|
Yürek dayanmaz

Tek başına günlerce molozlar arasında kalan 5 yaşındaki Yağmur, enkaz altından babasına şöyle sesleniyordu:

“Çok üşüyorum baba. Ellerim bembeyaz olmuş. Eve gitmek istiyorum.”

Bir başka küçük kız, depremin ilk gününde onu çıkaranlara şöyle seslenmişti: “Annemi de kurtarın.”

NELERLE UĞRAŞIYORUZ?

Yalnızca depremle ve deprem sonrası yıkılan binaların altında kalan canları kurtarmakla uğraşmıyoruz.

Aynı zamanda kış şartlarının ağırlığı var mücadele edenlerin karşısında.

Soğuk, kar, yağmur…

Yalan haberler, kurgulanmış görüntüler, asılsız ihbarlar var.

Sonra insafsızca atılan iftiralar, hırsızlık…

Daha sonra ve belki de en üzücü olanı, siyasî rant peşinde koşanların seviyesizliği…

Birlik olunca, bütün zorlukları aşarız Allah’ın izniyle.

Fakat bazıları çok fena zarar vermek için çabalıyor.

Onların hesabını da sormak zorundayız.

Yoksa depremde zarar gören masumların vebali, üstümüzde ağır bir yük hâlini alır.

KADER?

Aman ha! Deprem söz konusu olduğunda, sakın kaderden falan bahsetmeyin. Ceza meza demeyin. Beladan hiç söz etmeyin. Allah’ı bu işlere karıştırmayı n. Zındıkları kızdırmayın. Kurbağaları ürkütmeyin.

Onlar bilir. Okumuş adamlar.

Sorup öğrenebilirsiniz. Onlara göre Allah bu işlere karışmaz.

Deprem oluyorsa, faylar yüzündendir. Binalar yıkılıyorsa, sağlam yapılmadığındandır.

İnanıyorsanız, içinizden inanın. Dışa vurmayın. Kimsenin kafasını kurcalamayın.

***

Hepsi inançsız değildir elbet. Ancak, inancı varsa da bu bilimciler belli etmekten geri durur. Manevî dünyasına dair açık vermekten kaçınır. Ne varsa içindedir, orada kalacaktır.

Kırk yıl boyunca herkesten gizli namaz kılıp oruç tutmuşlar biliriz. Açık etmezler. Sezmek bile zordur. İş ayrı, inanç dünyası ayrıdır. O dünya içeride kalacaktır, kalmalıdır.

Kabul şudur: Allah yaratmış, sonra bırakmış herkesi kendi hâline. Ne hâliniz varsa görün demiş.

İnsanlar da hayat boyu yanlış üstüne yanlış yapmışlar, yapıyorlar, yapacaklar.

Her ne yanlış varsa, hepsi insan ürünü. İnsanın kendi eseri. “Allah akıl vermiş, o aklı kullan, sağlam ev yap” diyorlar.

Adam inancını gizliyor olabilir. İnançsız da olabilir, sadece bilime inanmaktadır, ötesini hesaba katmamaktadır vs.

O tarafını bir yana bırakıp sadece söylediğine bakalım. Yalan mı, yanlış mı? Elbette tam doğru. Biz de diyelim.

Allah akıl vermiş, o aklı kullan, sağlam binalar yap, depremden en az zararla çık. Ufak bir sallantı sonrasında yıkılan binanın altında kalıp canından olma.

***

Artık kabul edelim ki bina yapmayı bilmiyoruz. İnsan hayatının kıymetinden haberimiz yok.

Yapanları da gerektiği gibi kontrol etmiyoruz. Demiri yeterli mi, kumu çimentosu olması gerektiği gibi mi, projesi düzgün mü, yönetmeliğe uyulmuş mu, temelinden çatısına kadar sağlam mı, depreme dayanıklı mı?

Alırken bakmıyoruz. Aklımıza bile gelmiyor. Satarken zaten dert edilmez.

***

Meşhur fıkradır. İdam edilmek üzereyken adama son sözünü soruyorlar, “Ha bu bana ders olsun” diyor.

Komik bir durum gibi algılanabilir. Öyle değil. Vallahi değil. Aslında çok acı bir tablo.

Koca bir ülke olarak, o adamın hâlinden pek de uzakta değiliz. Hatta bizim hâlimiz daha beter.

Başımıza gelen kötü hadiselerin bize ders olması gerektiğini bile göremiyoruz.

Görebilseydik, böyle mi olurdu? En azından 99’daki Gölcük merkezli Marmara depremi sonrası yaptığımız binalar yıkılmaz, altında kalan insanlar tavuk gibi can vermezdi.

Finalde birileri Semiramis’in şarkısını söyleyecek: “Bana yalan söylediler / Kaderden bahsetmediler…”

#Deprem
#Kahramanmaraş
#Mehmet Şeker
1 yıl önce
Yürek dayanmaz
Bir Başka Mesele: Truva atını içimize yerleştirdiler
Ahlâk kitapları ve “İslâm Ahlâkının Esasları”
Şimdi gözler Avrupa Birliği’nde…
Çocuğun adı Hanzala
İran, emperyalistlerle mi savaşıyor, Müslümanlarla mı?