ortağı
İyi Parti Genel Başkanı Akşener!
Millet İttifakı’nın yandan destekçisi, paydaşı
HDP zaten Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) Doğu ve Güneydoğu’da “işgalci” görüyor. Erdoğan’a ve Bahçeli’ye her fırsatta “faşist” diyor!
“Ak Parti’den oy çalmak üzere kurulan partiler (Gürkan Hacır)”
ise bu yazının konusu değil. Zira onların Erdoğan düşmanlığının arkasında kişisel kıskançlık ve ihtiras bile var!

Bütün bunlar yetmemiş olacak ki son dönemde, alt gelir grubundaki insanlarımızı, hükümete karşı kışkırtma peşindeler.

Ne var ki
hükümete karşı kışkırtmaya çalıştıkları vatandaşları aşağılamaktan başka bir şey yapmıyorlar!

***

Bingöl’de, şehit yakınını yedeğine alıp, ulu orta bacısına
galiz küfreden siyasetç
i
İyi Parti’nin ağır topu
Lütfü Türkkan’dı.
Katil Netanyahu ile Erdoğan’ı aynı kefeye koyan Akşener’di. Y
etinmedi bir gün sonra Erdoğan’ın memleketi Rize’ye provokatif bir ziyaret gerçekleştirdi. Yetinmedi, yanında badigartlarına Rizelileri yumruklattı.

En son daha önceki gün, engelli vatandaşımızın ücretiyle doğrudan alay eden yine, Sayın Akşener’di.

Kılıçdaroğlu ise her fırsatta toplumun belli bir kesimini
“AK Parti’ye oy veriyorsan…”
diyerek başladığı cümlede aşağılıyor, hakir görüyor… Tehdit ediyor!

Millet İttifakı’nın iki ana paydaşının toplumsal fay hatlarımızı harekete geçirmek için ve kutuplaştırmaya yönelik davranışlarının bir kısmı bunlar.

KEMAL BEY’İN HALLERİ

Bir de cumhurbaşkanlığı adaylığı süreci var ki evlere şenlik!

Kemal Kılıçdaroğlu uzun zamandır “hissettirdiği” adaylığı konusunda ilk kez çok net konuştu.

Peki Sayın Kılıçdaroğlu nereden nereye geldi. Hatırlıyor muyuz?

Kemal Kılıçdaroğlu sıradan bir bürokratken CHP’ye Genel Başkan Yardımcısı oldu.

Eline tutuşturulan
“dosyalar”
ile medyatikleşti.
Ardından ahlaksız bir
“kaset kumpası”
ile alaşağı edilen Deniz Baykal’ın evinin önünde, “
Genel başkanlığa aday olmayacağım”
cümlesi kurdu.

Ve fakat o cümleyi kurarken bile gizli ajandası olduğu daha sonra ortaya çıktı.

Genel başkan olduktan sonra, CHP’yi belli bir kliğin partisi haline getirdi.

Dili ile siyaseti ifsat etti.

Yetinmeyip, şimdi de kurumları “ahıra” benzetip devleti ifsat etmeye çalışıyor.

Ve bugün “Millet İttifakı beni cumhurbaşkanı adayı yaparsa kabul ederim” diyerek aday adaylığını ilan etti.

Meral Akşener’e rağmen Millet İttifakı’nın adayı olabilir mi ayrı bir tartışma. Ama görünen o ki gönlünde ahir ömründe cumhurbaşkanı adayı olmak da var Sayın Kılıçdaroğlu’nun.

PEKİ KENDİSİ TARİF ETTİĞİ CUMHURBAŞKANI PROFİLİNE UYUYOR MU? YA DA KILIÇDAROĞLU NE KADAR SAMİMİ?
Kemal Kılıçdaroğlu, uzun zamandır bir cumhurbaşkanı tarifi yapıyor.
“Nefsinden arınmış. Devlet adamı. Çok konuşmayan. Görev ve yetkilerini devredebilecek olgunlukta.”
Bu profili çizmesindeki yegane amaç, Millet İttifakı ve paydaşlarını (Babacan, Davutoğlu ve Demirtaş dahil) bir arada tutma çabası.
Çünkü, ittifak ve paydaşlarının yegane mihenk taşı,
“Parlamenter sisteme geri dönüş”
iddiası. O sisteme dönülmesinin göstergesi de cumhurbaşkanının yetkilerinin devredilmesi.
Kemal Bey, ittifak ortaklarına “Ben nefsime tös dedim. Yetkilerimi devredebilirim” diyor uzun zamandır.

Ve bu söylem ile “adaylığını” pekiştirme niyetinde!

Peki soru şu: Kemal Bey ne kadar samimi?

Bu sorunun cevabı yazının ilk bölümünde var. Ama biraz daha açalım.

BİR MÜNAFIKLIK DAVRANIŞI OLARAK KILIÇDAROĞLU SÖYLEMİ
Her seferinde kendini bile yalanlamaktan geri durmayan davranış biçimine biz
“münafıklık davranışı”
diyoruz
Münafıklık diyorsak burada kullandığımız terminoloji teolojik değil, tamamen davranış biçimine yüklediğimiz anlam, bilinsin isteriz.
Münafıklık dini terim olarak,
“inanmış gibi görünenler”
için kullanılır.
Ama münafıklık aynı zamanda bir davranış biçimidir de.
İnanmadığı fikirleri inanmış gibi söyleme halidir de münafıklık. O nedenle her düşüncenin münafıklığı olabilir.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun kullandığı dil ve yaptıkları üzerinden ondaki davranış biçimini münafıklık davranış biçimine dahil edebilir miyiz, siz karar verin.
Zira,
kendisini bile yalanlıyor
… Rahatsız olmuyor… Yüzü kızarmıyor!
Küfrediyor utanmıyor…
Rahatsız olmuyor… Yüzü kızarmıyor!
Meclis kürsüsünden
“ayıplanacak türden”
el hareketi yapıyor. Rahatsız olmuyor… Yüzü kızarmıyor!

Toplumun her kesimine parmak sallıyor, aşağılıyor… Rahatsız olmuyor!

İrtifa kaybediyor utanmıyor. Rahatsız olmuyor.

Utanmadığı gibi bir de
hiçbir şey yokmuş gibi bu davranış ve söyleminde ısrar ediyor.
Bu davranışları sergileyen bir siyasetçi olarak Kılıçdaroğlu bugün bize,
“Nefsime tös diyeceğim, cumhurbaşkanı olunca da yetkilerimi devredeceğim”
diyor.
İnanır mıyız?

Cevabı olan beri gelsin.

#CHP
#HDP
#Kemal Kılıçdaroğlu
2 yıl önce
Bize yeni bir profil çizen çiçeği burnunda cumhurbaşkanı adayı ve paydaşlarının bildiğimiz halleri
Neden Şimdi?
Tevhid risalesi yazan Milli Eğitim Bakanı
Bir Başka Mesele: Kadın ve erkeğin ince ayarları bozuldu
Omelas’ı bırakıp gitmeyenler..
Tek bir zamana/ tarihsizliğe hapsedilmeye başkaldıran adam: Kadir Mısıroğlu