|
Seçebilirsen seç

Bu ülkede tuhaf seçimler yapıldı vaktiyle. Şeytanın aklına gelmeyen, bazı uyanıkların aklına geldi ve uygulandı. “Açık oy, gizli tasnif” diye bir yöntem icat ettiler. Böyle söyleyince bir genç itiraz etti.

“Olur mu öyle şey! Yanlışlık olmalı.”

Yanlışlık vardı elbette. Fakat verdiğim bilgide değil, o tarihte yapılan uygulamada. Vatandaşlar sandık başına gittiğinde, eline mührü ve pusulayı verdiler. Herkesin gözü önünde mührü basmasını istediler. Sandık görevlilerinin, parti yetkililerinin, polislerin, jandarmaların ve zıpkın bakışlı diğer yetkililerin gözü önünde.

O kadar yönlendirici, baskıcı gözlerin önünde muhalefetteki partiye oy vermek cesaret isterdi.

Millet cesaretini gösterdi ama sayım olması gerektiği gibi yapılmadı.

İktidarın adamları ve resmî görevliler sandığı alıp bir odaya gittiler, kapıyı kapattıktan sonra sayım yaptılar.

*

Olması gereken tam tersiydi hâlbuki. Oy kullanan vatandaşlar tercihini gönlüne göre yapacak ve mührü istediği partinin adı altına kimseye göstermeden basacaktı. Sonra da sayım herkesin gözü önünde yapılacaktı.

Fakat bu muhteşem yöntem, “Açık oy, gizli tasnif” adını taşıyordu. O yüzden oyların sayımı gizli oldu.

465 milletvekilinin 397’sini CHP aldı. Sayımı yapanlar lütfettiler ve 61 sandalyeyi DP, 7 tanesini ise bağımsızlar kazandı. CHP’nin oy oranı yüzde 85,4 oldu. Bu kadarına müsaade etmişlerdi. Kendilerince haklı sebepleri olsa gerek. Ellerinde tuttukları iktidarı, muhalefete teslim edemezlerdi.

*

Seçimde olması gerekenleri tek tek sayıp kendilerini savunmaları ne kadar ibretliktir.

Sandık var mı, var. Milletin önüne geldi mi, geldi. Seçmenlere mühür verildi mi, verildi. Seçime giren partiler o pusulada yer aldı mı, aldı. Vatandaş hür iradesiyle mührü pusulaya bastı mı, bastı. Verilen oylar sayıldı mı, sayıldı. Sonuçlar yazıldı mı, yazıldı. Aleniyet (açıklık) var mı, var. Gizlilik var mı, var.

Bir seçimde gereken ne kadar şart varsa, hepsini saydık. Noksan yok. Sandık, seçmen, pusula, mühür, açıklık, gizlilik, sayım. Oy kullanma gizli olacağına açık olmuş... Sayım açık yapılacağına gizli olmuş... O kadarlık kusur kadı kızında da bulunur.

*

Karşımdaki delikanlının ağzı açık kalmıştı. İnanmakta zorlandı. “Araştıracağım” dedi. “Araştır” dedim. Gogıl amcasına sormuştur herhalde. Seçim tarihinin 21 Temmuz 1946 olduğunu görmüş, şaibeli seçimin nasıl yapıldığını öğrenip ikna olmuştur. O günlerden bugünlere geldik.

BARIŞ ABİMİZ BUGÜNLERİ GÖRSEYDİ

Barış Manço 2023 yılında 80 yaşında olacaktı. Bir hayali vardı. Cumhuriyetin yüzüncü yılında sahneye çıkmak ve bu yıl için çok evvelden hazırladığı eserini çalmak... Senfoni orkestrası ile beraber. İsteği buydu.

“Belki elimde baston olur, belki Doğukan’ın koluna girerek çıkarım sahneye” sözü hiç unutulmaz.

2023 isimli albümünü çıkardığında sene 1975’ti. Yaklaşık yarım asır öncesinden yüzüncü yıl için bir eser besteliyor, adı 2023 ve albüm de aynı adı taşımakta.

O tarihte kendisi 30’lu yaşların başında. Albümde yer alan “Kayaların Oğlu” ve “2023” ikilisi, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılına yazılmış senfonik bir eser.

*

“Kayaların Oğlu” eserinin sözleri çok anlamlı. Hatırlamakta fayda var.

“1923'ün ılık bir ekim sabahında / Kayaların toprağa dikine saplandığı yerde doğdum / Toprak anayla kaya babanın oğluyum ben / Toprak anam sevgi dolu, bereket dolu / Toprak anam sessiz, ama toprak anam dopdolu / Toprak anam, toprak anam Anadolu / Babamsa sağı solu belli olmaz / Bir gürledi mi yer yerinden oynar / Göğsünde çatırdamalar olurmuş / Onun için derdi, onun için sayısız irili ufaklı / Kaya parçaları vardır bu topraklarda / Ve sen benim oğlum, ve sen kayaların oğlu / Bu taşı toprağı bir arada tutacaksın / Kolay değil kayaların oğlu olmak / Kuzeyden esen rüzgâra / Güneyden gelen kavurucu sıcağa karşı / Koruyacaksın onları / Kolay değil, kolay değil kayaların oğlu olmak...”

*

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılı için bestelediği eserin sözleri hakkında yazıp çizenlerin çoğunluğu aynı fikirde. Bir hamleden, bütünleşmeden bahsediyor Barış Manço. Doğudan esen rüzgârlardan ve asırlık çınarlardan. Bunları geç fark etmekten de yakınıyor. Görmeyene, henüz fark etmeyene de kapalı bir sitem sayılır.

“2023’ün ılık bir Ekim sabahında / Bacaklarımda hafif bir uyuşma ile uyandım / Ve sanki yüz yıllık ulu bir çınar gibi / Kök salmaya başladım o sabah /Ve ilk kez sağımda solumda / Asırlardır durmakta olan diğer çınarları farkettim / Doğudan hafif bir seher yeli yükseldi / Ve asırlık çınarlar beni de aralarına aldılar / Ve 2023’ün ılık bir Ekim sabahında / Yeni bir kayaların oğlunun doğuşunu / Beraberce seyre koyulduk...”

*

Bu eserleri yazıp bestelemeye Cumhuriyetimizin ellinci yılında başladığını tahmin ediyorum. Sözü ve müziğiyle yaklaşık iki yıl uğraştığı anlamına geliyor. Büyük sanatçının ileri görüşlülüğü üzerine herhangi bir söz söylemesek daha iyi. Görünen köyün kılavuza ihtiyacı yok.

*

Yarından sonra pazar günü sandıktaki görevimizi bitirip evimize döndüğümüzde gözümüz ekranda olacak. Sonuçlar açıklanmaya başlayınca, yine Barış Manço’yu hatırlayacağız.

Ya “Barış Manço rahmetli ne yazık ki bugünleri göremedi” diyeceğiz.

Yahut “İyi ki bugünleri göremedi” diyeceğiz. Hangi sözü tercih edersiniz?

#Seçim
#Siyaset
#Politika
#Mehmet Şeker
1 yıl önce
Seçebilirsen seç
Alargada bekletilen fikir, limana çıkan hissiyat
Seçimden sonraki seçim…
“Afrika’da ne işimiz var?”
Meslekî yeterlilik standartlarının önemi
Zamanda ve mekânda bir uyanış: Sîdî Ukbe Ulucamii