|
Bahçeli ev

Bir Erzincanlı olarak irili ufaklı pek çok deprem yaşadım.

Bunların ekserisi bir bahçeli evde geçti.

Erzincan büyük depremin ardından sanki kâğıt üzerinde planlanmış gibi bütün sokakları birbirini doksan derece keser biçimde inşa edilmiş idi. Bu evler duvarları, malzemesi dışarıdan getirilip, orada monte edilen bir nevi dayanıklı prefabrik yapılardan oluşuyordu. Aradan neredeyse elli yıl geçti, iyi bakılan bu evler hâlâ ayakta ve hâlâ içinde oturanlar var.

Tek katlı oldukları için bu evlerin sıralandığı sokaklar çok geçmeden meyve ağaçları ile donandı. Öyle ki, hemen her ev, eğer biraz zahmet çekiyor, ekip sulamayı becerebiliyorsa meyvesini, sebzesini kendi bahçesinden çıkarıyordu.

Şehirden ayrılıp, şöyle tepelere doğru tırmandığınızda, aşağıda dümdüz uzanan ovanın içinde büyük bir yeşillik görürdünüz. Evlerin kırmızı kiremitli çatıları bu yeşillerin arasında nar çiçekleri gibi parıldardı.

Zamanla boş arsalara beton, lakin iki-üç katlı evler de yapıldı.

Sonra çarşıları oluşturan caddelerin iki yanına blok apartmanlar konmaya başladı. Bunlar dahi başlangıçta iki, bilemedin üç katlı yapılıyordu.

Yıllar yılları kovaladı, bir yandan çarşıda iş yeri olanların ısrarı, bir yandan yerel yönetimlerin göz yummaları sonucu daha çok katlı iş hanları da boy gösterdi. Devlet binalarının bir kısmı ise –gariptir– şehrin yapısına aykırı olarak çok katlı kuruluyordu.

1992 depreminde yıkılan binaların çoğu bunlar oldu. Bunların yanında bir dönem furya halinde yükselen kooperatif binalarının da hasar gördüğünü söylemeliyim. Bu kooperatif apartmanların usulüne uygun inşa edilmiş olmadığı yapılan tetkiklerde anlaşıldı.

Mimar Turgut Cansever’in yaptırdığı bir araştırmada halkımızın büyük çoğunluğu konut olarak bir bahçeli evi tercih ediyor.

Bu elbette ki Türk halkının geçmişinde yaşadığı gelenekten kaynaklanmaktadır. Eski şehirlerimizde evlerin bahçeli, iki veya üç katlı inşa edildiğini biliyoruz. Bir bahçenin, o evde yaşayan insanlara neler kazandırdığını burada sayıp dökmeye lüzum yok. Tabiatla insanın kucaklaşmasının ne tür bir ruh sağlamlığı sağladığını biliyoruz. Üstelik bu tür planlanan şehirlerin %90’ı deprem bölgesi olan yurdumuza ne kadar yakışacağı da tartışma dışı kalmalı.

Şimdi Marmara Depremi ile çok büyük bir felaket karşısındayız. Bu çok büyük yıkımın ardından atılacak adımlar, ülke şehirciliği için bir örnek teşkil edecektir.

İşte önümüzde bütün görkemi, yeniden ve daha sağlam inşası, yaşanmış tecrübeler birikimi ile Erzincan duruyor.

Ona bakıp ibret alabilir miyiz acaba?.. (1 Eylül 1999)

#Deprem
#Bahçeli ev
#Kahramanmaraş
1 yıl önce
Bahçeli ev
İhlas kavramı ve Bursevî’nin harika bir yorumu
Bekârlık vergisi üzerine
Bir Başka Mesele: Sistemi psikiyatr ve psikologlar bozdu
Niçin Diyanet
Bi şey yapmalı!