|
Ya büyük bir savaş, ya barış!

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, geçen hafta hutbeye kılıçla çıktı. Kılıç, kından çıkarılmıştı.

Cumhuriyetin yüzüncü yıl kutlamaları sırasında ordu komutanlarının da elinde yalın kılıçlar vardı.

Ankara’nın seymenleri de yalın kılıç gösterdiler.

Kılıçları havalandırmak için olmasa gerek.

Bir anlamı olmalı.

Mesaj açık. Anlayan gereğini yapsın.

*

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, “Ya büyük bir savaş, ya büyük bir barış” uyarısı yaptı. Ateşkesin bir mecburiyet olduğunu, katliamın durması gerektiğini söyledi.

Gazze’deki can kaybı sekiz bin kişiyi geçmişken, daha kaç kişinin hayata veda etmesi gerekiyor? İsrail’e göre hepsinin.

Bize göreyse, bir kişi bile fazla. Ateş derhal durmalı. Sonradan kimse ağlamasın.

*

ABD’li yöneticiler İsrail’i teşvik etmekten geri durmuyor. Ukrayna’daki gibi.

“Gazze’yi işgal edin, orayı cehenneme çevirin” tavsiyeleri havada uçuşuyor.

Bazıları da ABD’den insanî yaklaşım beklemeye durmuş.

Oysa elinden gelmez o.

Kitabında yazmaz öyle bir şey.

Kendi nüfusundan daha fazla insan öldürmüştür ABD.

Dünyanın her tarafında kan dökmüş, döktürmüş ve hâlâ doymamıştır. Doymaya da niyeti yok.

Sivillerin ölümü, bebeklerin ölümü, onlar için doğal sonuç.

Ortada çok ciddi bir savaş suçu olduğunu bile göremeyecek kadar gözleri dönmüş.

*

Öbür taraf ise daha vahim.

Anladık ki İslâm Dünyası diye bir şey yok.

İspat, delil isteyene yaşadığımız günler cevaptır.

En babayiğit olan, kınamakla yetiniyor.

Kına ile kınamak arasında bir bağ var mı, henüz onu da çözemedik.

*

Biz manzarayı iyi gördüğümüzü düşünmekteyiz.

“Asıl hedef biziz” diyorlar.

“Nihai hedef Türkiye” diyorlar.

“Sıradaki biziz” diyorlar.

“Son hedef Türkiye olacak” diyorlar.

“Kuşatılıyoruz, her tarafımızı kuşattılar” diyorlar.

“Dört yanımızda savaş” diyorlar.

Derler, çünkü vaktiyle yapılmış bir uyarı hafızalarda duruyor.

Erbakan merhum “Eğer bir gün mesele Suriye olursa bilin ki hedef Türkiye’dir” demişti.

*

Bir karikatür hatırlıyorum. Su kenarında durmuş iki sığır, suyun yüzeyinde görünen nesneye bakarak ne olduğuna dair yorumda bulunuyor.

Sığırlardan biri, onun bir timsah sırtı olduğunu söylüyor. Diğeri timsah olmadığını, bir adacık veya bir tahta parçası olduğunu savunuyor.

Herhalde sonrasında timsah üzerinde anlaşıyorlar ama sığırlardan birini kapmış oluyor.

Diğeri ise suyun kenarında beklemeye devam ediyor. Ne savunma, ne saldırı, ne uzaklaşma.

Sığırca davrananlar kaybeder, orası kesin.

İsrail, sekiz bin kişi değil, sekiz milyon kişinin canına kıysa doymayacak. Açıkça görülüyor.

*

Baydın’ın “İki devletli çözümden bahsetmesi” usulen edilmiş bir söz gibi.

İsrail o açıklamadan hoşlanmamış olsa gerek.

O topraklara ve daha fazlasına sahip olmayı kafaya koymuşlar. Bütün dünya bunun farkında.

Vaziyet böyleyken, “Baydın nereden çıkardı iki devletli çözümü?” diye rahatsızlık duymuşlardır mutlaka.

Fakat Baydın, iki devlet derken kastettiğinin “İsrail ve ABD olduğunu” söylemiş ve İsraillilerin yüreğine su serpmiş de olabilir.

#Filistin
#İsrail
#Ortadoğu
#Mehmet Şeker
7 ay önce
Ya büyük bir savaş, ya barış!
Turizm uğruna
Mermer atıklarının muhteşem geri dönüşümü
Tasarruf sandığı
ABD-Çin rekabetinde popülizm, korumacılık ve ulusal güvenlik
‘Şişman Kadın’ kim?