|
Vatan somuttur

Metropoll isimli bir araştırma şirketi var. Bir de başkanı var. Özer Sencar. Tutmayan, çuvalladığı araştırmalarıyla meşhur Sencar’ın şirketi bir araştırma yayınlamış birkaç gün önce.

Araştırma demeyelim ona da, “niyet beyanı” diyelim aslında: “Türkiye’deki farklı etnik kimliklerin oy davranışları” üzerine araştırma güya. Araştırmanın hizmet ettiği şeyse çok açık.

Prof. Dr. Mehmet Akif Okur’un bir cümlesi var. Okuyunca çok sevdim: “Kasıtlı marjinallikleri toplumsal gündemin merkezine oturtarak kimlikler savaşı duygusu üretme gayreti, psikolojik savaş taktiğidir.”

Bu cümle burada dursun, biz Metropoll’ün araştırmasındaki sonuçlara göz gezdirelim.

Şöyle etnik kimlikler var araştırmada: Türk, Kürt, Zaza, Arap, Balkan muhaciri, Kafkas göçmeni.

Biliyorum. Kafkas göçmeni ve Balkan muhaciri isimli birer etnik kimlik yok. Hem Kafkas göçmenlerinin, hem Balkan muhacirlerinin içinde 40 ayrı etnik kimlikten insanlar var ama bir anlığına kabul edelim bunu. Yani hem Balkan muhacirlerini hem de Kafkas göçmenlerini etnik kimlik kabul edelim. Bu Kafkas göçmeni isimli etnik kimliğin oy davranışı nasılmış biliyor musunuz? %28,6 ile en çok HDP’ye oy veriyorlarmış.

“Niyet beyanı” dediğim şey bu işte. Önce, birbirine etnik bağlarla bağlı olmayan bir topluluğu “etnik kimlik” kabul etme uyanıklığı, ardından da o etnik kimliğin en çok HDP’ye oy verdiği bilgisi.

Anlaşılsın diye tekrar etmek istiyorum: Çerkes, Adıge, Kabartay, Abaza, Nogay, Çeçen, Dağıstanlı vd. etnisitelerden oluşan Kafkas göçmenlerinin %28,6’sının HDP’ye oy verdiğini iddia ediyor Özer Sencar’ın Metropoll’ü. Burada bir araştırma sonucu falan yok. Burada doğrudan doğruya bir psikolojik savaş taktiği var.

Öyle olmasa, Kafkas göçmenlerinin en yoğun yaşadığı kentlerden biri, belki de birincisi olan Sakarya’da HDP’nin oyu nasıl olur da 2,7 olur?

Kendilerini “birlik” haline getirip diğer toplumları “mikronlarına kadar ayırarak rahatça at koşturmak” biliyorsunuz bir emperyalist taktiğidir ve bizimki gibi ülkelerde bu taktiğe gönüllü yahut parasını alarak hizmet edecek çanak yalayıcılar mebzul miktardadır, onu diyorum.

İş, çaresizce memleketin asli unsuru olduklarına hiç şüphe olmayan Kafkas göçmenlerine, Balkan muhacirlerine falan geldiyse anlayın ki 2023 ve sonrasında her şeyi ama her şeyi deneyecekler demektir.

Hakikatin kaybolduğu, gerçeğinse büküldükçe büküldüğü bu yeni vasatta işimiz bir hayli zor.

Bir başka veçheden ilerlemeye çalışayım. Dün yine “Türkiye bir doktor kaybetti, Avustralya bir doktor kazandı” tweetiyle çalkalandı ortalık. Hani tabiri caizse “gurbete gitme zorunluluğu” değil de “memleketi koyup gitmenin mutluluğu” seziliyor bu tip mesajlarda.

Açıktır ki, yaşadığı zorluk ne olursa olsun “memleketi koyup giden” birinin memleket hakkında söz alması pek olası değildir artık. Vatan, kalıp onu değiştirmeyi, güzelleştirmeyi, mamur etmeyi göze alabilenlerin üzerinde hak iddia edebileceği bir somutluktur çünkü.

Rahmetli Teoman Duralı Hoca, yurtdışında dilediği üniversitede gidip gönlünce çalışabileceği teklifler aldığını babasına söylediğinde babası ona şu tarihi ayarı veriyor: “Sen buranın ekmeğini yedin oğlum. Burası seni yetiştirdi, okuttu. Bu tabanı yarık, cebi delik millet sana baktı. Şimdi bunlar parsayı kapacaklar. Buranın verdiklerini onlar sömürecekler.”

Dün, konuyla ilgili tweet zincirimi şöyle bitirmiştim. Yazımı da öyle bitireyim: “Vatan somuttur! Gurbete gitmeye mecbur olmakla koyup gitmeye sevinmek arasında bence ‘vatana aidiyet’ ile ilgili ciddi bir anlayış farkı oluşmuş. Rezil yeni dünya, elimizden her şeyi alırken vatanın somut olduğu duygusunu mu almayacaktı?”

#Metropol
#Özer Sencar
#Mehmet Akif Okur
٪d سنوات قبل
Vatan somuttur
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!
Hayallerin ötesinde yaşanan bir zaman dilimi
Zengin millet fakir devlet