|
Yüzyılın en ahmakça planı

Yüzyılın anlaşması… Yüzyılın barış planı… İmiş.

Öyle söylüyor, yüzyılın ahmağı.

Kızmadan durabilen dursun.

Bendeniz duramadım.

Anlaşma için iki taraf olmalı.

En azından iki taraf. Üç de olabilir, beş de.

Ortadaki konu üzerine taraflar müzakere etmeli, al takke ver külah pazarlığa oturmalı, sonuçta ortaya çıkan metnin altına, kabul edenler imza atmalı.

O zaman bir anlaşmadan söz edilebilir.

*

Tek başına oturup bir karar almak, toprak paylaştırmak, burası senin, şurası onun diye harita çizmek ve bunu anlaşma gibi sunmak, ne akla mantığa sığar, ne hukuka.

Tek başına evlenmek gibi bir şey bu.

Gülünesi bir durum.

Ağlanası bir durum.

Daha fazla düşününce de ne yapacağını bilememesi bir durum.

*

Gelmiş geçmiş ABD Başkanları arasında bu kadar dangalağına rastlanmadı.

Filistin’i kuşa çevirmeyi, yüzyılın barış planı hatta yüzyılın barış planı diye sunmak, herkesi aptal kendini tek akıllı sanmaktan olsa gerek.

Barış bunun neresinde, anlaşma neresinde?

*

Güya Yeni Filistin Devleti kurulacakmış da…

Asker sahibi olmayacakmış, sadece polisi bulunacakmış, onun da elinde hafif silahlar olacakmış.

Lütfetmişler.

Sınırlara bakınca, bir ülke sınırına benzetmenin imkânı yok.

Kızamık lekeleri gibi, parçalar hâlinde dağınık duran bir takım şekiller görünüyor. Öbek öbek.

Öyle dağılım mı olur?

Öyle devlet mi olur?

*

Yıllar itibariyle Filistin ve İsrail haritasına baktığımız zaman ne görüyoruz?

Adeta bir kum saati.

Her yıl üst kısımdan kumlar birer ikişer aşağı doğru akıyor ve zaman içinde yukarıda bir şey kalmıyor, alt taraf ise doldukça doluyor.

Doldukça dolsun, aldıkça alsın, İsrail semirsin.

*

Bu noktaya bir günde gelinmedi. Bir yılda da gelinmedi.

Yıllar içinde adım adım ilerlendi.

Herkesin gözü önünde.

Arapların gözü önünde. Avrupalıların gözü önünde. Amerikalıların, Afrikalıların, Birleşmiş Milletler denen oyuncak teşkilatın gözü önünde gelindi buraya.

Kim için şaşırtıcı olabilir?

Bu sonucu sürpriz gibi algılayabilecek bir kişi çıkar mı?

*

Önce Kudüs, sonra Filistin’in bütün topraklarını alsalar, yetinecekler mi?

Ne münasebet!

Hunharca, vahşice ilerlemeye devam edecekler.

Adamların hedefi gizli değil ki.

Herkesin malûmu.

Açık açık söylüyorlar.

“Vaat edilmiş topraklar…”

İleride bize de musallat olacaklarını şimdiden söylüyorlar. Hedef belli, yol belli.

*

Biz başı çekmezsek, duracakları yok.

Çünkü durduracak başka kimse görünmüyor ortalıkta.

Bunu iyi biliyorlar ve Hakan Fidan’a o yüzden saldırıyorlar. Üstelik göreve geldiği ilk günden itibaren.

O vaat edilmiş topraklar bildikleri yerleri biz de onlara hiç tereddütsüz vaat etmeliyiz.

Tek farkla… Üstünü değil, o toprakların altını.

#​Yüzyılın anlaşması
#Hakan Fidan
#Avrupa
#Filistin
4 yıl önce
Yüzyılın en ahmakça planı
Mantık açılımı
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye
Hizmet sektöründeki enflasyon işleri zorlaştırıyor!