|
‘Kazanamayacak aday’ın büyük yanlışları

Yedili masadaki ortakları tarafından ‘Kazanamayacak aday’ olarak damgalanan, ortaklarını makam rüşvetleriyle ve sair baskılarla ikna ederek zar zor aday olabilen CHP’nin başkanı, HDP-PKK ile seçim ittifakını aşıp Türkiye’nin bekasına ve bölünmez bütünlüğüne halel getirecek nitelikte, –mahiyeti hakkında da tek bir kelimelik açıklamada bulunmadığı ve hâlen de bundan şiddetle kaçındığı için kamuoyu tarafından peşinen örtülü ve şüpheli sayılan– bir anlaşma yaparak ilkinden çok daha büyük bir sorunla yüz yüze geldi.

CHP Başkanı’nın ‘Kazamayacak aday’ olmakla beraber, en azından bir oy daha fazla alma umuduyla yaptığı malum anlaşma, nereye gitse ayağına dolaşıyor, kiminle konuşsa yüzüne vuruluyor.

HDP-PKK ile gizli-kapaklı anlaşmasının kamuoyu tarafından bu kadar büyük bir tepkiyle karşılanacağını tahmin edebilseydi yine de onu yapar mıydı? Bu kadar oy hırsıyla yanıp kavrulmasına bakılırsa “yapardı” demek gerekir.

Nitekim, bu hükmümüzü destekleyen bir yanlışa daha bu nedenle düştü ya da çevresindekiler tarafından düşürüldü.

Nedir bu yanlış?

Sosyal medyadaki “Ben Aleviyim… Samimi bir Müslümanım...” şeklindeki beyanı!

Kimileri “Bu yanlış değil, adam her vatandaş gibi kültürel kimliğini beyan etmiş” deseler de herkes birbirine “Bu da nereden çıktı” diye sorduğuna göre demek ki bu beyanı normal görülmemiş.

“Madem Alevi ve Müslüman idin, seccadeye kirli ayakkabılarınla basarak onca fotoğrafı nasıl çektirdin.” diye sormanın tam yeri ama, şimdi asıl sorulması ve sorgulanması gereken başka bir mesele olduğundan bu soruyu tehir edebiliriz. Ki zaten, CHP zihniyetiyle yetiştirilmiş biri olması nedeniyle, din ve dindarlıkla zerre kadar bir ilişkisinin olmaması cihetinden, seccadeyi zihinsel düzeyi nedeniyle görememesinin kendi içinde normal olduğu bizim gibi birçokları tarafından da teslim edilmiştir.

Buradaki mesele nedir?

Burada iki mesele var:

Birincisi, CHP Başkanı’nın üstüne yapışıp kalan “Kazanamayacak aday” damgasından ivedilikle kurtulmak istemesi, ikincisi ve aslında en önemlisi ise HDP-PKK ile yaptığı örtülü, meşkuk anlaşma yüzünden son derece daralan söz ve eylem alanını genişletme telaşıdır.

Kültürel kimliğin beyanı bu ülkede önemli bir gerçeklik olsa da ferdi ya da siyasi bir kazanım hırsı veya körlüğü olmayan hiç kimse durduk yerde böyle bir beyanda bulunmaz.

Çünkü bu ülkede herkesin yaşayış şekli, özellikle milli karakter taşıyan hadiseler vesileyle sergilediği tutum ve duruşlar o kişinin kültürel kimliğini tek başına ifşa etmesine yeterli gelir; dil dine, eylem kıbleye işaret sayılır.

Üstelik bu durum Türkçe’mizin zengin atasözleri ve deyimleriyle de tahkim edilmiştir. Örneğin, “Hacı hacıyı Mekke’de, derviş dervişi tekkede bulur; Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim; Eğri oturandan doğru kalkış beklenmez; Meclisteki sefihe, meyhanedeki fakihe inanma; Dudağını büzüşünden Ömer diyeceği belliydi; mezhebi meşrebine uymuş; Hangi keşişin öldüğünden haberi yok, ‘vay Vasil’ diye ağlıyor; Ele verir öğüdü, kendi keser söğüdü; Biz kırk kişiyiz, birbirimizi biliriz.” vb. onlarca söz kimliğin, kişiliğin, karakterin, mayanın… karineleri olarak dilimizde yer tutmuştur.

Bir de yakın tarihimizden bakalım söz konusu beyanın durumuna…

Türkiye Müslümanların yurdudur ve bu genel kabul sebebiyle siyaset yapan herkes kendiliğinden Müslüman olarak kabul edilir. Salt kültürel kimliğe tabi olarak Müslüman sayılan biri bile “Müslümanım” vurgusuna gerek duymadığı gibi, hiç kimse de “Samimi Müslümanım” deme artistliğine asla ve asla düşmemiştir.

Erbakan’dan, Demirel’den, Ecevit’ten, Turgut Özal’dan, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan böyle bir beyan asla ve asla sadır olmamıştır.

Olmadı ve olmaz da!

Çünkü bu aynı zamanda ferdi bir eksiklik, düşkünlük, arızalılık beyanıdır; apaçık bir kimlik zafiyetidir ve tek kelimeyle toplum nezdinde çok büyük bir ayıptır!

Bu ‘Ben Sünniyim’ diye ilan etmeye yeltenenler için de böyledir.

O halde CHP’nin Başkanı Alevi olduğunu neden beyan etti?

Kuşkusuz, ‘Kazanamayacak aday’ damgasından duyduğu rahatsızlığın bunda bir payı vardır. Ancak bunun asıl nedeni onun HDP-PKK ile yaptığı şüpheli anlaşma nedeniyle hiç ummadığı toplumsal bir tepkiyle karşılaşmış olması ve kültürel kimlik beyanıyla kendisine birilerinin sahip çıkabileceklerini zannetmesidir.

Ancak bu zan, çaldığı minareye bir kılıf oluşturmamaktadır.

Bunlardan görülen odur ki, CHP’nin Başkanı seçilme hırsıyla daha büyük yanlışlar yapmaya da adaydır.

“Yapmasın” diyecek halimiz yok, çünkü her siyasetçi layık olduğu seçmeni bulacaktır!

#Seçim
#CHP
#HDP
#PKK
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Ömer Lekesiz
1 yıl önce
‘Kazanamayacak aday’ın büyük yanlışları
‘Mutlaka döneceğiz’ ya da Nekbe’dir yaramızın adı
O güne geri dönmek
‘İletişim aklı’
Bir sen bir ben bir de aile
Deprem gerçeği, ekonomi güvenliği ve TOBB Genel Kurulu’ndan yansıyanlar