|
Okunmayacak bir yazı

“Dede Korkut kimdir?” diye sorsanız bana, size cevabım net olur: “Ahmet Yesevi, Yunus Emre, Karacaoğlan ve az sayıdaki benzerleri gibi bizim millet olarak anılma yolculuğumuzun kurucu unsurlarından biridir.”

Öyledir, milletleri millet yapan kimi büyük metinler, büyük anlatılar, büyük şiirler vardır ve bir insan topluluğuna “millet” demenin ön şartlarından birini bu anlatılar, bu metinler teşkil eder. Hem geçmişte, hem anda, hem de gelecekte birlik olmamızı sağlayan unsurlardır bunlar.

Esasen “Türk” dediğimiz millete mensubiyet bu yanıyla bir ırka, bir kana, bir genetik gerçekliğe değil, bir duygu birliğine tekabül ediyorsa bundandır böylece.

Soy soylayıp boy boylayan Dede Korkut, bize çok temel birkaç “duygu”yu geçirir. Bunlardan ilki şüphe yok ki “gerekirse pazu gücünü kullanmaktan çekinmeden adaleti tesis etme duygusu”dur. İkincisi “kayıtsız şartsız mazlumun yanında olma itiyadı”dır. Üçüncüsü “ahlakın her durumda gerekli bir yaşama ön kabulü” olması meselesidir. Listeyi uzatmak mümkün…

Dede Korkut metinleri, pek çok kadim anlatı gibi “dilden dile, sözden söze” bir yolculuk biçimidir. Yine de “yazıya geçirilmiş” ve nesilden nesile devamı bu sayede de sağlanmak istenmiştir ancak Dede Korkut’un şansızlığı bu yazma nüshaların oldukça geç keşfedilmiş olmasıdır.

Çoğunuzun malumudur yahut malumu olmalıdır ki Dede Korkut yazmalarının bilinen ilk nüshası Dresden nüshasıdır ve Friedrich von Diez tarafından 1815 yılında tanıtılmıştır kültür camiasına. Bu nüsha ile Vatikan Kütüphanesi’nde kayıtlı bir başka yazma nüshası uzunca bir süre 12 hikayeden oluşan Dede Korkut hikayelerinin temel metinleri olmuştur. 1916 yılında Kilisli Rıfat’ın çabalarıyla Osmanlı coğrafyasında da yayınlanan Dede Korkut, savaşla boğuşan Osmanlı münevverleri arasında heyecanla karşılanmış, bu tarihten sonra da Dede Korkut’un “temel metinlerimizden biri” kabul edilmesi gerçeği hiç değişmemiştir.

Bundan birkaç yıl önce mutlu bir tesadüf eseri Günbad yahut daha yaygın isimlendirmesiyle “Türkistan nüshası” isimli bir Dede Korkut yazması daha keşfedildi. Tarih olarak daha eskiye, neredeyse 14. yüzyıla tarihlenen bu nüshada “Salur Kazan’ın Ejderhayı Öldürmesi” isimli bir 13. hikaye daha bulundu.

O dönemde Türkistan nüshasının ve yeni bir Dede Korkut hikayesinin bulunmasının mutluluğuyla yazdığım yazılarda ve yaptığım konuşmalarda bütün umudumun Anadolu’da başka Dede Korkut yazmalarının da bulunması olduğunu, böylece Dede Korkut hikayelerinin daha da derinleşeceğini düşündüğümü söylediğimi hatırlıyorum.

Beklenen güzel haber, geçen yıl Osmanlı’nın ilk başkentinden, Bursa’dan gelmişti malum. Şimdi, Bursa nüshasının tıpkıbasımını da geçekleştirmiş Bursa Büyükşehir Belediyesi.

Bursa nüshasının hikayesi oldukça ilginç. Bursa Kapalıçarşı’da antikacılık yapan İbrahim Kaya, bundan 7-8 yıl önce kendisine Fadıllı Köyü’nden gelen bazı yazma eserleri ve icazetleri, sergilenmeleri amacıyla Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ne bağışlıyor geçen sene. Müzeyi gezerken Dede Korkut yazmasını farkeden koleksiyoner Mehmet Yayla, durumu derhal Prof. Dr. Ersen Ersoy’a haber veriyor.

1610-1640 yılları arasına tarihlenen ve bu yanıyla hem Dresden, hem Vatikan hem de Türkistan nüshalarından daha genç olan Bursa nüshası, ciddi emek verilerek dijital ortama aktarılıyor ve işte şimdi de tıpkıbasımıyla ilgilisinin dikkatine sunulmuş durumda.

Bu nüshanın ortaya çıkarılmasında ve Türk dünyasına tanıtılmasında emeği geçen herkese kendi adıma çok ama çok teşekkür ederim. “Bir tesadüfler silsilesi” ile de olsa ve bunu kültürümüz açısından epeyce korkutucu bulsam da yeni bir Dede Korkut yazmasına kavuşmuş olmak son derece önemli.

Diğer yandan, başka milletlerde olsa ortalığı ayağa kaldıracak böylesi bir hazinenin neredeyse “sessiz sedasız” şekilde karşılanması da yine kültür ortamımız bakımından üzüntü verici.

Gelelim başlığı niçin “okunmayacak bir yazı” olarak belirlediğim meselesine. Yahu Dede Korkut’un kendisine neredeyse hiç ilgi göstermiyoruz, hakkındaki yazı nasıl okunsun? Kavganın, magazinin, sulu zırtlaklığın arasında kimin aklına gele Dede Korkut da soy soylaya, boy boylaya yani. Neyse, bugün de okunmayıversin yazımız. Biz vazifemizi ifa edip Korkut Ata’mıza borcumuzu ödemeye çalışalım, kafi.

#aktüel
#Dede Korkut
#İsmail Kılıçarslan
10 months ago
Okunmayacak bir yazı
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?