|
Şifalı bitkiler

İlaç sanayii dünyanın önemli sanayi dallarından biridir. Bu alanda acımasız bir rekabet vardır. (Hangi dalda yok ki!). Bir ilacın hangi hastalığa şifa olacağı yıllar alan araştırmalar, laboratuvar çalışmaları, denemeler vb. sonucu kesinlik kazanır. Yine de bir ilacın zararı tesbit edilerek piyasadan toplatıldığına sık rastlıyoruz.

İlaç hammaddeleri arasında “şifalı bitkiler”in tuttuğu yer büyük. Kadim zamanlardan beri dünyanın her yerinde eski tıp-eczacılık bitkilerden ilaç yapmayı denemiş ve geliştirmiştir. Öyle ki bu tecrübe birikimi zamanla kıtalararası değişimlere, mal talebine, baharatla beraber ilaç ticaretine yol açmıştır.

Modern tıp-eczacılık bu birikimi geliştirerek ilaç sanayiini doğurdu. İlaç sanayii bir iki yüzyıl içinde inanılmaz başarılar kazandı ve tabi bu sanayii kuranları da zengin etti.

Modern tıp-eczacılık gelişirken eski tıp-eczacılık büsbütün ortadan kalkmadı. Aktarlar, berberler, baharatçılar, halk hekimliği vasıtası ile yaşamaya devam etti.

Geleneksel hayatın tezahürlerinden olan bu eski tıbbın evlerimize-hayatımıza girmiş; bugün dahi yaşayan unsurlarını biliriz. Nane-limon kaynatarak mide-bağırsak rahatsızlıklarını gidermeye çalışırız. Soğukalgınlığına, nezle ve gribe karşı ıhlamur, adaçayı vb. içeriz. Bendeniz dahi boğaz yanmalarına (Bakınız enfeksiyon demiyor ve doktorun işine karışmıyorum) karşı bal ile zencefil karışımı, sabah akşam birer tatlı kaşığı yiyerek tedaviye gayret etmişimdir.

Tıbba karşı alternatif tıp; eczacılığa ve ilaç sanayiine karşılık “şifalı bitkiler”i önererek bu ikisi arasına duvar çekmiyor; bunların birini ötekine tercih etmiyorum. Aslında böyle bir ayrıma gitmek cehaletten ileri gelir. Bunlar birbirini tamamlayan şeylerdir (Şarlatanları, her türlü suistimali, ilaç ve tedavi sahtekârlarını ayrı tutuyorum ki; her alanın sahtekârı vardır).

Bu uzun girişten sonra bu yazının asıl maksadına geliyorum.

1 Nisan 2008 tarihli Yeni Şafak’ta şöyle bir haber vardı: Elektirikli ısıtıcı sektöründe hızla büyüyen Ufo meyve ve şifalı bitkiler alanında yatırım kararı almış.

Konuyla ilgili bilgi veren Ufo Işıkla Isıtma Sistemleri Yönetim Kurulu üyesi Abdullah Yeşil şunları söylüyor: “Türkiye bozkırlarını kiraz ağaçları ile donatacağız. Yeter ki o bölgede damlama suya yetecek kadar su bulunsun”. Firma Ege ve İç Anadolu’da ilk etapta toplam beş yüz dönümlük arazi almış.

Kiraz konusunda çok yazdım. Bir hikâyeci olarak ekonomik alanlara balıklama dalmak da hayra alamet değil. Ne yapayım ki gönlüm çiftçiden, tabiattan, meyveden, sebzeden yana. Danayamayıp yazıyorum işte.

Kiraz konusu bir yana Ufo’nun “şifalı bitkiler” alanına el atması çok ilginç. Bilimperestlerin kantarona, papatyaya, ısırgana, keten tohumuna vb. burun kıvırdıkları bir dönemden sonra bunların pek değerli olduklarının teslim edilmesi ne kadar güzel.

Kocakarı ilaçları baştacı olacak.

Ben işin o yanında değilim. Benim derdim çorak bölge köylüsünün, fakir orman köylüsünün önünde yeni geçim alanlarının açılması. Bu yolda gayret gösterenleri alkışlıyorum.

Düşünün efendim. Adam tarlasına arpa ekiyor, yonca ekiyor eline çok az bir para geçiyor. Arpayı bırakıp söz gelimi ısırgan otu ekse, papatya yetiştirse, lavantayı denese bu paranın elli katını kazanacak. Bu denemeye kim kötü diyebilir?

“Şifalı bitkiler” alanına yatırım yapacak olan firmalar bunu elbette yolu-yordamı, fizibilitesi vb. ile yapacak. Kendi kazanacak, istihdam ettiği kişiler kazancak, daha da önemlisi köylünün gözü açılacak.

Tıpkı “organik tarım” gibi bu alan da bakir olarak önümüzde duruyor. Keşke bu bitkileri kendimiz yetiştirip, kendimiz işleyip bir ilaç sanayii kurmuş olabilseydik. Şimdilik ihraç edeceğiz bu da bir şeydir. En azından bitki zenginliğimiz ortaya çıkar, kökü kesilmez, bir ara kardelen soğanının yağmalanması gibi olumsuzlukların önü alınır.

“Şifalı bitkiler” köylünün önünde artık bir gelir kaynağı. Ne güzel. (8 Ekim 2008)

#Bitki
#İlaç
#Tıp
1 yıl önce
Şifalı bitkiler
“Görüntülere kazak ören aldatılmış büyükanneler” Türkiye’si...
Meselemiz “hesapsızlık”
Amerikan sponsorluğunda İsrail-Suudi normalleşmesi
Faz-2: Washington’un bölme operasyonuna Ankara yanıtı
İsmailağa’ya değil, Türkiye’ye operasyon