|
O ses var ya o ses

Pişmiş veya pişmemiş köfte markasından değil, kulakları tırmalayan siren sesinden bahsediyorum.

Bugünlerde Ukrayna’nın her şehrinde, her kasabasında ikide bir çalınan…

Uzun uzun inleyen…

Sinirleri geren…

İnsanlara çaresizliği en derinden hissettiren…

Oradan oraya koşuşturan…

Bir an önce, en yakın sığınağa girmeye mecbur bırakan…

Köstebekler gibi yer altına indiren…

Küçük büyük herkesi can derdine düşüren…

Hava saldırısını haber veren…

Kurtulanların, yıllar sonra “Şehirlere bombalar yağardı her gece” diyeceği kötü hatıralar bırakacak bombardıman yapılacağını, füzelerin düşeceğini bildiren acı acı bağıran siren sesi…

Çöplüklerdeki martılara bile çığlıklar attıran o sesi inşallah biz hiç duymayız.

*

Biz polis, itfaiye, cankurtaran araçlarının sirenlerinden bile hoşlanmayız.

Kötü bir barışın, iyi bir savaşa tercih edilmesi gerektiğine inanırız.

Suçsuz halkın, rastgele atılan bombalar ve kurşunlar sebebiyle hayatını kaybetmesini makul karşılamamız söz konusu bile olamaz.

Üstelik bizim binaların pek çoğunda sığınak yok.

*

Mimarların bazıları, çocuklar düşmesin, düşüp de ölmesin diye evleri balkonsuz yapmış olabilir.

Ve şair onları alnından öpmek isteyebilir.

Konu, masum çocukları korumak olunca, mimar da şair de haklıdır.

Ama binaları sığınaksız yapanlarla ilgili değerlendirme nasıl olmalı?

Bu konuda fikir yürütmek gerekecek.

Savaş ihtimalini göz ardı etmek midir?

Tehlike belirince saklanmayı gereksiz görmek mi?

Bodrum katlarından mesken üretme niyetidir belki de.

*

Ukrayna’da hayat bir anda değişti.

Marketler boşaldı.

Yaşamak için asgari ihtiyaçları karşılamak bile zora girdi.

Şimdi en önemli mesele, hayatta kalmak.

Temel gıda maddeleri peşine düştü insanlar.

Uzun kuyrukta bekleyip adım adım ilerledikten sonra ekmek bulabilen seviniyor, yumurta almayı başaranlar kendini şanslı görüyor.

*

Ukrayna’da sivil halka silah ve cephane dağıtıldı.

Ukraynalı sporcular ve muhalefet liderleri de silahlandı.

Bu noktaya dikkat çekmek gerekir.

Tekrar edelim: Silahlananlar arasında muhalefet liderleri de var.

*

Sığınak konusunda olduğu gibi, bakış açımızı yine kendi ülkemize çevirelim.

Bizim muhalefet liderlerini düşünelim.

Allah korusun, öyle bir durum bizim başımıza gelirse, neler yaşanır?

Her fırsatta ülkesini dışarıya şikâyet eden…

Yatırımcıları vazgeçirmeye çalışan…

Gelmesinler diye çırpınan…

Orada ne işimiz var, şurada ne işimiz var diye yapılan her hamleye karşı çıkan…

Ülkede can ve mal güvenliği olmadığını söylemeyi birinci vazifesi bilenleri düşünelim.

Ne yaparlar?

Rusların Ukrayna’ya saldırmasının sebebini dahi bizim iktidara bağlayanlar, hükümeti suçlu bulanlar, bir tehlike söz konusu olduğunda silahlanıp düşman askerinin karşısına çıkarlar mı? (Burada, öncesi ve sonrasıyla, tankın üstüne çıkma konusunu hatırlayalım.)

*

O kafaya sahip olanlar hakkında iyi niyetten söz edebilmek kolay değil.

Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmeyi “birinci vazife” olarak görebilirler mi dersiniz?

Dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olanlar karşısında teslim olmayıp direnmeyi göze alabilirler mi?

İstiklal ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşüldüğünde, nasıl davranırlar?

Öyle bir durumda, esas vazife nedir, bilirler mi?

Bilip de yerine getirebilirler mi?

Vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeden ileri atılacak yürek görüyor musunuz?

Bu soruların her biri aynı zamanda birer cevaptır, bildiğiniz gibi.

En iyisi ben bu soruları sormamış olayım.

Allah ülkemizi, milletimizi korusun.

#Ukrayna
#İstiklal
#Cumhuriyet
#Rusya
2 yıl önce
O ses var ya o ses
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!
Tarihin sonu ve ABD üniversiteleri