|
Erdoğan popülist olsaydı, şu anda enerji ve gıda fiyatlarında bahar havası eserdi… Ama

Birkaç gün önce hükümete yakın

eski bir dostumu aradım. Konu pahalılık, enflasyon, enerji fiyatlarındaki olağanüstü artışa geldi.

Ben ısrarla,
“İktidar neden kesenin ağzını sonuna kadar açmıyor. Önümüzde bir seçim var. Vatandaş ne istiyorsa verseler”
dedim.
Dostum,
“Erdoğan sadece kendisini ve iktidarını düşünse çoktan yapardı. Popülist davranır, kesenin ağzını sonuna kadar açardı”
dedi.
Ben ısrar ettim,
“Uzun zamandır ‘Zenginden alın fakire verin’ diye başlayan yazılar yazıyorum. Bu memleketin en zengini devlet. Devlet bu dönemde haklarından feragat etsin”
dedim.
Dostum,
“Türkiye’de zenginin servetine dokunmak kadar tehlikeli bir şey yoktur. Farkında değil misin, bugünlerde en çok onlar rahatsız olduğunu söylüyor” dedikten sonra, “Hükümet, kendi haklarından feragat ediyor fark etmiyor musun”
diye sordu.
“Henüz yeterince değil, daha da olmalı”
diye ısrar edince, “Geçen yıl 165 milyar tl enerji sübvansesi yapıldı” dedikten sonra,
KDV, indiriminden, vergi muafiyetine, tarımdaki destekten dar gelirlilere yönelik desteklere kadar birçok kalemde hükümetin
haklarından feragat ettiğini anlattı.

“Ama” dedi, “Türkiye’nin geleceğini ipotek edecek adımlara asla tevessül etmiyor, Erdoğan. Günlük politik menfaati için elindeki imkanları sonuna kadar seferber etmiyor” diye ilave etti.

YAPAMAYACAĞINI VADETMEYEN ERDOĞAN

Günlük politik çekişmelerden uzak, popülist vaatlerden uzak, yapabileceğini vadetmek, Erdoğan’ın siyasetteki dili. Dostumla anlaştığımız tek konu bu oldu.

Erdoğan, ne dediyse yaptı. Yapmaya devam ediyor.
Hatta yakın çevresi zaman zaman, “
vaatler
” konusunda halkın taleplerine cevap verme konusunda, ısrarcı olduğunda bile bunu yapmadı.
POPÜLİST VAADLERLE ÖZAL BAŞ EDEMEMİŞTİ

Rahmetli Turgut Özal, 12 Eylül Siyasi Yasakları’nın kaldırıldığı referandumdan sonra Süleyman Demirel’in siyasete dönmesinden hiç hazzetmemişti.

Neden mi?

Benim de hazır bulunduğum bir ortamda
Özal şöyle demişti: “Onların popülist söylemleriyle baş etmem çok zor..!”
Gerçekten de öyle oldu. Özal, Türkiye’yi yeni bir döneme taşımıştı. Ancak
vaatler silsilesinde, yapılabileceklerle yapılamayacaklar arasında büyük farklar vardı.
İşte o büyük farklar,
“sırtında yumurta küfesi olmayan” muhalefet açısından sorun oluşturmazken, iktidar için “bütçe açığı, kaynak”
gibi sorunlar demekti.
POPÜLİZM İSTANBUL’U NE HALE GETİRDİ, GÖRMÜYO MUYUZ?

Bugünlerde yine 90’lı yılların popülist dili muhalefette egemen olmaya başladı. Hatta önüne bile geçti.

Muhalefetin, son dönemde belirgin bir şekilde “yapamayacağı”nı vadetmeye başladığını görüyoruz. Yıllar önce seçim vaadinde bulunan liderlere,
“Kaynağın nerede”
sorusu sorulurdu. Ve o soru üzerinden vaadin gerçek mi yoksa afaki mi olduğu konusunda kanaatler oluşurdu.
En son 2019 yerel seçimlerinde özellikle Millet İttifakı ve paydaşlarının (HDP dahil) ortak adayı olan siyasetçi, İstanbul ve İstanbullular için vaatlerde bulunurken, kaynak olarak da
“İstanbul nimet nimet”
cümlesini kurmuştu. Çeşmelerden kaynak suyu akacaktı, toplu ulaşımda raylı sisteme geçilecekti, fakir fukara kalmayacaktı, öğrenciler, dar gelirliler, bebekli kadınlar belediye hizmetlerinde pozitif ayrımcılığa tabi tutulacaktı; filan..!
Sonuçta, gördük ki bir karla mücadeleyi bile doğru düzgün yapmadılar. Bırakın mücadele etmeyi, vatandaşın yanında olmayı bile beceremeyip bir balıkçıda İngiliz Büyükelçisi ile yemekte yakalandılar. İSPARK’ı bile yönetemediler. Sivrisinekle bile mücadelede sınıfta kaldılar. Hamidiye’ye kuyu suyu karıştırdılar, bırakın raylı sistemi, mevcut Metrobüs hattı ve otobüsleri bile doğru düzgün çalıştıramadılar.
“Nimet” olarak nitelendirdikleri İstanbul’un öz kaynağını kuruttukları gibi borç batağına saplandılar. Halk ekmeğe zam yaptılar, suya fahiş zam önerdiler.
BİR YANDA TEK GECESİ 100 BİN TL’LİK OTEL VE ÖZEL JET, ÖBÜR YANDA “ELEKTRİK FATURAMI ÖDEMEYECEĞİM” POPÜLİZMİ
Bugünlerde CHP lideri Kılıçdaroğlu, 100 bin tl’lik otel odası faturasını ödese de… Sevgililer günü bitmeden Ankara’daki evine ulaşmak için özel jet tutsa da
“elektrik faturamı ödemeyeceğim”
diye popülizm yapıyor.
Aynı isim, daha önce de
, ÖTV’siz otomobil, sıfır vergili cep telefonu, gençlere oyun konsolu vadetmişti.

Bugünlerde Sayın Kılıçdaroğlu’nun Şanlıurfalılara bir de “elektriği bedava vermek” vaadini hatırlamakta fayda var.

Ama bir şey daha hatırlamakta fayda var.

Gençler hatırlamayacaktır ama bir zamanlar bu ülkede Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış bir siyasetçi olan Demirel, 12 Eylül siyasi yasakları kaldırılıp da siyasete geri döndüğünde,
“Kim ne veriyorsa 5 lira fazlasını vereceğim”
diyerek Başbakan olmuştu.

Bugün bir yuvarlak masa etrafında toplanan irili ufaklı 6 partinin genel başkanının Türkiye’ye vaatlerini ve şu anda Türkiye’nin neler yaptığını bir düşünün diyorum.

Demeyeyim mi?

#CHP
#Süleyman Demirel
#Turgut Özal
2 yıl önce
Erdoğan popülist olsaydı, şu anda enerji ve gıda fiyatlarında bahar havası eserdi… Ama
Yedek subaylardan yapılan OYAK kesintilerinin akibetine ne oluyor?
Tasarruf sırları ve Altın Ahududu tehlikesi
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!