|
Rolüm bitmedi

Şarkının orasına geldiğimizde yolu yarılamıştık. Azer’in “Şu yalan dünyanın dert sahnesinde / Oynadım oynadım rolüm bitmedi” dediği yerde yani.

“Yolu yarılamak” deyimi üzerine düşünecek durumda değildim o esnada. Düşünecek durumda olsaydım, yola çıkmak için ilk adımı attığımda yolu da yarılamış olacağıma ikna ederdim kendimi. Hayır, yolla ilgili bir aforizmaya sığınmazdım. “Yoldaşın varsa yürümek de güzeldir” falan gibisinden yorgunluklara dönüp bakmazdı zihnim. Belli belirsiz bir çağrışım olarak “Yolda”yı getirirdim aklıma belki. 18 yaşında bir hevesle okuyup, hevesinin köpeği olmuş insandan bir yol olmayacağını anladığım o romanı yani. Yahut eli artırır ve Esed’in Mekke’ye Giden Yol’unu hatırlardım. Yanıldığı ve isabet ettiği yer şurasıydı rahmetlinin: Bütün yollar değil ama bütün yürüme biçimleri insanı Mekke’ye varmaya mecbur bırakırdı. Mekke’ye de zaten yürünerek değil, yürünerek gidilirdi. Yürümek, gerçekten yürümek insanı Mekke’ye götürür önünde sonunda ve insanın bir hikâyesi olacaksa bu olacaktır.

Fakat dedim ya. Düşünecek durumda değildim o ara. Yürüyecek durumda da değildim aslına bakarsanız. Yolu yarılamak deyiminin beni koynuna alıp arsızca oyalamasına müsaade edemezdim. Bir yere yetişmem lazımdı çünkü. Bir yere varmayı hedeflemeden bir yere yetişmem lazımdı.

“Niçin sustun?” dedi. “Dalmışım… Öyle” dedim.

Burası da incelikli bir mevzudur biliyor musunuz? “Niçin sustun?” diyen birine vereceği cevabı iyi seçmeli insan. Sonunda kendinizi suskunluğunuzu izah edemediğiniz bir yerde bulma ihtimaliniz yüksektir çünkü. Ve “niçin sustun?” sorusuna verilebilecek en kötü ikinci cevap “sıkıldım” cevabıdır. Soruyu sorandan sıkılmanız söz konusu olmasa bile, ki benim durumumda söz konusu bile değildi, üzerine alınır bu sıkılmanızı. Kendisiyle ilişkilendirir bunu. Kırk altı yaşıma geldim, sıkılmanın asli duygum olduğunu henüz kimselere… Hocalara, dostlara, psikiyatristlere, kimselere anlatamadım. Nedensiz, dolaysız, gerekçesiz sıkılıyorum ben. Varım diye sıkılıyorum. Dünyaya fırlatıldım ve uykudayım diye sıkılıyorum. Uyanınca geçecek benim sıkıntım.

Sen gözden kaçırmamışsındır “en kötü ikinci cevap” dediğimi ve en kötü cevabı bekliyorsundur şimdi. O cevap şudur: “Cevher olan susmaktır, konuşmak arazdır” demeyi dene. Hatta şu kelime oyunlarına bayılan filozoflar gibi yaparak el artır: “Susmak cevher, konuşmak arazdır, araz marazdır, marazi olanla arızi olanın birlikteliğinden faraza çıkar. Faraza farzdan eder insanı. İnsan farzı farz etmezse cevherini kaybedip araz olur.”

Söylemiştim bunu sana: Susmak iyidir.

Yolun yarısını da geçtik böylece. Susma gerekçemi de savuşturdum ama bir hedefim var. “Git ama gidince kalmış ol, çünkü kalırsan gitmiş olacaksın” demenin bir yolunu, yolun kalanında bulmak zorundayım.

Yolun kalanının Sidretü’l-Münteha olduğunu bilecektir insan önünde sonunda.

Derler ki Cebrail, yolun kalanının başlangıcına geldiğinde gıpta etmiş. Bir adım daha atsa yanacağını, eriyip küle döneceğini bilmiş de onun için gıpta etmiş.

“Sen o adımı atamazsın, sen o değilsin.”

Evet, yanlışlıkla yüksek sesle söyledim bu cümleyi. Yanlışlıkla değil aslında. “Niçin sustun?” sorusunun etkisinde kalarak. “Bir şey mi söyledin?” dedi.

“Söyledim, evet” dedim, “savunma sanatlarına dair bilginin olması, hatta bununla ilgili antrenman yapıyor olman yumruk yemeyeceğin anlamına gelmez.”

“Anlamadım” dedi.

Yolu yarıladığımızı düşündüğümde kalan yolu da yarılamıştık. “Ben de anlamadım” dedim, “anlamadım ama başıma gelen neyse onu yaşamaya karar verdim. O yüzden bir yumruk at da bu bahis burada kapansın.”

İnsanın teslimiyeti mi? Ah, ne güzel şeydir o. Kendini sessizce, dikkatsizce bırakıverirsin yaşamanın kollarına. Akar gidersin. Hatta arada bir yolda olduğunu bile unutursun. Yolu unutmazsın ama. Unutamazsın. Yol bellidir ve gideceğin yer, yola kayıtlıdır. Bu, böyledir.

#Rolüm bitmedi
#İsmail Kılıçarslan
#Bu böyledir
1 yıl önce
Rolüm bitmedi
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet