|
Çözülme’den Toz’a dilin hâlleri

Mustafa Balcı, “Çözülme’den Toz’a Rasim Özdenören’in Hikâyelerinde Dilin Hâlleri” başlıklı eleştirisinde, konuyu dil esasında ele alacağını ve böylece kendi akademisyenlik mesleğinin ve dil meşguliyetinin haddinde duracağını beyan etmekle birlikte, metnindeki şu dipnotunda, konuyu ele alırken akademik bir bakış açısının kuruluğuna düşmeyeceğini, bilakis okur sorumluluğuyla davranacağını da vaat ediyor:

“Kendi neslim için ifade etmek isterim ki yaşları 1985-90’lı yıllarda mezun olmaya uygun kişilerin bilhassa üniversite yıllarında çok okuduğu yazarlardan biri Rasim Özdenören idi. Mezuniyet sonrasında yaşanan küçüklü büyüklü savrulmalar, insanın okuma dengesinde de farklı yönelimlerin ortaya çıkmasına sebebiyet verebiliyor. Üniversite yıllarındaki kadar olmasa da tanıdık yazar ve şairlerle irtibatı tavsamış da olsa bir şekilde devam ediyor. 1990’ların sonunda yaşanan sıkıntılar, akabinde yurt dışına yolumun düşmesi okuma alışkanlığımda yeni birtakım yolların açılmasını sağlamıştı. Bir gün Pirizren’de misafiri olduğum arkadaşın kitaplığında Toz’a rastladım ve eski bir tanıdıkla karşılaşmanın verdiği hüzün ve sevinç arası bir duyguyla birkaç satır okudum, bütün hevesim kırıldı, kitabı memnuniyetsizliğimi belirgince göstererek elimden bıraktım. Arkadaş merakla ‘N’oldu?’ diye sorunca ‘Anlaşılmaz ifadeler dolu, daha ilk cümlelerde takılıyor insan, niye böyle şeyler yazmayı tercih ediyor?’ türünden birkaç kelam ettim. ‘Haklısınız ben de aynı kanaatteyim ancak bunu çevreme anlatamıyorum, Rasim beyin son yazdıkları okunmuyor ama anlatamıyorum.’ mealinde karşılık verdi. ‘Ben anlatayım’ dedim. Arkadaşım, ‘Nasıl?’ diye sordu. ‘Bir yazı yazayım, okumayeri.com’a (2006-2007’de Merhum Vedat Aydın’ın yönettiği 300-400 katılımcının olduğu, edebiyat, sanat ve düşünce eserlerinin tartışıldığı, yazıların yayımlandığı, anlık yazışmalara da imkân veren bir internet mecraıydı.) göndereyim, orada tartışalım.’ dedim. Arkadaşım aynı ümitsizlikle, ‘Yayımlamazlar, Rasim Özdenören’le ilgili olumsuz söz söyletmezler.’ dedi. Ben ısrarla direttim: ‘Olsun, eser ve yazar ismi zikretmem, yayımlansın, sonra açıklarız, tartışılır.’ Sonunda arkadaşım ‘Yazın ama onun aleyhinde olduğunu anlarlar, neredeyse bütün yazdıklarını ezberlemişler, siz yine de yazın, deneyelim.’ dedi. Misafir ve ev sahibi olarak aramızda böyle bir muvafakat oluştu. Neticede Toz hikâyesindeki birkaç cümleyi merkeze alan kısa bir tenkit yazısı ortaya çıktı, okumayeri.com’da da neşrolundu, başlarda itirazlar yerinde iken yazının Rasim Özdenören’in bir hikâyesinden bahsettiği anlaşılınca ‘yüksek volümlü’ itirazlar geldi elbette! En ciddiye alınacak olanı ‘Sanatçının kullanacağı kelimelere karışamazsınız.’ türünden şeylerdi. Sonra aynı yazı ‘Dile Getirilemeyen’ başlığıyla edebistan.com’da yer aldı. Böyle bir yazı, Rasim Özdenören hayattayken yayımlanmalıydı nev’inden gelecek itirazlar için peşinen bu bilgiyi kaydetme ihtiyacı hissettim.”

Balcı’nın bu notundan, o günlerdeki kanonik tutumların yazar adlarına göre şekillendiği bilgisini de alıyoruz ama konumuzu dağıtmamak için asıl metni ele almayı sürdürelim:

Balcı’ya göre Özdenören, 1970’li yılların başından itibaren Türkiye’deki İslamcı duyarlığın temsilcilerinden biridir ve özellikle (denemeleri, siyasi ve fikri) yazılarıyla / kitaplarıyla birkaç neslin düşüncelerinin şekillenmesinde tesirleri olmuş; “1980’li yılların sonu ve 1990’lı yıllar boyunca dergi ve gazete sayfalarında adı aranır biri olarak kitapları defalarca basılmış, yazıları ve hikâyeleri geniş toplum kesimlerince okunmuştur. 2000li yıllar boyunca yazı hayatını sürdürmüş, Türk edebiyatına hususen deneme ve hikâye türlerinde pek çok eser bırakmıştır.”

Balcı, bu hak tesliminden sonra, Özdenören’in, edebiyata da sirayet eden Osmanlı Türkçesi, sokak Türkçesi ve uydurukça çatışmadaki tutumu daha doğrusu tercihleri / sebepleri üzerine genel bir değerlendirmede bulunarak, “Türkçe tercihi konusunda yaşadığı ikircikli tutumun kaynağı”na işaret etmiş ve bunu “Çözülme Hikâyesi Toz Öyküsü” ara başlığı altında, çok sayıda örnekle birlikte işlemiş.

Sonuç olarak “İçten gelen anlatma isteği ve bedii ifade tarzına sahip olma arzusu”nun ilgili metinlerde yerini bulmadığını belirten Balcı’nın verdiği örnekler üzerinden Özdenören’in öykü dilinde yoğun bir düzensizliğe ve savrukluğa hükmediyoruz.

Bu hükmümüz de bizi,
Kubbeyi yere koymamak ya da kubbeyi yerine koymak
esasında, Özdenören’i kendi dil gerçeği içinde edebi manada uçurmaya değil, bilakis edebi bir vasatta tutmaya sevk ediyor.
#Rasim Özdenören
#Mustafa Balcı
#Ömer Lekesiz
10 ay önce
Çözülme’den Toz’a dilin hâlleri
Kafayı çizen adam
Milyarderlerin WhatsApp grubundan sızan bilgiler
Milli Görüş ruhundan selâm var
Son raund: Ev sahibi vs kiracı
UCM kararına tepkinin Amerika’ya maliyeti