|
Dan dedim de aklıma geldi

Önce yer ve zaman belirtelim. Bir buçuk asır öncesi… Balkanlar…

Rus General Gurko, Zağra’yı istilâdan sonra Kızanlık’a dönüşünde hamama gitmiş. Tercümanı olan bir Bulgar vasıtasıyla hamamın sahibi Kâmil Bey’e “Askerimi hamama göndereceğim, nefer başına kaç kuruş alacaksın?” demiş.



Kâmil Bey, “Para istemem. Asker gelip yıkansın” dediği halde, tercüman Bulgar, Müslümanlar aleyhinde generalin gazabını uyandırmak için, onun cevabını değiştirerek “Nefer başına birer ruble alırım, diyor” cevabını vermiş.

Gurko kızarak “Bir ruble pek çok, birer frank’a kabul etsin” deyince, Bulgar, Kâmil Bey’e dönüp “General, parasız olmaz, bir fiyat söylesin, diyor” şeklinde tercüme etmiş.

*

Lisan bilmeyen Kâmil Bey, “Affetsinler, bir para istemem ve memnuniyetle askerlerini yıkarım” dese de hain Bulgar, General’e “Efendim bu Türk, birer rubleden aşağı olmaz, kendileri bilir diyor” şeklinde çevirmiş.

Bu sırada, General’in hizmetinde bulunan bir Tatar Müslüman asker, hemen generali selâmlayıp, Kâmil Bey’in cevaplarını ve tercüman hain Bulgar’ın yanlış söylediğini tamamen ifade eylemiş.

Bunun üzerine Gurko, Bulgar’ı şiddetle azarlayıp kovmuş ve Kâmil Bey’e pek çok iltifatta bulunmuş.

*

Eski Zağra Müftüsü olan yazarımız Hüseyin Râci Efendi, “Zağra Müftüsünün Hatıraları” (Tarihçe-i Vak’a-i Zağra) kitabında, bu hadiseyi bizzat Kâmil Bey’den dinlediğini belirtir.

Bulgarların bu türlü iftiralarla pek çok Müslüman öldürttüklerini de belirten Müftü, o bölgeye Rusların gelişini, Bulgarların ve Türklerin nasıl davrandıklarını bütün ayrıntısıyla anlatır.

*

Bulgarlar Müslümanların telaş ve perişanlığından haz duymakla beraber, onların çıkıp gitmelerini de uygun bulmuyorlardı.

Onları salıvermeyip, intikam almayı düşünüyorlardı. Sûret-i haktan görünerek şöyle söylemekteydiler:

“Komşular, korkmayın. Hiçbir taraftan size zarar gelmez. Hem Moskof buralara gelemez. Gelse bile onun işi devletledir, ahaliye dokunmaz. Nasıl dokunabilir? Siz giderseniz, evleriniz, mülkleriniz yazık mahvolur. Sonra elinizde bir şey kalmaz.”

*

Bir pazar günü öğle namazından çıkılırken, her tarafın Rus ve Bulgar armalarıyla donandığı görülür. Kiliselerin çanları çalınmaktadır.

Müslümanlar evlerine çekilir. Bulgarlar ise bayramlık elbiselerini giyinip ellerinde şarap ve kebap, demet demet çiçeklerle Rus’u karşılamaya koşarlar.

Rusya’nın katil ve yağma gibi medeniyete sığmayan zulümler yapmasına Düvel-i Muazzama’nın müsaade etmeyeceklerini sanıyorlardı.

Halbuki Rus Çarı ve kumandanları, resmî nutuk ve beyanlarında, bu muharebeye “Din ve Haçlı Savaşı” adını veriyor ve bütün Hıristiyanları İslâm âlemi üzerine tahrik ve teşvik ediyorlardı.

Bu muharebenin eski savaşlara kıyas edilemeyecek derecede mühim olduğu, imparator, veliaht ve diğer grandüklerin harp meydanına bizzat gelmelerinden belliydi.

*

Kumandan Gurko, Müslümanların ileri gelenlerini huzuruna çağırarak ahalinin bütün silahlarını teslim etmesini ister. Aksi halde kasaba topa tutulacaktır.

Silahlar toplanırken, Müslümanların yanına gelen Hacı Gospodin adıyla bilinen Bulgar şöyle söyler:

“Haydi vakit geldi. Silahları teslim edin.”

“Ya siz ne yaptınız?” diye sorulunca, “Bizden silah alınmayacak” cevabını verir.

*

Sultan Yıldırım Bayezid’in büyük oğlu Emir Süleyman’ın başlattığı, Sultan İkinci Murat zamanında Kumandan Hamza Bey tarafından tamamlanan cami bir süre sonra soyulur. Kandilleri kırılır. Kilim, eşya, ne varsa çalınır.

Minberi, mahfil tırabzanları tahrip edilir.

İnsan ve hayvan pislikleriyle kirletilir, Rus askerlerin atlarına ahır yapılır.

*

Müftümüz şöyle kaydeder: “İkinci istilâdan sonra bu cami minaresini, Bulgar hainleri barutla kubbesi üzerine yıktılar. Büyük kubbelerin kenarlarını tahrip ettiler. Bir zaman da kilise olarak kullandılarsa da bir gün âyin yaparken papaz çarpılıp ölünce terk ettiler. Cephanelik yaptılar.”

*

Şimdi bu eski hatıralar nereden çıktı diye düşünen olursa, hiç yoktan çıktı demek mümkün.

Dan dedim de aklıma geldi yüz kırk küsur yıl öncesi.

Bazen dost bildiğimiz düşman olur, düşman bildiğimiz ise dost.

#Rusya
#Gurko
#Kâmil Bey
#Hüseyin Râci Efendi
5 yıl önce
Dan dedim de aklıma geldi
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon